Kur’an-ı Kerim’in on ikinci suresidir. Mekke’de inmiştir. Yüz on bir ayettir. Ağırlıklı konu, Hz. Yusuf ve onun başından geçen olaylar olduğu için Yusuf Suresi adını almıştır.
Surede, Kur’an-ı Kerim’in apaçık, anlaşılır ve Arapça bir kitap olduğu belirtilir ve ardından Kur’an-ı Kerim’in deyimiyle
”en güzel kıssa” anlatılmaya başlanır. Kıssaya göre, Hz. Yusuf gördüğü bir rüyayı babası Hz. Yakup’a anlatmış, babası da bu rüyasını diğer kardeşlerine haber vermemesini öğütlemiştir. Çünkü rüyanın yorumuna göre Hz. Yakup, Yusuf’un büyük bir peygamber olacağı sonucunu çıkarmıştır. Bundan dolayı Hz. Yusuf’a farklı davranmış, kardeşleri de bu durumu kıskanıp onu bir kuyuya atmış ve ‘Onu kurt yedi.’ diye babalarına yalan söylemişlerdir. Kuyunun yakınından geçmekte olan bir kervan Yusuf’u kuyudan çıkarmış ve vezire köle olarak satmıştır. Hz. Yusuf, saraya yerleşmiştir. Vezirin karısının çirkin teklifini reddedince hapse atılmıştır. Hapiste boş durmayıp insanları Allah’ın dini olan İslam’a çağırmıştır. Zindanda, Allah tarafından Yusuf Peygambere rüyaları yorumlama ve iktisat ilmi öğretilmiştir. Kralın gördüğü ilginç bir rüyanın yorumunu güzel yapıp sunduğu çözümden dolayı maliyenin başına getirilmiştir. Bu arada, Kenan (Filistin) diyarında çıkan kıtlıktan dolayı yardım isteğinde bulunan kardeşlerine yardım etmiştir. Sonunda, annesini, kardeşlerini ve kendisinin ayrılığından dolayı gözlerini kaybeden babasını Mısır’a getirtmiştir. Kur’an-ı Kerim, Yusuf Kıssası’nın gayba ait olduğunu, okuma yazma bilmeyen ümmi birinin anlatamayacağını belirterek Hz. Muhammed’in peygamberliğine bir delil olarak sunmuştur. Bu kıssada Kureyşli müşriklere şu mesaj verilir:
”Nasıl ki Yusuf kıskanç kardeşleri tarafından kovulmuş, sonra peygamberlik ve devlet yönetimi verilerek başarılı olmuşsa; Hz. Muhammed de Kureyşli akrabaları tarafından kovulsa bile hicretle beraber zafere ulaşacaktır.” Surede kıssanın anlatımı bittikten sonra Yüce Allah, kendisine şirk koşmanın yasaklığına değinir. Kıyametin kopmasının ve ahiret gününün gerçek olduğu haber verilir. İnsanlar, Allah’ı tespih ederek onu anmaya ve her türlü eksik nitelendirmelerden uzak tutmaya çağrılır. İlahî yardımın tüm peygamberlere geldiği gibi Hz. Muhammed’e de geleceği haber verilir. Kur’an-ı Kerim’in Allah’ın vahyi olup mutlak doğruyu haber veren bir kitap oluşunu açıklayan ayetle sure son bulur.