Bizimle su arasında bir müddetlik mesafe kalınca Hz. Ebu Bekr emretti, gece istirahati için mola verdik. Sonra baskını başlattı. Suya vardı. Suyun başında ölen öldü, esir alınan esir alındı. Bu halktan bir cemaate bakıyordum. İçerisinde çocuklar ve kadınlar vardı. Dağa benden önce varırlar diye korkarak onlarla dağın arasına bir ok attım. Oku görünce durdular. Onları sürerek getirdim. Aralarında Beni Fezare'den bir kadın vardı. Üzerinde deriden bir kaş' vardı. Kaş' kuru post demektir. Kadının yanında Arapların en güzelinden bir kız vardı. Onları, sürerek Hz. Ebu Bekr (ra)'e kadar getirdim. Ebu Bekr, kızı bana hediye etti. Medine'ye kadar geldik. Kızın elbisesini bile açmadım. Resulullah (sav) çarşıda bana rastladı. "Ey Seleme," dedi, "kadını bana bağışla." "Ey Allah'ın Resulü," dedim, "vallahi hoşuma gitti, ancak henüz elbisesini bile açmadım." Ertesi günü, çarşıda bana yine rastladı. "Ey Seleme, ceddine rahmet, kadını bana bağışla!" buyurdu. "Ey Allah'ın Resulü!" dedim, "o senindir, Allah'a yemin olsun, kadının elbisesini açmadım!" Sonra Aleyhissalatu vesseldm o kadını Mekke'ye gönderdi ve Mekke'de esir edilen bazı müslümanların fidye-i necatı yaptı.
Kaynak Kitaplar: Müslim, Cihad 46, (1755); Ebu Davud, Cihad 134, (2697)