Kur'an-ı Kerim’in kırk sekizinci suresidir. Yirmi dokuz ayettir. Medine’de inmiştir. Adını birinci ayetteki
”fetih” kelimesinden almıştır.
Surede, hicretin altıncı yılında Hz. Peygamber’le Mekkeli müşrikler arasında yapılan
”Hudeybiye Barışı” anlatılır. Bu barış büyük fetih olan
”Mekke Fethi” için bir başlangıç sayılır. Bu nedenle sure
”Fetih suresi” adını almıştır. Sureye, Hz. Muhammed’e Allah tarafından apaçık bir fetih verildiğini bildiren ayetle başlanır. Tefsir bilginlerince, buradaki fethin Hudeybiye Barışı’nın doğuracağı savaşlar; Hayber’in fethi, Hz. Peygamber’e verilen peygamberlik veya Mekke’nin fethi olduğu yorumları yapılmıştır.
Surede, müminlerin en büyük yardımcısı olan Allah’ın onların kalplerine güven verdiği ve bu sayede imanlarını güçlendirdiğinden söz edilir. Müminler cennetle müjdelenirken, münafıklarla müşriklerin sonlarının kötü olacağı haber verilir. Hz. Peygamber’in insanlar üzerinde bir şahit, müjdeci ve uyarıcı olduğu, ona inanmanın ve biat etmenin Allah’a biat etme anlamına geldiği vurgulanır.
Surede, münafıkların ve göçebe Arapların Hudeybiye Seferi’ne katılmayışları ve iki yüzlülükleri anlatılır. Bedevilerin ve münafıkların Hz. Peygamber’den özür dilemelerine rağmen özürlerinde samimi olmadıkları üzerinde durulur. Bu kötü niyetli insanların savaşlara ganimet elde etmek için katılacakları, ganimet umudu olmayan savaşlar için ciddi bir hazırlık yapmadıkları gerçeği hatırlatılır. Daha sonra da savaşa katılmama konusunda mazereti olan gruplar haber verilir. Hz. Peygamber’e biat eden gruplardan Allah’ın razı olduğu, isim verilmeksizin Hayber’in fethedileceği, daha başka zaferler kazanılacağı ve birçok ganimet elde edileceği müjdelenir. Hudeybiye’de savaş çıkacak olsaydı kâfirlerin korkup kaçacağı ve korkakça davranacakları dile getirilir. Müminlerin Hudeybiye’de savaşmamalarının gerekçesi olarak, Mekke’de Müslümanlıklarını açığa vuramamış zayıf müminlerin varlıkları gösterilir. Mekkeliler cahiliye öfke ve taassubu ile hareket ederken Müslümanların takva ile hareket eden insanlar oldukları açıklanır. Surenin son bölümünde, Hz Peygamber’in müminlerle beraber Kâbe’ye gireceğine ilişkin gördüğü rüyanın gerçekleşeceğini haber veren ve onun hak peygamber olduğunu destekleyen ayetler yer alır. Evrensel bir din olan İslamiyet’in bütün dinlere üstün geleceği ilan edilir. Bütün bu üstünlüklerin elde edilebilmesi için Hz. Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna iman edip onu desteklemenin, namaz kılmanın ve müminlerin kendi aralarında birbirlerine yardımcı olmalarının önemini vurgulayan ayetle sure son bulur.