eng
Dil Bilgisi Terimleri Sözlükleri
Bilim Terimleri Sözlükleri
Teknik Terimler Sözlükleri
Sanat Terimleri Sözlükleri
Spor Terimleri Sözlükleri
Hukuk Terimleri Sözlükleri
Ekonomi Terimleri Sözlükleri
Eğitim Terimleri Sözlükleri
Çevre Terimleri Sözlükleri
Sağlık Terimleri Sözlükleri
Sosyal Terimler Sözlükleri
Tarihi Şahsiyetler
Sarı Sayfalar
Deyimler Sözlüğü (K - 8)
#
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
Deyimler Sözlüğü (K - 8. Sayfa)
kılıktan kılığa girmek
:
1) giysi değiştirmek; 2) sık sık düşünce değiştirmek
kılına halel gelmemek
:
hiçbir zarara uğramamak:
kılını (bile) kıpırdatmamak (oynatmamak)
:
bir olay karşısında ilgisiz kalmak, en küçük bir tepki göstermeme
...
kımkım etmek
:
bir işi ağır ağır yapmak, oyalanmak.
kına (kınalar) yakmak (koymak, sürmek, vurmak, yakınmak, yakılmak)
:
kına (kınalar) yakmak (koymak, sürmek, vurmak, yakınmak, yakılmak
...
kına gibi
:
çok ince (toz durumundaki şey):
kıpkırmızı kesilmek (olmak)
:
yüz herhangi bir nedenle çok kızarmak:
kır boynunu!
:
defol! çekil! git!' anlamında kullanılan bir söz.
kıraat etmek
:
1) Kur'an'ı belli kural ve işaretlere göre okumak; 2) okumak:
kırağı çalmak (vurmak)
:
kırağı, dondurup bozmak.
kırağı düşmek (yağmak)
:
kırağı oluşmak.
kıran girmek
:
1) kısa bir zaman içinde çok sayıda ölmek: 2) bir şey bulunmaz ol
...
kıratını ölçmek
:
değerini biçmek, kıymetini belirlemek:
kırdığı koz (ceviz) kırkı (bini) aşmak
:
sürekli yakışıksız davranışlarda bulunmak.
kırığı olmak
:
yasa ve törelere aykırı olarak karşı cinsten biriyle sürekli iliş
...
kırık plak gibi
:
durmaksızın, aynı tonda tekrarlayarak.
kırılıp bükülmek
:
kırıtarak, kibarlığa özenerek konuşmak.
kırılıp dökülmek
:
1) kibar görünmeye çalışmak; 2) çok eskimek; 3) kırıklık duymak
kırıp dökmek
:
dikkatsizlik veya öfkeyle birçok şeyin kırılmasına neden olmak:
kırıp geçirmek
:
1) yakıp yıkarak, öldürerek, baskı veya etki yaparak büyük zarar
...
kırıp sarmak
:
bir şeyi yapmak için her türlü imkândan güçlükle yararlanmak:
kırış kırış olmak
:
çok kırışmak:
kırk basmak
:
kırk gün dolmadan doğum yapmış annenin ve bebeğin dışarı çıkarılm
...
kırk bir (buçuk) kere maşallah!
:
pek çok, binlerce kez nazar değmesin!' anlamında kullanılan bir s
...
kırk dereden su getirmek
:
bin dereden su getirmek.
kırk evin kedisi
:
birçok eve girip çıkan (kimse).
kırk gün günahkâr, bir gün tövbekâr
:
sürekli kötü işler yaptıktan sonra iyi bir iş yapan insan için ku
...
kırk kapının ipini çekmek
:
içinde bulunduğu sorunu çözmek için kapı kapı dolaşmak, birçok ye
...
kırk tarakta bezi olmak
:
birçok işi veya ilişkisi olmak.
kırkı (kırkları) karışmak
:
çocuklar için aynı kırk günlük süre içinde doğmuş olmak.
kırkı çıkmak
:
doğumdan veya ölümden sonra kırk gün geçmek.
kırkından sonra azmak
:
yaşlandıktan sonra yaşına uymayan davranışlarda bulunmak.
kırkından sonra saz çalmak
:
yaşlandıktan sonra uzun ve güç bir işe girişmek.
kırklara karışmak
:
bir kimse artık ortalarda görünmez olmak.
kırmızı dipli mumla davet etmek
:
birine bir yere gelmesi için çok yalvarmak, ısrar etmek.
kırmızı kart görmek
:
1) oyundan çıkarılma cezasına çarptırılmak; 2) (Mecaz) ciddi bir
...
kırmızı kart göstermek
:
1) (Spor) oyundan çıkarma cezasına çarptırmak; 2) (Mecaz) ciddi b
...
kısa kesmek
:
sözü uzatmamak:
kısa tutmak
:
1) bir şeyi gerektiği kadar uzun yapmamak: 2) bir konuyu geniş ve
...
kısıntı yapmak
:
1) tutumlu davranmak; 2) azaltmak:
kısıt altına almak
:
(Hukuk) kısıtlamak.
kıskacında olmak
:
bir konu üzerinde iki taraftan da sıkıştırılıp sıkıntılı duruma d
...
