eng

Atasözleri Sözlüğü (E - 1)

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Atasözleri Sözlüğü İçerisinde Arama

Atasözleri Sözlüğü (E - 1. Sayfa)

ecel geldi cihana, baş ağrısı bahane :
herkesin ölümü için bir sebep vardır.
ecele çare bulunmaz :
ölüm dışında, çaresiz gibi görünen her güç işin bir çıkar yolu va ...
eceli gelen (yaklaşan) köpek cami (mescit) duvarına (avlusuna) siyer (işer) :
herkesin üzerine titrediği, kutsal saydığı şeyi kötüleyen, bozan ...
eceli gelen fare kedi taşağı kaşır :
herkesin üzerine titrediği, kutsal saydığı şeyi kötüleyen, bozan ...
edebi edepsizden öğren :
edepsizin yaptığı işlerin yapılmaması gereken işler olduğunu düşü ...
eden bulur, inleyen ölür :
nasıl davranırsan öyle karşılık görürsün.
efendim nerede, ben nerede? :
ben ne diyorum, siz ne diyorsunuz.
eğilen baş kesilmez :
kusurunu anlayıp özür dileyen kişi bağışlanmalıdır.
eğreti ata binen tez iner :
ödünç alınmış araçlarla girişilen işler çok kez yürütülemez.
eğreti kuyruk tez kopar :
temeli olmayan işlere güvenilmez.
eğri düzü beğenmez, bu da bizi beğenmez :
hiçbir şeyi beğenmeyenlerin de kusurları vardır.
eğri oturup doğru konuşalım :
birisine karşı tutumumuz ne olursa olsun doğruyu söylemeliyiz.
eğriye eğri doğruya doğru :
gerçek neyse aynen belirtilmelidir.
ek tohumun hasını, çekme yiyecek yasını :
bir girişimden iyi sonuç almak isteyen, o işin temelini sağlam ku ...
eken biçer, konan göçer :
her davranış doğal sonucuna varır; emek verip ekin eken ürün alır ...
ekmeden biçilmez :
emek vermeden beklenen bir sonuca erişilmez.
ekmeği ekmekçiye ver, bir ekmek de üste ver :
verilecek ücret ne kadar çok olursa olsun, her iş uzmanına yaptır ...
ekmeğin büyüğü, hamurun çoğundan olur :
verimin bol olması, kullanılan malzemenin bol olmasına bağlıdır.
ekmeğini ekmekçiye ver, yarısını yerse helal olsun :
verilecek ücret ne kadar çok olursa olsun, her iş uzmanına yaptır ...
ekmek aslanın ağzında :
geçim sağlayacak bir iş bulmak ve para kazanmak kolay değildir.
ekmek istemez su istemez :
hiçbir masrafı yoktur.
ekmekle oynayanın ekmeğiyle oynanır :
insanların kazançlarına, rızıklarına engel olanlara bir gün aynı ...
ekmekten kaşık olur ama her yoğurdun hakkına değil :
iyi nitelikli işler kullanılan araç elverişsiz de olsa kolaylıkla ...
ekşi yemedim ki karnım ağrısın :
suç işlemedim ki korkayım.
ekşi yüzlünün balı acı olur :
istemeden iyilik yapan kişi karşısındakini de hoşnut edemez.
el ağzına bakan, karısını tez boşar :
kişi, özel hayatı ile ilgili ciddi konularda başkasının düşüncesi ...
el beğenmezse yer beğensin :
çocuğun öldüğünde iyi anılması, yaşarken de beğenilir bir kişi ol ...
el el ile, değirmen yel ile :
insanlar bir araya gelmeden yaşayamazlar, birbirlerine yardım etm ...
el el üstünde olur, ev ev üstünde olmaz :
her şey birbirinin üstüne konulamaz, birbiriyle birleştirilemez.
el elden kalmaz, dil dilden kalmaz :
bir kişi başkasına vurursa o da ona vurur, başkasına kötü söz söy ...
el elden üstündür (ta arşa kadar) :
bir kimse, kendisinden üstün bir başkasının da olabileceğini bilm ...
el eli yıkar, iki el yüzü :
bir kişi başka bir kişiye yardım ederse o da bu iyiliğin altında ...
el elin aynasıdır :
kişi kendi özelliklerini zaman zaman yabancıdan öğrenir.
