Dünya işlerinden tamamen uzaklaşarak, manastırlarda, kiliselerde veya insanlardan uzak yerlerde kurulan ibadet yerlerinde sırf ahiret işleriyle meşgul olma, dünyadan el etek çekme, rahiplik, keşişlik.
Hz. Muhammed, İslam’da ruhbanlığın bulunmadığını belirtmiştir. Ruhbanlık, Hristiyanların ortaya koyduğu bir yaşayış ve anlayış tarzıdır. Tarihî kaynakların bildirdiğine göre, Hz. İsa’dan sonra müminler, inkârcılar tarafından yok edilmeye çalışılmış, girişilen üç savaşta ağır kayıplar vermişlerdir. Sağ kalan iman ehli, kendilerinin de ölümü hâlinde dine davet edecek kimsenin kalmayacağı endişesiyle savaş yapmama kararı almışlar ve sadece ibadetle meşgul olmaya başlamışlardır. İşte bu şekilde fitneden kaçarak dinlerinde ihlas ve samimiyet gösteren bu insanlar dünyanın bütün zevklerinden, fazla yiyip içmekten ve evlenmekten vazgeçmişler; dağlarda, mağaralarda ve gizli yerlerde ibadetle meşgul olmuşlardır. Fakat birçoğu böyle bir hayat tarzına uymayarak, Hz. İsa’nın dinini inkâr etmişler, hükümdarların dinine girerek teslis inancını ortaya atmışlardır. Tarihte, Hristiyanlar arasında ruhbanlığın ilk önce Mısır’da başladığı kayıtlıdır. Kurucusu Aziz Anthony (M. 250-350)’dir. Hristiyanlık ismini ilk kullanan Aziz Anthony, Feyyum Bölgesinin, bugün Deyru’l-Meymun olarak bilinen Pespir’de ilk manastırı kurmuştur. Aynı rahip, ikinci manastırı da Kızıldeniz kıyısında açmıştır. Aziz Anthony’nin başlattığı bu hareket Mısır’da çığ gibi büyümüş ve kısa bir zamanda ülkede çoğalmıştır.
”Sonra bunların peşinden ardı ardına elçilerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa’yı da onlara (peygamber olarak) gönderdik. İsa’ya İncil’i verdik ve ona uyanların kalplerinde şefkat ve merhamet meydana getirdik. İcat ettikleri ruhbanlığı ise onlara biz emretmemiştik...” (Kur’an-ı Kerim 57/27)