Kur'an-ı Kerim’in elli üçüncü suresidir. Mekke’de indirilmiştir. Altmış iki ayettir. Sure adını ilk ayette geçen ve ‘yıldız’ anlamına gelen
”necm” kelimesinden alır. Sureye, Allah’ın evrende yaratmış olduğu gezegenlerin önemini belirten bir ayetle başlanır. Hz. Peygamber’in Allah tarafından desteklendiği, vahiyle hareket ettiği, onun yolunun dosdoğru ve bütün konuşmalarının ilahî isteğe uygun olduğu vurgulanır. Vahiy meleği Cebrail’in, Hz. Muhammed’e yakınlığı ve vahyin keyfiyeti ile ilgili açıklamalar yapılır. Mekkeli müşriklerin hayatlarında önemli bir yer edinen Lat, Menat ve Uzza putlarına değinilir ve bu putların herhangi bir fayda veya zarar vermeye güçlerinin yetmediği anlatılır. Allah katında, onun izni olmadan hiçbir varlığın şefaatçi olamayacağı haber verilir. Bu çerçevede melekleri ‘Allah’ın kızları’ olarak değerlendiren Mekkeli müşrikler kınanır. Her şeyin sahibinin Allah olduğu belirtildikten sonra Allah’ın tüm varlıkları sürekli olarak denetlediği açıklanır.
Surede, müminlerin temel ahlaki vasıfları üzerinde durulur. Bunlar, ‘her türlü ahlaksızlıktan ve dine aykırı davranışlardan kaçınmak’ olarak tanımlanır.
Surede, insanın yoktan yaratılışı hatırlatıldıktan sonra vahye kulak asmayan ve insanlara karşı cimri davranan müşrikler ayıplanır. İşlenen günahların cezasının bireysel olacağı haber verilir. Her insanın hiçbir haksızlığa uğratılmadan yaptığının karşılığını alacağı belirtilir. Kıyamet günündeki tekrar dirilmeye dikkat çekilir. Ahiret bilinci olmayan ve buna bağlı olarak kötülük yapmayı alışkanlık hâline getiren Semud ve Nuh kavminin helak oluşlarına değinilir. Hz. Peygamber’in, insanların yeniden bir helak yaşamamaları için uyarıcı olduğu vurgulanır. İnsanın vurdum duymaz tavırlardan vazgeçerek ahiret için hazırlık yapması emredilir. Allah’a mutlak itaatin simgesi olan secde ayetiyle sure son bulur.