el elin eşeğini türkü çağırarak arar :
insanın kendi sıkıntı ve sorunlarına başkaları gereken önemi verm ...
el elin eşeğini yırlaya yırlaya, kendi eşeğini terleye terleye arar :
insanın kendi sıkıntı ve sorunlarına başkaları gereken önemi verm ...
el elin nesine, gülerek gider yasına :
bir kimsenin acısı, başkalarının umurunda değildir.
el eliyle yılan tut, onu da yalan tut :
kişi kendi işini kendisi yapmalıdır.
el eliyle yılan tutan, yarısını yalan tutar :
kişi kendi işini kendisi yapmalıdır.
el eliyle yılan tutulur :
kişi kendi işini kendisi yapmalıdır.
el ermez, güç yetmez :
bir iş karşısındaki güçsüzlüğü anlatmak için kullanılan bir söz.
el için ağlayan gözden olur :
başkası için yapılacak fedakârlığın bir sınırı vardır.
el için kuyu kazan, evvela kendisi düşer :
başkasına tuzak hazırlayan kimse, bu tuzağa ondan önce kendisi dü ...
el için yanma nâra, yak çubuğunu bak keyfine :
başkalarının derdini kendine sorun yapıp da kendi rahatını ve düz ...
el ile gelen düğün bayram :
herkese birden gelen sıkıntı ve felakete katlanmak, yalnızca bir ...
el kazanı ile aş kaynamaz :
önemli bir iş, başkalarının yardımıyla başarılamaz, iş her an yar ...
el mi yaman bey mi yaman? el yaman! :
baştaki ne kadar güçlü görünürse görünsün, asıl güç halktadır.
el öpmekle ağız aşınmaz :
çok önemli bir iş için bir kimseye ricada bulunmak hatta yalvarma ...
el sikiyle gerdeğe girilmez :
başkasının olanaklarına güvenip gelecek için girişimler tasarlanm ...
el terazi, göz mizan :
elle tartıp ağırlığı, gözle bakıp hacmi tahmin edebiliriz.
el üstünde gömlek eskimez :
eğreti olarak alınan şey, dikkatle korunur; bir süre sonra olduğu ...
el vergisi, gönül sevgisi :
bize bir şey verene, armağan edene karşı gönlümüzde sevgi uyanır.
el yarası onulur, dil yarası onulmaz :
silahla açılan el yarası çabukça iyi olur ama kötü sözle açılan g ...
el yumruğu yemeyen kendi yumruğunu değirmen taşı sanır :
başkasının gücü karşısında boyun eğmek zorunda kalacağını anlayam ...
el yumruğunu yemeyen, kendi yumruğunu bozdoğan armudu sanır :
başkasının gücü karşısında boyun eğmek zorunda kalacağını anlayam ...
elçiye zeval olmaz :
bir kimseden başka bir kimseye herhangi bir haber ulaştıran, bu a ...
elde bulunan beyde bulunmaz :
beylerde olmayan öyle şeyler vardır ki halkta bulunur.
eldeki yara, yarasıza duvar deliği :
bir kimsenin acı ve sıkıntısı başkasına dert gibi görünmez.
elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz :
kişi yalnızca kendi kazancına güvenmeli, başkasının yardımını bek ...
elden vefa, zehirden şifa :
zehirden şifa beklenilmeyeceği gibi yabancılardan da yardım ve iy ...
ele verir talkını (telkini), kendi yutar salkımı :
kendisinin inanmadığı ve tutmadığı öğütleri başkalarına kolayca v ...
eli boşa 'ağa uyur' derler; eli doluya 'ağa buyur' derler :
armağansız gelen kişiye yüz verilmez, armağanla gelen kişi ise gü ...
elifin hecesi var, gündüzün gecesi var :
kolay ve düzgün başlayan bir iş hep öyle sürüp gitmez, güçlüklerl ...
elin ağzı torba değil ki büzesin :
başkalarının söyleyeceklerine engel olamazsınız.
elinle ver, ayağınla ara :
ödünç aldığı şeyi geri vermeyi geciktiren veya vermeyenler için s ...
elma da alma da demesini biliriz :
şartlara göre uygun davranırız.
elmanın dibi göl, armudun dibi yol :
dıştan birbirine benzeyen her şeye aynı işlem uygulanamaz, her bi ...
elmayı çayıra, armudu bayıra :
elma fidanını düz ve sulak yere, armut fidanını bayıra, su tutmay ...
