Kur’an-ı Kerim’in dördüncü suresidir. Medine’de indirilmiştir. Yüz yetmiş altı ayettir. Adını, kadınların ekonomik ve sosyal haklarıyla ilgili birçok konuyu ele aldığı için ‘kadınlar’ anlamına gelen ‘nisâ’ kelimesinden almıştır. Sureye, insanlığın aslının bir kadın ve bir erkekten yaratıldığını haber veren ayetle başlanır.
Surede, yetim ve öksüzlerin hukukunu gözetme emredilir. Özellikle yetim kızların mallarını yemek için yapılan evlilikler kapalı bir üslupla eleştirilir. Yapılan evliliklerde kadınların mehirlerinin tam olarak ödenmesi istenir. Velilerinin denetimindeki yetim çocuklara büluğ çağına erişince kendilerine ait malların teslim edilmesi tavsiye olunur.
Surede, kadınların ve erkeklerin mirastan alacakları paylar ayrıntıları ile anlatılır. Ayrıca ölenin bırakmış olduğu mirastan anne, baba ve kardeşlerin alacağı hisselere de ayrıntılı olarak yer verilir. İslamiyetten önce mirastan pay verilmeyen kadınların, mirastan kesinlikle mahrum edilmemesi ve Allah’ın miras konusunda ortaya koyduğu sınırlara titizlikle uyulması emredilir. Fuhuş yapanlara karşı uygulanan yaptırımlar ele alınır. Bu çirkin hareket şahitlerle tespit edilirse yapanlara hapis cezası verilir. İnsanlar, fuhuş dâhil her türlü günahtan ölüm anı gelmeden evvel tövbe etmeye çağrılır. Ölüm anındaki tövbenin ise geçerli olmadığı bildirilir. Kadının bir eşya gibi alınıp satılması, mallarına zorla mirasçı olunması yasaklanır. Kadınlara mehir olarak
”kantarla altın” verilse bile onlardan geri alınmaması buyrulur. Dinen evlenme yasağı olan kimseler tek tek sayılır. Bu arada, evli kadınlarla evlenmek ve zina yapmak da yasaklanır. Savaş tutsağı kadınlara insanca muamele yapıp onlara iyi bir ev ortamı hazırlama tavsiye edilir. Büyük ve küçük bütün günahlara karşı duyarlı olma konusunda uyarılar yapılır.
Surede, kadınların ve erkeklerin mal ayrılığı üzerinde durulur. Erkeklere, geçimlerini sağlamakla yükümlü oldukları kadınların her türlü mali haklarını korumaları söylenir. Kadınlardan yana bir geçimsizlik ortaya çıkarsa, aile düzeninin nasıl korunacağı ve bu konuda kocaya düşen görevler sıralanır. Bu konuların arasına ahlaki öğütler yerleştirilir ve Allah’a şirk koşmanın çirkinliği, ana baba ve komşu hakları üzerinde durulur.
Surede, münafıkların inanç konularındaki tutarsızlıkları ve psikolojik durumları ile ilgili bilgiler verilir. Sarhoşken namaz kılma yasaklanır. Yahudilerin kaypaklıkları üzerinde durulur ve Müslümanların onları dost edinmemeleri emredilir. Allah inancı konusunda bile samimi olmayan Yahudilerin ahirette karşılaşacakları cezalar anlatılır. Müminlerin Allah’a ve Peygambere mutlak itaat etmeleri emredilir ve anlaşmazlıklarını Kur'an-ı Kerim ve sünnetin hükümlerine göre çözmeleri önerilir.
Surede, sıkça anlatılan münafıkların iki yüzlülükleri, inanç konusundaki samimiyetsizlikleri sergilenir. Ayrıca onların, başları sıkışınca veya maddi bir kazanç elde etme amacıyla müminlere karşı riyakâr tavırları haber verilir. Münafıkların, Müslümanca muamele görmeleri tek şarta bağlanır: ‘Tüm davranışlarında Hz. Muhammed’i örnek almak.’ Surede, münafıkların savaşlarda ağır davranmaları, yurt savunmasını önemsememeleri de ele alınır. Onlardan namaz kılmaları, zekât vermeleri ve cihat etmeleri istenir.
”Nerede olsanız, sağlam kaleler içinde bulunsanız bile ölüm sizi bulacaktır.” ayeti delil getirilerek ölüm korkusuyla cihadı terk etmenin anlamsızlığına yer verilir.
Surede, Hz. Muhammed’e inanmanın önemi üzerinde durulur. Hz. Peygamber’e iman etmeden Allah’a iman etmenin gerçek bir iman olmadığına dikkat çekilir. İnsanlar, Kur'an-ı Kerim’in ayetlerini okumaya ve üzerinde düşünmeye davet edilirler. Hz. Peygamber’den, müminleri cihada teşvik etmesi istenir. Müminlere, münafıklara aldanarak ayrılığa düşmemeleri konusunda uyarılar yapılır. Savaşta anlaşmalara uymaları ve adaletli olmaları tavsiye edilir. Herhangi bir mümini haksız yere öldürmenin
”ebedî cehennemde kalmayı gerektiren” bir suç olduğu belirtilir.
Surede, özürsüz olarak savaştan kaçma yerilir. Savaşa katılmama konusunda hiçbir maddi ve manevi gücü olmayan zayıf erkekler, kadınlar ve çocuklar özür grubundan sayılır. Savaş şartlarında bile namaz kılmanın önemi üzerinde durulur ve bu olağanüstü durumlarda kılınacak olan
”korku namazı” tarif edilir. Günaha, zulme ve her türlü kötülüğe karşı duyarlı olma konusunda öğütler verilir. Şirkin çirkinliği ve şirk konusunda şeytanın, insanları doğru yoldan saptırma çabası ile ilgili örnekler sunulur. Şirke sapmayıp Müslümanca kalanların ahirette elde edecekleri mükâfatlar anlatılır. Müminlere, tevhit konusunda İbrahim Peygamber gibi mükemmel davranışlar sergilemeleri önerilir. Kadın hakları ile ilgili açıklamalara tekrar dönülerek kadınlara zulmetmeme emredilir. Çok eşlilikte adaletin sağlanamayacağı endişesiyle tek eşliliğin tercih edilmesi tavsiye edilir.
Surede, Allah’ın gönderdiği hak din İslam’dan çıkanlara cehennem tehdidi yapılırken Kur'an-ı Kerim’in hükümleri ile alay eden kimselerle birlikte olmak yasaklanır. Bu durumla münafıklık arasında bir ilgi kurulur. Münafıkların inkârcılıkları, namaza ve Allah’ı zikretmeye karşı üşengeç tavırları ve Yahudileri dost edinmeleri teşhir edilir. Bu ahlaktan kurtulmak için tövbenin önemi üzerinde durulur.
Surede, inancın sahih olmasının şartları anlatılır. Bunlar: ‘Allah’a tam bir teslimiyet ve Allah’ın elçilerine iman etmede herhangi bir ayırım yapmamaktır.’ Bir peygamberi inkâr etmenin bütün elçileri inkâr etmekle aynı oranda suç olduğu önemle açıklanır. Hz. Musa ve kavmi arasındaki sorunlara değinilir. Yahudiler yaptıkları haksızlıklar, bilgiyi gizlemeleri ve yiyip içtikleri şeylerde helal haram sınırlarını gözetmemeleri nedeniyle eleştirilirler. Hz. İsa’nın bir insan olduğuna; tanrı olmadığına ve ölümlü oluşuna vurgular yapılır. Onu tanrılaştırmanın dinde aşırılık olduğu belirtilir. Diğer peygamberlerle ümmetleri arasındaki ilişkilere de kısaca değinilir. İnsanlara, ‘Hz. Muhammed’e iman edin, ona yardımda bulunun, çünkü bütün yaptıklarınızı Allah görüyor.’ uyarısı yapılır. Anası, babası ve çocukları olmayan bir kişinin mirasının kimlere verileceğini bildiren ayetle sure son bulur.