Kur'an-ı Kerim’in otuz beşinci suresidir. Mekke’de inmiştir. Kırk beş ayettir. Adını, birinci ayette geçen ve
”Yaratan” anlamına gelen
”Fâtır” kelimesinden almıştır. Sureye, Allah’ın varlığı, birliği, onun yaratmadaki eşsizliği tanıtılarak başlanır. Yaratmış olduğu varlıklardan melekler özellikleriyle tanıtılır. Meleklerin görevleriyle ilgili bilgiler verilir. İnsanlarla ilgili psikolojik tahliller yapılır. Bu çerçevede onların nankörlükleri ve şeytanın peşine düşmelerinin nedenleri açıklanır. Hz. Peygamber’in, insanları İslam’a davet ederken kendisini çok fazla yıpratmaması hatırlatılır.
Surede, yağmuru yağdırarak ölü toprağa hayat veren Allah’ın ölümden sonra da insanları aynı şekilde dirilteceği vurgulanır. Allah’ın, insanın hizmetine karaları ve denizleri vermesi ele alınır. Bütün bunları sonsuz kudretiyle yaratan Allah’a şirk koşmanın büyük bir günah oluşu hatırlatılır. Tanrı diye tapınılan varlıkların hiçbir şeyi yaratmaya güç yetiremeyecekleri haber verilir.
Surede, peygamberlik konusu üzerinde de durulur. Her insanın sorumluluğunun bireysel olduğu vurgulanır. Bu sorumluluklar çerçevesinde insanlar, gayba inanmaya, namaz kılmaya, günahlardan tövbe ederek arınmaya çağrılır. Peygamberleri yalanlamanın yanlışlığı üzerinde durulur ve onları yalanlayanların ilahi cezalara çarptırılacağı belirtilir.
Surede, insanı çevreleyen tabiatın önemi üzerinde durulur ve insanlar tabiatı incelemeye davet edilir. Ayrıca Kur'an-ı Kerim’i okuyanların, namaz kılanların, kazançlarını fakirlerle bölüşenlerin ahirette Allah’ın sevgisini kazanacakları haber verilir. Tevhit, peygamberlik ve hidayet konusu tekrar ele alındıktan sonra Allah’ın her şeyi bildiği ve her şeye gücü yettiği hâlde insanları hemen cezalandırmayıp birtakım nedenlerden dolayı cezalarını ertelediğini bildiren ayetlerle sure son bulur.