Kur’an-ı Kerim’in elli altıncı suresidir. Mekke’de inmiştir. Doksan altı ayettir. Adını birinci ayette geçen ve
”kıyamet” anlamına gelen
”vâkıa” kelimesinden almıştır. Sureye, kıyamet sahnelerinin tasviriyle başlanır. Bu çerçevede, yerin şiddetle sarsılması ve dağların toz duman hâline gelmesinden bahsedilir. Kıyametin kopup insanların kabirlerinden kaldırılıp bir araya toplanmasıyla beraber amel defterlerinin verilişi anlatılır. Amel defterleri sağ tarafından verilenlerin cennetlik olacakları, sol tarafından verilecek olanların ise cehennemlik olacakları haber verilir. Bu iki gruptan ayrı olarak, ‘öne geçenler’ anlamına gelen ve
”sabikun” denilen bir başka grubun ahirette elde edecekleri nimetlere değinilir. Cennetliklere verilecek her türlü güzellik tanıtılır. Dünyada iken Allah’ı ve emirlerini inkâr edenlere amel defterlerinin sol taraflarından verileceği dile getirilir. Bu kişilerin, ahiret gününü ve yeniden dirilmeyi inkâr ettikleri için cehennemdeki hayıflanmaları anlatılır. Cehennem sahnelerine bölüm bölüm yer verilir.
Surede, Allahuteala her şeyi en güzel biçimde yarattığına dair örnekler sunar. Yüce Allah, ekinlerden ağaçlara, gökten indirdiği suya ve denizleri yaratmasındaki mükemmelliğe insanların dikkatini çekip bunlardan ibret almaya çağırır.
Surede, tüm evreni yoktan var ettiğini bildiren Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’i insanlara gönderenin de kendisi olduğunu haber verir. Cinlerin, şeytanların veya insanların Kur’an-ı Kerim’in benzerini yapmaya güçlerinin yetmeyeceğini belirtir. Kur’an-ı Kerim ile ilgili bu açıklamadan sonra insanların ölüm hâlindeki durumlarını resmeder. Bu arada insanın kesinlikle ölüme engel olamayacağını açıklar. Mahşer gününde, insanların amel defterlerinin sağ taraflarından veya sol taraflarından verilmesine tekrar değinir. Cehennemden kurtulmak için Allah’ı her türlü eksiklikten uzak tutmanın önemini vurgulayan ayetlerle sure son bulur.