eng
Dil Bilgisi Terimleri Sözlükleri
Bilim Terimleri Sözlükleri
Teknik Terimler Sözlükleri
Sanat Terimleri Sözlükleri
Spor Terimleri Sözlükleri
Hukuk Terimleri Sözlükleri
Ekonomi Terimleri Sözlükleri
Eğitim Terimleri Sözlükleri
Çevre Terimleri Sözlükleri
Sağlık Terimleri Sözlükleri
Sosyal Terimler Sözlükleri
Tarihi Şahsiyetler
Sarı Sayfalar
Deyimler Sözlüğü (K - 6)
#
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
Deyimler Sözlüğü (K - 6. Sayfa)
kefekiye dönmek
:
delik deşik olmak.
kefeni boynunda olmak
:
her an ölümü göze almak.
kefeni yırtmak
:
ağır bir hastalıkta ölüm tehlikesini atlatmak.
kefil göstermek
:
bir iş için gerekli olan kefili bulmak.
kehanette bulunmak
:
kâhinlik etmek:
kehribar gibi
:
sapsarı, koyu sarı:
keklik gibi
:
güzel, alımlı, hareketli:
kelek atmak
:
(Argo) birisini beklemediği anda hile ve dalavere yaparak zarara
...
kelek yapmak
:
(Argo) oyunbozanlık etmek.
keleklik etmek
:
görgüsüzlük, bilgisizlik nedeniyle karşısındakinin gerçek amacını
...
kelepçe vurmak (takmak)
:
bileklere demir halka geçirmek.
kelepçeye vurmak
:
kelepçe vurmak.
kelepir yakalamak
:
bir şeyi çok ucuza almak.
kelepire konmak
:
kelepir yakalamak.
keleş keleş sırıtmak
:
pis pis gülmek:
keleye çekmek
:
boğaya çekmek.
keli körü toplamak
:
işe yaramaz kimseleri toplamak.
kelimeleri tartarak konuşmak
:
sonucu hesaplayarak konuşmak.
kelimenin tam anlamıyla
:
bir durumu anlatmak için kullanılan sözün kapsadığı anlamın tamam
...
kelle götürmek
:
gereksiz bir aceleyle gitmek, koşturmak, acele davranmak:
kelle koltukta gezmek
:
gözünü budaktan esirgememek.
kelle koparmak
:
olumsuz ve başarısız bir durum sonunda işe, göreve son vermek.
kelle koşturmak
:
gereğinden çok acele etmek.
kelle kulak yerinde
:
1) kanlı canlı ve iri yapılı olan; 2) gösterişli, itibarlı sayıla
...
kellesinden olmak
:
can vermek, ölmek:
kellesini koltuğuna almak
:
ölümü göze almak:
kelleyi koltuğun altına almak
:
kellesini koltuğuna almak.
kelleyi vermek
:
canını feda etmek.
kem gözle bakmak
:
1) kötü niyetle bakmak; 2) nazar değdiren bir bakışla bakmak:
kem küm etmek
:
verecek cevap bulamayıp açık bir anlamı olmayan sözler söylemek:
kemal bulmak
:
kemale ermek.
kemale ermek (gelmek)
:
olgunlaşmak.
keman gibi
:
ince, düzgün (kaş).
kemer (kemerini) sıkmak
:
sıkı para politikası anlayışıyla daha az tüketmek.
kemeri dolu olmak
:
çok zengin olmak:
kemiğine (kemiklerine) kadar
:
iyice, en son sınıra dek:
kemiğini kurutmak
:
iliğini kurutmak.
kemik gibi
:
1) pek kuru, katı, sert; 2) sağlam
kemikleri sızlamak
:
ölü huzursuz, rahatsız olmak.
kemlik etmek
:
kötü davranışlarda bulunmak.
kemre bağlamak
:
deride kir tabakası oluşmak.
kenar gezmek
:
bir şeyden uzaklaşmış olmak:
kenara atmak
:
bir şeyin üstünde durmamak, önemsememek.
kenara çekilmek
:
artık hiçbir şeye karışmamak.
kenarda kalmak
:
kendine yakışan yeri tutamayarak önemsiz bir duruma düşmek.
kendi ağzıyla tutulmak
:
suçu, yalanı veya iddiasının yanlışlığı kendi sözüyle ortaya çıkm
...
kendi âlemine dalmak
:
1) çevre ile ilgisini kesip iç dünyasına kapanmak: 2) eğlenceye,
...
kendi ayağı ile gelmek
:
kendi isteğiyle gelmek.
kendi derdine düşmek
:
kendi sorunu sebebiyle başka şeyle ilgilenememek:
kendi göbeğini kendi kesmek
:
gereksinim duyduğu yardım, başkalarınca esirgendiğinde işini kend
...
kendi gölgesinden korkmak
:
çok korkak olmak, bir sakınca söz konusu olmayan işlere girişmekt
...
