Kur’an-ı Kerim’in otuzuncu suresidir. Mekke’de inmiştir. Altmış ayettir. Sure, adını ikinci ayette geçen ‘Rum’ kelimesinden almıştır. Surenin ilk ayetleri, Bizans ile İran arasında meydana gelen savaşların iman ve inkâr açısından ilişkilendirilmesi çerçevesinde indirilmiştir. Bu ayetler M. 615 yılında Rumların İranlılara yenildiği sırada Hz. Peygamber’e vahyedilmiştir. Bu sırada Mekke müşrikleri İslam dininin yayılmasını engellemek için Müslümanlara baskı uyguluyor ve onlara:
”İşte görüyorsunuz, putperest İranlılar zafer kazanıyor ve peygamberli bir dine inanan Hristiyanları yeniyorlar. Aynı şekilde biz de sizi yeneceğiz ve yaymaya çalıştığınız din ortadan kalkacaktır.” mesajını vermeye çalışmışlardır. Allah, olayın hiç de onların zannettikleri gibi olmadığını ve ateşe tapan putperestlerin büyük bir yenilgiye uğrayacağını, surenin giriş kısmında bildirmiştir. Buna göre zaferin Allah’ın elinde olduğu ve müminlere, zafer kazanmak için her türlü maddi ve manevi savaş hazırlığı yapmaları önerilmiştir. Mekke’de inen diğer surelerde olduğu gibi bu surede de Allah’ın yaratmadaki eşsizliğinden bahsedilir. İnkârcıların ahiretin varlığını inkâr etmelerindeki yanlışlığa değinilir. Yine inkârcılara, yapmış oldukları seyahatlerde çevrelerine iyi bakmaları ve tabiattaki varlıklar arasında bulunan uyumla Allah’ın yaratmadaki eşsizliği arasında ilgi kurmaları tavsiye edilir. Allah inancı tam olmayan ve davranışları kötü olanların ahirette uğrayacakları azaba, kıyamet sahnelerine de surede sıkça yer verilir. İnsanların, Allah bilincini hatırlarında canlı tutmaları ve bunun göstergesi olarak içtenlikle ibadet yapmaları emredilir.
Surede, Allah’ın insanlara vermiş olduğu nimetlerin hatırlatılmasındaki amacın; bu nimetleri veren Allah’a insanın şükretmesini sağlamak olduğu vurgulanır. Bu nimetler şöyle sıralanır: İnsanın topraktan yaratılması, huzur bulması için kendisine bir eş yaratılması, insanların renklerinin ve dillerinin farklı olması, dinlenmek için gecenin, çalışmak için gündüzün yaratılması ve tabiatın canlanması için gökten yağmurun yağdırılması. Bu kadar nimeti var eden Allah’a ortak koşmanın, ahireti inkâr etmenin yanlışlığı üzerinde durulur ve tevhit inancına sıkı sıkıya bağlılık öğütlenir. Zaman zaman müşrikler ile ilgili psikolojik tahliller yapılır. Bu çerçevede, onların sıkıntı anlarında yalnızca Allah’a dua etmeleri, sıkıntı geçince tekrar eski hâllerine dönmelerindeki tutarsız davranışlar eleştirilir.
Surede, faizin çirkinliğine vurgu yapıldıktan sonra fakirlere mali yardım yapmanın önemi hikmetleriyle açıklanır. İnsanların başlarına gelen belalarla, işledikleri günahlar arasında ilgi kurulur. Allah’ın huzurunda hesapları görülmeden önce kişiler, günahlarından tövbeye davet edilir. Surede rüzgârın, yağmurun habercisi olması ve yağmurun önemi açıklandıktan sonra yağmurun ölü araziyi diriltmesiyle insanın kıyametten sonra yeniden diriltilmesi arasında ilgi kurulur. İnsanın çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık evreleri benzetmelerle açıklanır. Kur’an-ı Kerim’in bu tip örnekleri verme gerekçeleri anlatıldıktan sonra, Hz. Peygamber’in inkârcılara karşı sabırlı davranmasını tavsiye eden ayetle sure son bulur.