1. Korku, endişe, üzüntü, ürperti. ”Kendilerine savaş farz kılınınca hemen içlerinden (münafık) bir grup, insanlardan Allah’ın haşyeti gibi haşyet duymaya başladılar: ‘Rabbimiz niçin bize savaşı farz kıldın? Bize (savaşı) yakın bir zamana kadar ertelesen olmaz mıydı?’ dediler. De ki: Dünyanın geçimliği azdır, takva sahipleri için ahiret daha iyidir. Size kıl kadar haksızlık edilmeyecektir.” (Kur'an-ı Kerim 4/77) 2. Kulun işlediği günahlar sebebiyle veya Allah’ın gazabının kendisine ulaşacağı düşüncesiyle kalbinde duyduğu endişe, ahirete yönelik Allah korkusu. ”İnsanlardan ilk kalkacak olan şey haşyettir. Öyle ki insanlar arasında haşyet sahibi kimseler neredeyse bulunmayacaktır.” (Hadis) 3. Gelecekte hoşa gitmeyecek bir şeyin beklentisinden kaynaklanan endişe, üzüntü. ”(İleride başınıza gelebilecek) yoksulluk haşyetiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Onların da sizin de rızkını verecek olan biziz. Çocukları öldürmek (çok) büyük bir günahtır.” (Kur’an-ı Kerim 17/31)