Kur’an-ı Kerim’in kırk ikinci suresidir. Mekke’de inmiştir. Elli üç ayettir. Adını, otuz sekizinci ayette geçen ve ‘görüş alışverişinde bulunma, danışma’ anlamına gelen
”şu^ra” kelimesinden almıştır. Sureye, Allah’ın yerleri ve gökleri en güzel biçimde yaratmasından, yerler ve gökler içinkoymuşolduğuilahîkanunlardan bahsedilerek başlanır. Hz. Muhammed’in Mekke’den başlayıp her tarafa yayılması gereken İslam’a çağrısının önemi anlatılır. Allah’tan başka herhangi bir varlık veya kurumu dost edinmenin sakıncaları üzerinde durulur.
Surede, Allah’ın ilk peygamberden itibaren göndermiş olduğu dinlerin özlerinde bir oldukları anlatılır. Dinî konulardaki farklı yorumları dayatıp tek doğru olarak kişisel görüşleri öne çıkarmanın yanlışlığı ele alınır. Hz. Peygamber’in her alanda topluma örnek olması ve davranışlarında aşırılıklardan kaçınması emredilir. Sık sık ahiret vurgusu yapılır. Ahirette kazançlı çıkmak için şirkin her türlüsünden uzak durma ve hayırlı işler yapma tavsiye edilir. Bu çerçevede insanların Hz. Peygamber’in çağrısına kulak vermeleri emredilir.
Surede, namazın, fakirlere çokça maddi yardımda bulunmanın ve müminlerin işlerini karşılıklı görüş alışverişinde bulunarak yapmalarının önemi vurgulanır. Müminlerin, zalimlere karşı ilkeli olmaları ve haksızlığa boyun eğmemeleri önerilir. İnsanların cehennemden sakınmaları için cehennemle ilgili betimlemeler yapılır. Müşrikleri cehenneme sürükleyen en çirkin amelin kız çocuklarını diri diri toprağa gömme olduğu anlatılır. Hâlbuki çocuğun kız veya erkek olarak yaratılmasının Allah’ın elinde olduğu; insanın belirleyici olmadığı vurgulanır.
Surede, Allah’ın peygamberleriyle vahiy şeklinde kurmuş olduğu iletişime de değinilir. Kur’an-ı Kerim’in, insanlığın hidayeti için önemini vurgulayan ayetle sure son bulur.