Üzerine pekiştirme eklerinden birini alarak önüne geldiği sıfat veya fiilin nitelik veya kılışını yoğunluğu bakımından pekiştiren zarf. Pekiştirme sıfatları gibi kurulan pekiştirme zarfları yanında, ikileme şeklinde kurulan zarflar da pekiştirme görevini yerine getirirler: Dışarıda ister kış bir sonbahar gibi ılık geçsin, kânunlar içinde kızılcıklar sapsarı donanıp asmalar filiz versin... (R.H. Kara, Memleket Hikâyeleri, s. 86). Siz eniştenizi asıl böyle güzel bir akşam, tekmil maneviyatının tecelli ettiği bu muhitte, Beyazıt camii ramazan sergisinde, yavaş yavaş, adım adım, gıcır gıcır dolaşır, yudum yudum, nefes nefes, bakış bakış haz alırken görmeliydiniz (A. Ş. Hisar, Çamlıcadaki Eniştemiz, s. 57). Evet o şimdi kendisini, her kapalı şeyin mütebessim bir insan yüzü için olduğu gibi, sımsıkı örtülmüş demir kapıların hiç bir gediği olmayan yekpare duvarların arkasında olup biten hâdiseleri gözlerinin önünde geçiyorlarmış gibi görebilecek bir kudrette buldu (A. H. Tanpınar, Abdullah Efendinin Rüyaları, s. 18). Sürülerin arasında üç arşın kalmıştı, birden aktarın kazı irkildi, silkindi, tüyleri dimdik kalkarak kayar gibi bir sür'atle öbür sürünün önüne geldi durdu (R. H. Karay, Memleket Hikâyeleri, s. 76). Ömer kenarda, yüzü kıpkırmızı, ağzı kilitli bakıyor, ortada birbirine girift olan şu iki kazdan kendisininkini ayırt edemeyerek ne dedim de karıştım diye üzülüyor, pişman oluyordu (R. H. Karay, göst. e., s. 77) vb.