eng
Dil Bilgisi Terimleri Sözlükleri
Bilim Terimleri Sözlükleri
Teknik Terimler Sözlükleri
Sanat Terimleri Sözlükleri
Spor Terimleri Sözlükleri
Hukuk Terimleri Sözlükleri
Ekonomi Terimleri Sözlükleri
Eğitim Terimleri Sözlükleri
Çevre Terimleri Sözlükleri
Sağlık Terimleri Sözlükleri
Sosyal Terimler Sözlükleri
Tarihi Şahsiyetler
Sarı Sayfalar
Atasözleri Sözlüğü (E - 2)
#
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
Atasözleri Sözlüğü İçerisinde Arama
Atasözleri Sözlüğü (E - 2. Sayfa)
erken kalktım işime, şeker kattım aşıma
:
işine sabahleyin erken başlayan kimse başarı elde eder.
esirgenen (sakınan) göze çöp batar
:
üzerine çok düşülen şeyler genellikle kazaya veya zarara uğrar.
eski çamlar bardak oldu
:
devir değişti, eski tutumların değeri kalmadı.
eski dost düşman olmaz olsa da dürüst olmaz
:
aralarında ufak tefek dargınlıklar olsa bile eski dostlar birbirl
...
eski dost düşman olmaz, yenisinden vefa gelmez
:
aralarında ufak tefek dargınlıklar olsa bile eski dostlar birbirl
...
eski düşman dost olmaz
:
birçok nedenin birbirini izlemesiyle sürüp gelmiş olan eski düşma
...
eskisi olmayanın yenisi (acarı) olmaz
:
yeni bir şey edinildiğinde eskisi hemen elden çıkarılmamalıdır.
eskiye rağbet (itibar) olsaydı bitpazarına nur yağardı
:
her şeyin yenisi sevilir.
esmere al bağla, karşısına geç ağla
:
esmer insana kırmızı renkli giysi yakışmaz.
esrik devenin çulu eğri gerek
:
kişi, durumuna uygun davranmalıdır.
eşeğe altın semer vursalar yine eşektir
:
insanlık değerinden yoksun kişi, kılık kıyafetle, makam ve mevkiy
...
eşeğe cilve yap demişler, çifte atmış
:
kaba ve ahmak kişinin hoşa gitsin diye söylediği sözler ve yaptığ
...
eşeği dama çıkaran yine kendi indirir
:
yanlış yapan kimse, yanlışı yine kendisi düzeltir.
eşeği düğüne çağırmışlar, 'ya odun eksik ya su demiş'
:
bir işi yapmamak için bahane bulmayı anlatan bir söz.
eşeği düğüne çağırmışlar, 'ya su lazımdır ya odun' demiş
:
bir işi yapmamak için bahane bulmayı anlatan bir söz.
eşeği süren (tırmalayan) osuruğuna katlanır
:
kaba bir kimse ile birlikte olan, ondan gelecek kötü davranışları
...
eşeği yoldan çıkaran sıpanın oynaması
:
çocuklarının düzensiz davranışı, anne babayı rahatsız eder.
eşeğin kuyruğunu kalabalıkta kesme; kimi uzun der, kimi kısa
:
kimseyi ilgilendirmeyen işleri kendi kendine karar verip yapmalıs
...
eşeğin ölümü köpeğe ziyafettir (düğündür)
:
bir kişinin uğradığı zarar kimi zaman bir başkası için çıkar kayn
...
eşeğin sahibinin dediği yere bağla da varsın kurt yesin
:
kötü bir sonuç meydana geldiğinde sorumlu olmamak için işi, sahib
...
eşek (eşkin) eve gelmiş, yorga yolda kalmış
:
düzenli ve sürekli çalışan güçsüz kimse, düzensiz ve süreksiz çal
...
eşek at olmaz, ciğer et olmaz
:
soysuz kişi soylu olmaz, bayağı şey üstün nitelik kazanmaz.
eşek bile bir düştüğü yere bir daha düşmez
:
aptal kişi bile başına gelen felaketten ders alır, o felakete yol
...
eşek çamura çökerse sahibinden gayretlisi olmaz
:
bir kimsenin işi bozulduğunda, durumunu düzeltmek için en büyük ç
...
