Kur'an-ı Kerim’in kırk birinci suresidir. Mekke’de inmiştir. Elli dört ayettir. Adını, üçüncü ayette geçen ve ‘bir şeyin ayrıntılarıyla açıklanması’ anlamına gelen fussilet kelimesinden alır. Sureye, Kur’an-ı Kerim’in Allah tarafından gönderilen bir kitap olduğu vurgulanarak başlanır. İnsanlar tek ilah olan Allah’a inanmaya ve yalnızca ona yönelmeye çağrılır. İnat ve kibirleri yüzünden Allah’a şirk koşanlar kınanırken inanıp salih amel işleyenlere müjdeler verilir. Allah’ın büyüklüğünü yok sayan her türlü inkârcı davranışın anlamsızlığı dile getirilir. İnkârcıların Ad ve Semud kavimleri gibi felakete uğrayabilecekleri hatırlatılır. Helak olan toplumların tarihlerinden ibret alınması öğütlenir. Çok güçlü ahiret vurguları yapılır. Bu çerçevede insanların hakikati söylemekten kaçınmaları hâlinde kulaklarının, gözlerinin ve derilerinin kendi aleyhlerine şahitlik edeceği haber verilir. Bu tip insanların uyarılmadıkları için değil de uyarıldıkları hâlde gerçekleri kabule yanaşmadıkları için ahirette korkunç bir azap çekecekleri bildirilir.
Surede, Kur’an-ı Kerim’in insanları etkileyen üslubu ile her geçen gün müminlerin sayısının artmasından dolayı, müşriklerin Kur’an-ı Kerim dinlemeyi protesto eden tavırları tasvir edilir. Onların bu çirkin tavırlarına karşılık samimi müminler öğülür. Surede kötülükleri iyilikle savmanın, sabırlı olmanın önemi üzerinde durulur. İnkârcıların büyüklük taslamakla gerçeği küçük düşüremeyecekleri ve İslam’ın Allah’ın izniyle yayılacağı, gökten yağan yağmur gibi ölü ruhların İslam’la diriltileceği anlatılır. Kur’an-ı Kerim’i inkâr edip anlamsız tartışmalara girenlerin cezalandırılacağı bildirilir. Kur’an-ı Kerim’in apaçık ve anlaşılır bir dille insanlık ve toplum için çözümler önerdiği belirtilir. Surenin son bölümünde herkesin iyiliğinin de kötülüğünün de kendisini bağladığı açıklanır. Hesap gününde, Allah’ın kullarına haksızlık etmeyeceği gerçeği hatırlatılır. Hakikate karşı kulaklarını tıkayan insanlarla ilgili örnekler verilir; onların didişmeyi seven, günaha meyilli, aceleci, sabırsız, nankör ve bencil karakterli oldukları gözler önüne serilir. Kur’an-ı Kerim’in gerçeklerinin inkâr edilemeyeceği ve bu gerçeklerin insanların gönlünü ve dünyayı etkisi altına alacağı vurgulanır. Kur’an-ı Kerim’in ve Hz. Peygamber’in değerini bilmeyen müşrikleri kınayan ayetlerle sure son bulur.