Kur’an-ı Kerim’in elli dokuzuncu suresidir. Yirmi dört ayettir. Medine’de inmiştir. Adını ikinci ayette geçen ve ‘bir araya toplama’ anlamına gelen ‘haşr’ kelimesinden almıştır. Sure, göklerdeki ve yerdeki bütün varlıkların Allah’ın yüceliğini dile getirdiğini, Onun güçlü ve hikmet sahibi olduğunu bildiren bir ayetle başlar. Savaş yapmadan elde edilen başarıların Allah’ın müminlere bir yardımı olduğu üzerinde durulur. Sözleşmelerini bozan ve inançlarına bağlılıklarını yitiren toplumların dünyada da ahirette de cezalandırılacağı açıklanır. Silah kullanmadan elde edilen ganimetlerin nasıl dağıtılacağı bildirilir. Kamu mallarının sosyal adaleti sağlayacak biçimde dağıtılmasının önemi vurgulanır. Medineli Müslümanların Mekkeli muhacirlere iman kardeşliğini gözeterek yapmış oldukları fedakârlıklardan örnekler verilir. Ayrıca bencillikten, bireysel çıkarları öne çıkarmaktan kurtulmanın önemi ele alınır ve müminlerin birbirlerine kin tutmamaları tavsiye edilir.
Surede, Yahudilerin ve Medineli münafıkların yalanları, sözlerinden dönmeleri, birbirlerinin aleyhinde çalışmaları da gözler önüne serilir. Yahudilerin birbirlerine tutkun gibi gözükseler de tutkun olmadıkları belirtilir. Yahudi ve münafıklar, Medine’deki çirkin eylemlerinden vazgeçmeyecek olurlarsa ilahi azap ile tehdit edilirler.
Surede, müminlere ahiret için hazırlık yapmaları ve takva sahibi olmaları öğütlenir. Tüm kötülüklerin Allah’ı ve ahireti unutmaktan doğduğuna işaret edilir. Cennetlikler ile cehennemliklerin eşit olmadığı haber verildikten sonra Kur’an-ı Kerim’in önemi üzerinde durulur. Daha sonra da Yüce Allah’ın birliği, yüceliği, eşsizliği, rahmeti, şefkati, gücü ve kudreti dile getirilir. Yerde ve gökte bulunan her şeyin Allah’ı tespih edip ona boyun eğdiğini bildiren ayetle sure son bulur.