Kur’an-ı Kerim’in yirmi dokuzuncu suresidir. Mekke’de inmiştir. Altmış dokuz ayettir. Adını, inkârcıları dost edinmenin örümceğin ağına güvenmek kadar yararsız ve zayıf bir ilişki olduğunu belirtmek amacıyla kırk birinci ayette geçen ve
”örümcek” anlamına gelen
”ankebut” kelimesinden almıştır. Sureye, insanların
”inandık” demekle kurtulamayıp Allah için güzel işler yapmakla zorunlu olduklarını öneren ayetlerle başlanır. Ahlaki öğütlere yer verilir. Anne babaya iyilikte bulunmak tavsiye edilir. İnsanın, Allah’ın dinini yaşama ve yayma konusunda başına gelebilecek olan belalara katlanması öğütlenir.
Surede, peygamber kıssalarına yer verilir ve daha önceki peygamberlerin çekmiş oldukları sıkıntılar hatırlatılır. Hz. Muhammed teselli edilir. Bu çerçevede Nuh, İbrahim, Lut, Hud, Salih ve Musa Peygamberlerin başından geçenler Kur’an-ı Kerim’in edebî üslubuyla anlatılır. Okuma yazma bilmediği bu suredeki ayetlerle vurgulanan Hz. Muhammed’in, peygamberlerle ilgili tarihsel bilgiyi vahiy yoluyla elde ettiği haber verilir. Kur’an-ı Kerim’in özelliklerinden de bahsedilen surede ölüm gerçeği hatırlatılır ve insanların kıyamet gününün zorluklarına karşı hazırlık yapmaları tavsiye edilir. Müşrikler, evrenin yaratıcısı olarak Allah’ı kabul etmelerine rağmen gündelik hayatlarında dine yer vermedikleri için kınanırlar. Dünyanın yaratılış amacı hatırlatılıp insanların, darlık ve korku anında Allah’a yönelmek yerine genişlik zamanında Allah’a yönelmeleri önerilen ayetlerle sure son bulur.