kendi havasında gitmek (olmak)
:
yalnız başına, istediği gibi davranmak.
kendi hesabına çalışmak
:
uğraştığı işi sadece kendisi için yapmak:
kendi içine çekilmek
:
başkasıyla ilişki kurmamak, yalnız başına kalmak, inzivaya çekilm
...
kendi kabuğuna çekilmek
:
kabuğuna çekilmek.
kendi kanatlarıyla uçmak
:
hiç kimsenin desteği veya yardımı olmaksızın yaşamak veya bir işi
...
kendi kendine gelin güveyi olmak
:
ilgilinin nasıl karşılayacağını düşünmeden bir işi olmuş bitmiş s
...
kendi kendini didiklemek
:
kendi kendini harap etmek, üzmek:
kendi kendini yemek
:
açığa vurmadan içten içe üzülmek:
kendi keyfine gitmek
:
isteğine uygun davranmak.
kendi köşesinde yaşamak
:
yalnız başına yaşamak:
kendi kuyusunu kendi kazmak
:
kendine zarar verecek davranışta bulunmak.
kendi üstüne yormak
:
alınmak.
kendi yağıyla kavrulmak
:
elinde bulunanla geçinip kimseye muhtaç olmamak:
kendimi bildim bileli
:
öteden beri, eskiden beri:
kendinde olmamak
:
bilinci, aklı yerinde olmamak.
kendinde toplamak
:
kendi üzerinde bulundurmak, kendi varlığı içinde yer almasını sağ
...
kendinden geçmek
:
1) bilinci işlemez olmak, kendini kaybetmek, bayılmak: 2) bir şey
...
kendine (herhangi bir şeye) ... süsü vermek
:
gerçeğe aykırı olarak kendisinde veya herhangi bir şeyde üstün bi
...
kendine dert etmek
:
bir şeyi üzüntü konusu yapmak.
kendine gel!
:
(Teklifsiz Konuşma) 'aklını başına topla' anlamında kullanılan bi
...
kendine gelmek
:
1) ayılmak: 2) aklı başına gelmek
kendine hisse çıkarmak
:
ders almak:
kendine kıymak
:
kendini öldürmek:
kendine mal etmek
:
1) benimsemek veya saymak: 2) başkasının yaptığı işi kendisi yapm
...
kendine yedirememek
:
1) başkasının kendisine yaptığı işi, onur kırıcı sayarak tepki il
...
kendine yontmak
:
çıkan her fırsattan yararlanarak hep kendi çıkarını sağlamak.
kendini (birini) temize çıkarmak (çıkartmak)
:
(Hukuk) aklandırmak:
kendini (kapıp) koyuvermek
:
kendine özen göstermemek, kötümser olmak:
kendini ağır (ağırdan) satmak
:
1) nazlanmak, gönülsüz davranmak: 2) huylarını yavaş yavaş ortaya
...
kendini alamamak
:
istemeyerek bir işi yapma durumuna girmek:
kendini aşağı görmek
:
kendini başkalarından değersiz görmek:
kendini ateşe atmak
:
bile bile tehlikeli bir işe girişmek:
kendini avutmak
:
oyalanmak:
kendini beğendirmek
:
başkalarına hoş, iyi, yetenekli görünmek:
kendini beğenmek
:
başkalarını küçümseyerek kendini üstün görmek.
kendini bırakmak
:
1) kendine özen göstermemek: 2) çevre ile ilgisini keserek yalnız
...
kendini bilmek
:
1) aklı ve muhakemesi yerinde olmak; 2) baliğ olmak; 3) ağırbaşlı
...
kendini bir şey sanmak
:
kendini olduğundan çok değerli görmek.
kendini bir yerde bulmak
:
farkında olmadan bir yere ulaşmış olmak:
kendini bulmak
:
1) kişilik kazanmak; 2) maddi ve manevi konularda durumunu düzelt
...
kendini dağıtmak
:
1) farklı işlerle aynı anda uğraşmaktan kötü durumda olmak: 2) ne
...
kendini dev aynasında görmek
:
kendini olduğundan çok üstün görmek.
kendini dinlemek
:
1) hastalık kuruntusu içinde bulunmak; 2) yalnız, sakin kalmak
kendini dirhem dirhem satmak
:
1) çok nazlı davranmak, ağırdan almak: 2) özelliklerini azar azar
...
kendini düşünmek
:
daima kendi çıkarını kollamak, bencil davranmak:
kendini ele vermek
:
yaptığı bir davranış veya söylediği bir sözle kendi suçunu ortaya
...
kendini fasulye gibi nimetten saymak
:
(Teklifsiz Konuşma) kendini çok önemli biri gibi görmek.
kendini göstermek
:
1) beğenilecek niteliklerini ortaya koymak: 2) ortaya çıkmak, bel
...
kendini harap etmek
:
sıkıntı veya üzüntüden perişan olmak: