eng

Deyimler Sözlüğü (K - 11)

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama

Deyimler Sözlüğü (K - 11. Sayfa)

kukla gibi :
1) ufak tefek, çelimsiz; 2) kişiliksiz
kukumav kuşu gibi :
tek başına, kimsesiz:
kukumav kuşu gibi düşünüp durmak :
çok üzüntülü bir durumda düşünmek.
kul etmek :
kendine aşırı derecede bağlamak, boyun eğdirmek:
kula kul olmak :
bir kimsenin buyruğu altında bulunmak.
kulağı (bir şeyde) olmak :
dikkatini bir şeye vermek.
kulağı (kulakları) çınlasın :
konuşulan yerde bulunmayan, sevilen biri anıldığında söylenen bir ...
kulağı ağır işitmek :
kulağı iyi işitmemek.
kulağı dikilmek :
konuşulanları dinlemek için dikkat kesilmek:
kulağı duvar olmak :
sağır olmak:
kulağı kirişte olmak :
söylenecek sözü, gelecek haberi sabırsızlıkla beklemek:
kulağı okşamak :
kulağa hoş gelmek.
kulağı ters taraftan göstermek :
kolay yolu varken bir işi daha zor ve uzun yollar kullanarak yapm ...
kulağına çalınmak :
başkasına söylenirken kendisi de duymuş olmak:
kulağına çarpmak :
duyulmak:
kulağına fısıldamak :
çok alçak ve hafif bir ses tonuyla kulağına eğilip bir şeyler söy ...
kulağına gelmek :
1) kulağına çalınmak; 2) duymak
kulağına girmemek :
söylenilen sözlere önem vermemek, söylenenleri anlamamak, benimse ...
kulağına gitmek :
duymak:
kulağına inanmamak :
duyduklarının doğruluğundan şüphe etmek:
kulağına kar suyu kaçırmak :
dolaylı olarak duyurmak.
kulağına kar suyu kaçmak :
bir duyum almak.
kulağına koymak (sokmak) :
bir duruma veya söze hazırlamak için önceden kısaca anlatmak, düş ...
kulağına küpe olmak (etmek) :
başa gelen bir durumdan alınan dersi unutmamak:
kulağına söylemek :
fısıldamak.
kulağını açmak :
dikkatle dinlemek.
kulak (kulağını) tırmalamak :
kulağı rahatsız etmek:
kulak arkası (ardı) etmek :
dikkate almamak, göz önünde tutmamak:
kulak asmak :
önem vermek, dinlemek:
kulak kabartmak :
belli etmemeye çalışarak dinlemek:
kulak kesilmek :
büyük bir dikkatle dinlemek:
kulak kıvırmak :
domatesin olgunlaşmasını sağlamak için işlem yapmak.
kulak misafiri olmak :
yanında konuşulanları konuşmaya katılmadan dinlemek:
kulak tutmak :
dinlemek, işitmek istemek.
kulak vermek :
merak edip dinlemek, işitmeye çalışmak:
kulakları dolmak :
aynı şeyi dinlemekten usanmak.
kulakları paslanmak :
çoktan beri müzik dinlememiş olmak.
kulakları patlatmak :
Gürültüyle rahatsız etmek:
kulaklarına kadar kızarmak :
çok utanmak.
kulaklarını dikmek :
hayvan dikkat kesilmek.
kulaklarının pasını gidermek :
çoktan beri dinlememişken müzik dinlemek.
kulis yapmak :
1) herhangi bir toplulukta oturumlar dışında gizli çalışmalar yap ...
kulp takmak :
bir kimseyi, bir şeyi kusurlu göstermek için bahane, kusur bulmak ...
kulpunu bulmak :
yapılacak uygunsuz bir iş için, yasallığı tartışılabilecek bir çö ...
kuluçka olmak :
dişi kuş yumurtaya yatma zamanı gelmek.
kuluçkaya oturmak (yatmak) :
genellikle dişi kuş yavru çıkarmak için yumurtaların üzerine yatm ...
kulun atmak :
kısrak veya eşek yavru düşürmek.
kulunç girmek :
bir organda veya vücut bölgesinde birdenbire veya şiddetli sancı ...
kulunç kırmak :
ağrıyan yeri ovmak.