elmayı say da ye, armudu soy da ye :
armut kabuğu soyularak elma da aşırı gidilmeden sayıyla yenilmeli ...
elmayı soy da ye, armudu say da ye :
armut kabuğu soyularak elma da aşırı gidilmeden sayıyla yenilmeli ...
elti eltiden kaçar, görümceler bayrak açar :
eltiler birbirlerinden uzak dururlar, görümceler gelinlerle kavga ...
elti eltiye eş olmaz, arpa unundan aş olmaz :
arpa unundan yemek yapılamadığı gibi eltilerin de iyi geçinmeleri ...
emanet ata binen tez iner :
ödünç alınmış araçlarla girişilen işler çok kez yürütülemez.
emanet eşeğin yuları gevşek olur :
bir kimseye emanet edilen şeyin o kimse tarafından iyi korunmadığ ...
emanet hayvanın (eşeğin) kuskunu (paldımı) yokuşta kopar :
eğreti olarak kullanılmak üzere verilen şey uydurma olur, hiç umu ...
emanete hıyanet olmaz :
emanet olarak bırakılan şeyi titizlikle korumak gereklidir.
emek olmadan yemek olmaz :
yaşayabilmek, harcayabilmek için çalışıp kazanmak gerekir.
emmim dayım kesem, elimi soksam yesem :
bir kimsenin rahatça harcayabileceği para, başkalarının verdiği d ...
er ekmeği er kursağında kalmaz :
bir kimseden iyilik gören kişi mertse bunun altında kalmaz, kendi ...
er ekmeği, meydan ekmeği :
kadın, kocasının kazancını rahatça yer.
er giden, işine; geç giden, boşuna :
işine sabahleyin erken başlayan kimse başarı elde eder.
er kocar, gönül kocamaz :
kişi ihtiyarlar ama gönlü taze kalır, sevgisi eksilmez.
er lokması er kursağında kalmaz :
insan, gördüğü iyiliği karşılıksız bırakmaz.
er olan ekmeğini taştan çıkarır :
azimli kimse geçim yolunu bulmak için en güç işlerle bile uğraşma ...
er oyunu üçe kadar :
birinci ve ikinci denemede başarılamayan iş için son kez üçüncü d ...
erdiğine erer, ermediğine taş atar :
sataşkan, edepsiz kimse amacına ulaşamadığında her türlü kötülüğü ...
erenlerin sağı solu olmaz :
ne zaman ne yapacağı belli olmayan kimseler için kullanılan bir s ...
ergen gözüyle kız alma, gece gözüyle bez alma :
insan hiçbir şeyi incelemeden, gözü kapalı biçimde almamalıdır.
ergene karı boşamak kolay :
bir işin içinde olmayanlar o işteki güçlükleri küçümserler.
erim er olsun da yerim çalı dibi olsun :
kadının kocasının fakir olması önemli değildir, yeter ki aile sor ...
erine göre bağla başını, tencerene göre kaynat (pişir) aşını :
davranışlarını içinde bulunduğun koşullara uydur.
erinenin oğlu kızı olmamış :
bir şeyi elde etmek için çalışmalı, tembel tembel oturmamalıdır.
erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer :
kendini bir erkeğe beğendirmek isteyen kadın, ona güzel yemekler ...
erkek arslan arslan da dişi arslan arslan değil mi? :
güçlülük ve yüreklilik yalnızca erkeklerde değil kadınlarda da va ...
erkek getirmeyi, kadın yetirmeyi bilmeli :
erkek çalışıp kazanmakla, anne tasarruflu olmakla yükümlüdür.
erkek koyun kasap dükkânına yakışır :
miskin erkek, yaşamaya layık değildir.
erkek sel, kadın (avrat) göl :
erkek, parayı bilinçsizce harcama eğiliminde olsa bile kadın buna ...
erkekliğin onda dokuzu kaçmaktır :
tehlikeden kaçan kazançlı çıkmış.
erkeklik öldü mü? :
haksızlığa karşı koymak, mertlik göstermek gerekiyor.
erkeklik sende kalsın! :
karşısındakinin yakışıksız davranışına uyup da tatsızlık çıkarma, ...
erken kalkan (çıkan) yol alır, er evlenen döl alır :
yapacakları işe erken başlayanlar kazançlı olurlar.