Kamu çıkarı veya kamu yararı toplumun genelinin ortak iyiliğine işaret eden bir kavramdır. Modernite sonrasında kavramın mahiyeti ve işaret ettikleri değişmiştir. Modern öncesi dönemde kamu yararı olabildiğince fazla insanın ortak ihtiyaçlarının karşılanmasına işaret ederken bu kavramın siyasi bir anlama bürünmesi söz konusu değildi. Fıkıh literatüründe yer etmiş “toplumun maslahatı” ifadesi bu noktaya işaret etmektedir. Ancak 16. yüzyıldan itibaren Avrupa’da önce Protestan ahlak ortaya çıkmış, sonrasında bireycilik, çıkar, fayda gibi kavramlar tartışılmaya başlanmış; bu durum kamu yararının daha çok kamu çıkarına dönüşmesinin zeminini oluşturmuştur. 17. yüzyılda Thomas Hobbes ve John Locke insanın özünde çıkar sahibi bir varlık olduğuna, bu durumda insanların zarar görmeden bir arada yaşamasının ancak bir “toplum sözleşmesi” ile mümkün olacağına işaret etmiştir. 18. yüzyılda Jean-Jacques Rousseau bu görüşü devam ettirerek Fransız Devrimini etkilerden, Jeremy Bentham bunun fayda kavramına dönük tarafını güçlendirmiştir. Netice itibariyle kamu çıkarı ulus devletin koyduğu yasalarca belirlenen, sınırlandırılabilen bir olguya dönüşmüştür. Hatta yasa, bizatihi kamu çıkarıdır.