Adalet dairesi, dünya düzeni ve devletin temelini adalete bağlayan, devletin bekasını hukuk, devlet başkanı, ordu, maliye ve halk arasındaki sıkı ve örgülü ilişki içinde gören siyaset ve ahlak felsefesine dayanan bir düşünceyi temsil eder. Kökenleri Helenistik Dönem’e ve Sasani devlet geleneğine kadar dayanmakla birlikte Müslüman düşünürlerin özgün katkılarıyla gelişen ve Osmanlı Dönemi’nde Kınalızâde Ali Efendi (ö. 1572) gibi düşünürlerin elinde nihai formunu bulan bir düşüncedir. Bu daire adalet kavramıyla başlar ve yine adalet kavramıyla son bulur. Buna göre adalet dünyanın salâhı için gereklidir. Dünya bir bahçe ise bunun duvarı devlettir. Devlete nizam veren ise şeriattır. Şeriat ancak dünyevi-siyasi bir otorite ile muhafaza edilebilir.
Dünyevi-siyasi otorite de ancak ordu ile ayakta durabilir. Ordunun sürekliliği ise maliyeye bağlıdır. Maliyenin kaynağı ise tabii olarak vergi veren halktır. Halkı idare edecek olan da yine adaletiyle devlet başkanıdır.