kıskıvrak yakalamak (bağlamak)
:
1) kurtulamayacak veya çözülemeyecek biçimde tutmak, sımsıkı tutm
...
kısmet (kısmeti) çıkmak
:
evlenme teklifi almak:
kısmet beklemek
:
evlenmeyi, evleneceği kimseyi beklemek:
kısmeti açılmak
:
1) kazancı artmak, bolluğa ermek; 2) kendisiyle evlenmek isteyen
...
kısmeti ayağına (kadar) gelmek
:
beklenmeyen bir nedenle kazançlı bir durumla karşılaşmak.
kısmeti bağlanmak
:
istediği hâlde evlenememek.
kısmeti kapanmak
:
1) kazancı azalmak; 2) kendisiyle evlenmek isteyen biri çıkmamak
kısmeti kesilmek
:
daha önceden kendisine nasip olan bir şey artık nasip olmamak:
kısmetine mâni olmak
:
kazancına veya evlenmesine engel olmak.
kısmetini ayağıyla tepmek
:
kavuşacağı iyi bir durumu, değerini bilmeyerek istememek.
kısmetini bağlamak
:
bir inanışa göre büyü ile evlenmesine engel olmak.
kıssadan hisse almak (çıkarmak)
:
anlatılan bir olaydan ders almak:
kıstas tutmak
:
ölçü olarak almak.
kış basmak
:
kışın şiddetli soğukları başlamak.
kış yapmak
:
hava çok soğuk ve karlı olmak.
kışı geçirmek
:
kış mevsimini bir yerde geçirmek.
kıtır atmak
:
(Argo) yalan söylemek:
kıtır kıtır kesmek
:
bıçak veya kesici bir aletle acımaksızın yaralamak veya öldürmek.
kıtıra almak
:
(Argo) alay etmek.
kıtlıktan çıkmış
:
doymak bilmeyen.
kıtlıktan çıkmış gibi yemek
:
doymak bilmezcesine yemek.
kıvamına (kıvama) gelmek
:
kıvamını bulmak:
kıvamını bulmak
:
gerekli ve istenilen şartlar yerine gelmek, en uygun anında olmak
...
kıvanç duymak
:
1) övünmek; 2) sevinmek, mutlu olmak:
kıvrım kıvrım kıvranmak
:
1) çok acı çekerek kıvranmak; 2) yalvarma, sıkıntı vb. bir sebepl
...
kıyak geçmek (çekmek)
:
maddi ve manevi destek olmak.
kıyak kaçmak
:
(Argo) çok uygun düşmek, yakışık almak.
kıyamet gibi (kadar)
:
pek çok.
kıyamet kopmak
:
1) kıyamet günü gelmek; 2) (Mecaz) bir yerde çok gürültü ve telaş
...
kıyamet mi kopar?
:
ne olur, ne çıkar, ne önemi var' anlamında kullanılan bir söz:
kıyamete kadar
:
dünya durdukça, uzun süre:
kıyamete kalmak
:
sorun, çözülememek:
kıyametler koparmak
:
1) bir şeye çok kızarak bağırıp çağırmak, feryat etmek: 2) aşırı
...
kıyas kabul etmez
:
iki şey arasındaki ayrımın çok fazla olduğunu belirtmek için kull
...
kıyıcılık etmek
:
gaddarlık etmek, gaddarca davranmak.
kıyıda köşede kalmak
:
göze çarpmayan bir yerde unutulmuş olmak.
kıyıya atmak
:
karaya çıkartmak veya sürüklemek:
kıyıya çıkmak
:
karaya çıkmak, gemiden karaya inmek.
kıymete binmek
:
çok değerli duruma gelmek:
kız almak
:
bir ailenin kızını gelin olarak kendi ailelerine katmak.
kız gibi
:
1) kıza benzeyen: 2) utangaç; 3) (Argo) çok güzel ve yeni
kız istemek
:
bir kızı evlenmek için ana ve babasından veya yakınlarından istem
...
kız kaçırmak
:
bir kızı kendinin veya ailesinin rızası olmadan alıp götürmek.
kız vermek
:
bir ailenin kızını bir başka aileye gelin etmek.
kızağa çekmek (almak)
:
1) gemiyi bakım, onarım için bir süre veya hiç kullanılmamak üzer
...
kızak yapmak
:
taşıt fren görevini yerine getirdiği hâlde duramayıp kaymak.
kızana gelmek
:
dişi kedi ve köpek erkek istemek.
kızarıp bozarmak
:
utanç, öfke vb. duyguların etkisiyle yüzü renkten renge girmek.
kızılca kıyamet kopmak
:
kavga, gürültü olmak:
kızıp durmak
:
sürekli olarak kızmak ve söylenmek:
kibarlığı tutmak
:
bir olay karşısında genel davranışları dışında incelik göstermek.
kibarlık taslamak
:
kibar olmadığı hâlde kibar gibi görünmeye çalışmak.
kibrine dokunmak
:
gururu zedelenmek:
kibrine yedirememek
:
gururuna dokunmak:
kibrit çakmak
:
kibriti yakmak için bir yere sürtmek.
kilidi küreği olmamak
:
her şeyi açıkta bulunmak, kilitli yere saklanmamış olmak.
kilimci ile kör hacı
:
herhangi birileri.