Kur’an-ı Kerim’in yirmi üçüncü suresidir. Mekke’de indirilmiştir. Yüz on sekiz ayettir. Adını müminlerin kurtuluşunu müjdeleyen birinci ayetteki ‘müminler’ anlamına gelen ‘müminun’ kelimesinden almıştır. Sureye, ebedî kurtuluşa eren müminlerin sıfatlarını tanıtılarak başlanır. İlk on ayette kurtuluşun gerekçesi olarak sağlam bir iman, Allah’a tam bir teslimiyetle kılınan namaz ve namaza devamlılık, kişinin dünya ve ahirette kendisine faydası olmayan şeylerden yüz çevirmesi, fakirin hakkı olan zekâtın verilmesi, evliliğin teşvik edilip zinanın her türlüsünden kaçınılması, Allah’a ve insanlara verilen sözlerin yerine getirilmesi üzerinde durulur.
Hz. Peygamber de ilk on ayete göre hayatını düzenleyen müminlerin cennetlik olacağı müjdesini vermiştir. Surede, insanın hiçbir şey değilken önce topraktan yaratılması sonra da ana rahminde geçirdiği evrelere yer verilir. Belirli bir amaç uğrunda yaratılan insana, Allah’ın gökyüzünden indirdiği yağmurun ve suyun önemi anlatılır. Bu nimetleri veren Allah’a, insanın şükretmesi tavsiye edilir. Allah’ın nimetlerine karşı nankör davranan kavimlerle ilgili haberler surede yer alır. Bu çerçevede Hz. Nuh ve onun kavmi ile olan mücadelesi anlatılır. Hz. Nuh’un yalnızca ibadet etmeye çağırdığı kavminin inatçı ve inkârcı tutumları eleştirilir. Sonra da tufanla helak oluşlarına yer verilir. Bütün müşrik toplumların ortak hastalığı olan ahiret gününü inkâr konusu üzerinde durulur. Onlara ahiret gününün hak olduğu anlatılır. Ahirette, inkâr edenlerin başlarına gelecek olan azaplarla ilgili çarpıcı açıklamalar yapılır.
Toplumların ve medeniyetlerin ebedî olmadığı vurgulanır. Bu hatırlatmayla insanların kendileri için belirlenen sürede faydalı işler yapmaları önerilir. Surede, İsrailoğulları’nı köleleştiren ve onlara kendisini ilah olarak tanıtan Firavun ile onun zulmüne karşı çıkan Musa Peygamberin kıssasına da kısaca değinilir. Hz. İsa’nın Allah tarafından babasız olarak yaratılması, doğumu ve bu konuda Hristiyanların içine düştüğü yanlış düşüncelere yer verilir. Müminler, inançlarındaki tutarlılık, Allah’a içtenlikle teslimiyet, hayır işlerinde yapmış oldukları yarış ve ahiret bilinçlerinin mükemmelliğinden dolayı yüceltilir. Buna karşılık Allah’ın ayetlerine karşı kibirlenen, Resulünü tanımayan, Kur’an-ı Kerim’e uymayıp heveslerine uyan müşrikler kınanır. Onların tüm bu yanlış davranışları, ahiret bilincinden uzak oldukları için yaptıkları belirtilir. Bu insanların, Allah’ın azabını görünce şaşkınlıkları tasvir edilir. Suredeki ana konulardan birisi de müşriklerin Allah inançlarının eleştirilmesidir. Onlar, Allah’ı uzak bir ilah olarak tanırlar; her şeyi yaratan fakat kulların gündelik işlerine karışmayan bir tanrı tasavvur ederler. Müşrikler emretmeyi, hayatı çekip çevirmeyi, yönlendirmeyi, ayrıntılarda Allah’ı hesaba katmamayı, Allah’tan başkasına özgü kıldıkları için kınanırlar. Surede, Allah’a yardımcı ve çocuk isnat etmenin çirkinliği üzerinde durulur.
Hz. Peygamber’in, müşrikleri İslam’a davet yöntemi ile ilgili açıklamalara da yer verilir. Buna göre onun, kötülüğe iyilikle karşılık vermeyi, sabretmeyi, yalnızca Allah’a güvenmeyi ilke edinmesi tavsiye edilir. Kâfirlerin iman etmedikleri için pişmanlıkları, öldükten sonra tekrar dirilip iman etmeye olan arzularına da surede vurgu yapılır. Onların bu pişmanlıkları karşılıklı konuşma üslubuyla anlatılır. Yaşadıkları sürece hayatlarını güzelce değerlendirmediklerinden dolayı tenkit edilirler. Her şeyin sahibi olan Allah’a ibadetin övüldüğü ve duanın da yalnızca ona yapılmasını emreden ayetlerle sure son bulur.