eşek eşeği ödünç kaşır
:
çıkarcı, başkasına yardım ederken ileride onun da kendisine yardı
...
eşek hoşaftan ne anlar (suyunu içer, tanesini bırakır)
:
bilgisiz, görgüsüz kimse ince, güzel şeylerin zevkine varamaz, de
...
eşek kocamakla tavla başı olmaz
:
anlayışsız kişi ne kadar yaşlanırsa yaşlansın baş olacak bir olgu
...
eşek kulağı kesilmekle küheylan olmaz
:
aslında niteliksiz olan bir şeye ne yapılsa değişmez.
eşek kuyruğu gibi ne uzar ne kısalır
:
durumunda, çalışmasında hiçbir gelişme görülmeyen kimseler için k
...
eşkıyanın (ihtiyarın, fukaranın) düşkünü, beyaz (hasa) giyer kış günü
:
daha önce iyi bir durumda olan kişi bu konumunu kaybettiğinde uyg
...
et kanlı gerek, yiğit canlı
:
kebap çok pişirilmemeli, genç de hareketli ve canlı olmalıdır.
et kokarsa tuzlanır, ya tuz kokarsa ne yapılır?
:
bozulan şeyi düzeltecek etken vardır ancak bu etken bozulmuşsa ar
...
et ne kadar arık olsa üstüne ekmek yaraşır
:
bilgili ve görgülü kişi, iş başında ve zengin olmasa da bilgisiz
...
et tırnaktan ayrılmaz
:
yakın hısımlar arasındaki bağ kolay kolay kopmaz.
etek öpmekle dudak aşınmaz
:
çok önemli bir iş için bir kimseye ricada bulunmak hatta yalvarma
...
eti senin, kemiği benim
:
çocuğu ben doğurdum ama onu eğitmek sana düşüyor.
etle tırnak arasına girilmez
:
aile anlaşmazlıklarında bir yanı tutmak doğru değildir.
etme bulma dünyası
:
kötülük eden kötülük bulur.
etme bulursun, inleme ölürsün
:
nasıl davranırsan öyle karşılık görürsün.
etme bulursun, inleye inleye ölürsün
:
nasıl davranırsan öyle karşılık görürsün.
ev alanla evlenene Allah yardım eder
:
evlenene ve ev yapana herkesin kolaylık göstermesi, onlara Allah'
...
ev alma, komşu al
:
komşuluk ilişkileri, iyi bir komşuya sahip olma çok çok önemlidir
...
ev sahibi mülk sahibi, hani nerede bunun ilk sahibi
:
kişi malını mülkünü kaybederim korkusuyla kendini üzüntüye kaptır
...
ev sahibinin bir evi, kiracının bin evi var
:
evi olan yalnızca kendi evinde oturur, evi olmayan ise beğendiği
...
evdeki pazar (hesap) çarşıya uymaz
:
önceden tasarlanan bir iş umulduğu gibi sonuçlanmaz, düşünüldüğü
...
evi ev eden avrat
:
bir evin dirlik ve düzenini kadın sağlar.
evimiz bezden, ne umarsın bizden
:
kendisi yardıma muhtaç olandan yardım beklemek boşuna umutlanmakt
...
evladı ben doğurdum ama gönlünü ben doğurmadım
:
bir kimse evladına emredip birçok şey yaptırır ancak onun gönlüne
...
evladın var mı, derdin var
:
çocuklarının sıkıntıları, hastalıkları ana baba için sürekli dert
...
evlenenle ev alana Allah yardım eder
:
evlenene ve ev yapana herkesin kolaylık göstermesi, onlara Allah'
...
evli evine, köylü köyüne
:
artık dağılalım, herkes evine, işine gitsin.
evlinin bir evi var, kiracının bin evi var
:
evi olan yalnızca kendi evinde oturur, evi olmayan ise beğendiği
...
evvel hesap, sonra kasap
:
1) alışverişe çıkan bir kimse para durumunu önceden gözden geçirm
...
evvel yediğim hurmalar, bugün kıçımı tırmalar
:
aradan bir yıl geçmiş, davranışının karşılığını şimdi görüyor, ya
...
evvela can, sonra canan
:
insanlar bencildir, önce kendilerini, sonra yakınlarını düşünürle
...
eyere de gelir semere de
:
her işe yarar, her türlü işi görebilir.