kum dökmek :
idrar yoluyla böbreklerde oluşan kum taneciklerini vücuttan atmak ...
kum gibi :
pek çok.
kumar oynamak :
1) ortaya para koyarak talih oyunu oynamak: 2) (Mecaz) olumlu son ...
kumda oynamak :
bir fırsat kaçırarak umulanı elde edememek.
kumpas kurmak :
gizli bir iş, hile, düzen hazırlamak:
kumpasa dâhil olmak :
hileli bir işe ortak olmak:
kumpasa gelmek :
hile ile kandırılmak.
kumru gibi :
kendi dünyasına çekilmiş:
kundak sokmak (koymak) :
1) yangın çıkarmak için bir yere tutuşmuş yağlı bez parçası koyma ...
kupkuru kesilmek :
çok kurumak:
kur yapmak :
1) karşı cinsten birine ilgi göstererek onun hoşuna gitmek, gönlü ...
kurabiye gibi :
çok gevrek, ağızda dağılıveren (yiyecek).
kurban gitmek :
suçsuz yere ölmek, zarara uğramak:
kurban olayım! :
1) aşırı sevgi ve hayranlık anlatan bir söz: 2) yalvarma sözü
kurban vermek :
can kaybına uğramak:
kurbanlık koyun gibi :
başına geleceklerden habersiz olan:
kurdele kesmek :
1) tesis veya kuruluşun açılış töreninde gerilen şeridi iyi dilek ...
kurdele takmak :
okulda belli bir konudaki başarıyı belirtmek üzere öğrenci giysis ...
kurdunu (kurtlarını) dökmek (kırmak) :
çoktan beri özlediği bir şeyi bol bol yapıp hevesini almak:
kurşun atmak :
1) silahla mermi atmak: 2) (Mecaz) düşmanlık etmek
kurşun dokunmak :
mermi isabet etmek:
kurşun dökmek :
halk inanışına göre erimiş kurşunu, hastanın üstünde, içinde su b ...
kurşun gibi :
1) katlanması zor bir biçimde: 2) sıkıntı veren; 3) çok ağır
kurşun manyağı yapmak :
(Argo) ölümle tehdit etmek.
kurşun sıkmak :
silahı ateşlemek, mermi yakmak:
kurşun yağdırmak :
çok sayıda kurşun atmak.
kurşun yemek :
vurulmak:
kurt ağzı bağlamak :
açıkta kalan hayvanların kurt tarafından boğulmasını önleme amacı ...
kurt gibi :
işini bilen, girişken (kimse).
kuru başına kalmak :
hayatında veya yanında kimsesi kalmamak, kimsesiz, yalnız kalmak.
kuru gürültüye pabuç bırakmamak :
bir durum karşısında telaşsız, korkusuz, dilediğince davranmak:
kuru hasır (kilim) üstünde kalmak :
aç, parasız, evsiz kalmak.
kuru tahtada kalmak :
eşyası elinden gitmek, çıplak evde oturma durumunda kalmak.
kuruda kalmak :
deniz alçaldığında gemi karaya oturmak.
kurum kurum kurumlanmak (kurulmak) :
büyüklenmek, böbürlenmek.
kurum satmak :
böbürlenmek, büyüklenmek:
kuruntuya kapılmak :
boş yere tasalanmak.
kurusıkı atmak :
(Argo) palavra atmak.
kusur bulmak :
1) bir şeyin özrünü görmek; 2) gereğinden çok titiz ve hoşgörüsüz ...
kusur etmek :
yanlışlık yapmak:
kusur etmemek :
hoş karşılanmayacak bir davranışta bulunmamak:
kusur işlemek :
yanlış davranışta bulunmak.
kusura bakmamak (kalmamak) :
hoş görmek:
kuş gibi :
1) çok hafif; 2) çabuk iş gören, eline ayağına çabuk
kuş gibi (kadar) yemek :
çok az yemek.
kuş gibi çırpınmak :
çaresizlik içinde telaşlı davranmak:
kuş gibi uçup gitmek (uçmak) :
1) çok kısa süren bir hastalıkla ölmek; 2) çok kısa sürmek, geçme ...
kuş kadar canı olmak :
küçük, cılız, güçsüz bir yaratık olmak:
kuş kafesi gibi :
ufak ve güzel (yapı).
kuş kanadıyla gitmek :
çok hızlı gitmek.
kuş tüyü gibi :
çok yumuşak (oturacak, yatacak yer).