İng. fog
Çok küçük su damlacıklarının, meteorolojik koşullara bağlı olarak havada asılı kalması hâli. Bulunduğu bölgelerde görüş alanını sınırlar veya sıfıra düşürerek hayatı etkiler
İng. fog
Atmosferde asılı durumdaki görülebilir nem. Görüşün 1000 metrenin altına düştüğü atmosfer olayı.
(I) Üzerinde odun kırılan kütük. (Yukarıtırtar *Yalvaç -Isparta *Kemalpaşa -İzmir. Saçıkara *İslahiye -Gaziantep)
(II)
1. Tandır duvarından düşen pişmiş ekmekleri dışarı almak için kullanılan ucu çengelli demir çubuk. (Küllük *Iğdır -Kars)
2. Ateş karıştırılan çubuk. (*Güdül -Ankara)
3. Hayvanların bulundukları yerlerden ayrılmalarını önlemek için kullanılan demir kazık. (Kızılca *Bor -Niğde)
Genellikle çevirimde ya da işlemelikte bir yanlışlıktan, en çok boş filmin alıcıya takılıp çıkarılması sırasında makaraya ışık sızması sonucu filmin ışık almasından ileri gelen ve görüntü üzerinde kendini az ya da çok donuklukla gösteren kusur.
Değerli bir taşı tehdit etmek ve o taşın kaçması halinde arkadaki daha az değerli taşı alabilecek konum yaratmaktır. Şiş bir anlamda açmazın tersidir. Açmazda arkadaki taş daha değerli iken şişte öndeki taş daha değerlidir.
1. Nemli havanın yeterince soğumasıyla içindeki su uçuğunun yeryüzüne yakın yerlerde yoğuşumu.
2. Bir uçun içindeki sıvı damlacıklarından oluşan asıltı.
Yeryüzüne oturan ve görüş uzaklığını az ya da çok daraltan bir tür bulut. bk. bulut, pus.
Yenim olayı sonucu hidrojen gazı oluşumuyle, kaplama ve örtülerde beliren kabarcık.
Bir film veya ışığa duyarlı materyaldeki görüntü formunda olmayan yoğunluk.