Özneyi merkeze alan düşünüş biçimidir. Öznellik tartışmalarında kimlik kavramı önemlidir. Toplumdaki otoriteler, hatta toplumun bizzat kendisi ve iktidar gücü, öznenin kimliğini belirlemesi sürecinde oldukça etkin olabilmektedir. Kendiliğin (self) henüz icat olunmadığı bir toplumda, başka bir ifadeyle bireyden ziyade cemiyetin ön planda olduğu zamanlarda, öznelliğin etkin bir düşünüş biçimi olduğu söylenemez. Dolayısıyla öznelliğin, bireyin kendindeliğiyle birlikte merkezi bir rol aldığı söylenebilir.
Descartes’le başlatabileceğimiz öznellik tartışmalarında Hegel ve Heidegger gibi isimler kavramın olgunlaşmasında önemli katkılarda bulunmuştur.
Öznellik tartışmalarının bir boyutu da tanrı-insan-doğa üçgeninde dönmektedir. Bireyin özne olarak ön plana çıktığı bir düşünce dünyasında tanrı-insan ve insan-doğa ilişkisi yeniden şekillenmiştir. Bu ilişkide değer yargıları özne tarafından belirlenmektedir.
Modern bilim bağlamında öznellik, nesnellik ile ilişkilidir. Aydınlanma ertesi modern bilimlerin inşa edildiği dönemde nesnellik öznelliği tamamen dışlarken, günümüz post-modern gerçekliğinde nesnellik kadar öznellik de bilimsel olarak değerlidir. Hakikatin kaybolduğu, akışkanlığın arttığı ve keskin sınırların silikleştiği postmodern dönem bir bakıma öznellik üzerine inşa olmaktadır. Bu dönem “Ben Devri” olarak da ifade edilebilir.