eng
Dil Bilgisi Terimleri Sözlükleri
Bilim Terimleri Sözlükleri
Teknik Terimler Sözlükleri
Sanat Terimleri Sözlükleri
Spor Terimleri Sözlükleri
Hukuk Terimleri Sözlükleri
Ekonomi Terimleri Sözlükleri
Eğitim Terimleri Sözlükleri
Çevre Terimleri Sözlükleri
Sağlık Terimleri Sözlükleri
Sosyal Terimler Sözlükleri
Tarihi Şahsiyetler
Sarı Sayfalar
Deyimler Sözlüğü (Ç - 1)
#
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
Deyimler Sözlüğü (Ç - 1. Sayfa)
çaba göstermek
:
bir işi başarmak için çalışmak, uğraşmak, gayret göstermek:
çaba harcamak
:
bir işi yapabilmek için elinden geleni yapmak:
çağ açmak
:
herhangi bir bakımdan öncekilerden farklı olan yeni bir evrensel
...
çağ atlamak
:
büyük ilerleme sağlamak.
çağ dışı olmak (kalmak)
:
1) çağın gerektirdiği şartların gerisinde kalmak; 2) (Askeri) yed
...
çağanoz gibi
:
eğri büğrü (kimse).
çağı geçmek
:
1) eskimek; 2) dönemi veya modası geçmek
çağı yakalamak
:
çağın gerektirdiği gelişmişlik düzeyine ulaşmak.
çağın gerisinde kalmak
:
gelişmelere ve yeni düşüncelere uyum sağlayamamak, ayak uyduramam
...
çağını aşmak
:
düşünce, tutum ve davranışlarıyla bulunduğu çağdan daha ileride o
...
çağlamadan çatlamak
:
gerekli olgunluğa erişmeden olgun davranışlarda bulunmak, büyüklü
...
çakı gibi
:
1) canlı ve atik: 2) sağlıklı
çakı suyu kesiyor
:
bıçak suyu kesiyor.
çakılı kalmak
:
1) yerini veya biçimini değiştirmeden durmak; 2) iz bırakmak:
çakılıp kalmak
:
bir yerde uzun süre hareketsiz kalmak:
çalı gibi
:
sık ve sert (saç, sakal).
çalım atmak (yapmak)
:
çalımlamak.
çalım satmak
:
kurulup büyüklük taslamak:
çalım yemek
:
futbolda çalım ile geçilmek.
çalımına gelmek (getirmek)
:
uygun zaman veya durumu ele geçirmek:
çalıp çırpmak
:
hırsızlık yapmak:
çalmadan oynamak
:
1) çok keyifli ve sevinçli durumda bulunmak; 2) bir işe çok heves
...
çalyaka etmek
:
yakasına yapışıp sıkıca tutmak:
çam devirmek
:
karşısındakine dokunacak veya kötü bir sonuç doğuracak söz söylem
...
çam sakızı gibi
:
tedirgin edecek kadar bir insanın peşinden ayrılmayan.
çamaşır ertesi olmak
:
çamaşır yıkamaktan aşırı yorulup hasta olmak:
çamur gibi
:
1) iyi pişmemiş ve siyah unla yapılmış (ekmek); 2) herkese sataşı
...
çamura bulaşmak (batmak)
:
kirli ve uygunsuz bir işe karışmak.
çamura taş atmak
:
çirkefe taş atmak.
çamura yatmak
:
1) (Argo) borcunu ödememek; 2) sözünü yerine getirmemek
çamuru karnında, çiçeği burnunda
:
çiçeği burnunda, çamuru karnında.
çan çalmak
:
herkese bildirmek.
çan çan etmek (ötmek veya konuşmak)
:
yüksek sesle sürekli gevezelik etmek.
çanak tutmak (açmak)
:
davranışları veya sözleriyle kötü bir sonuca yol açmak:
çanak yalamak
:
dalkavukluk etmek.
çantadan yetişmek
:
bir mesleği eğitim görmeden deneyimlerle kazanmak.
çapanoğlunun abdest suyu gibi
:
çok sulu, tatsız ve kötü görünüşlü olan (içilecek şeyler).
çapraza almak
:
1) karşı yönlerden kuşatmak: 2) (Mecaz) herhangi bir konuda çeşit
...
çapraza sarmak
:
bir iş içinden çıkılmaz duruma gelmek, çaprazlaşmak.
çaptan düşmek
:
çalışma gücü, verimi azalmış veya tükenmiş olmak.
çaresiz kalmak
:
çözüm yolu, çıkar yolu bulamamak:
çark çevirmek
:
aynı yol üzerinde dönerek gitmek:
çark etmek
:
1) bir doğrultuda giden kimse, şey sağa veya sola doğru yön değiş
...
çarka vermek (çektirmek)
:
kesici araçları bileği çarkı ile biletmek.
çarkı döndürmek
:
(Halk Dili) geçimini sağlamak.
çarkına etmek (okumak)
:
(Argo) birine büyük kötülük yapmak veya işini bozarak zarar verme
...
çarpıntısı tutmak
:
heyecan, korku veya üzüntüden çarpıntı nöbeti gelmek.
çarşaf gibi
:
dalgasız, dümdüz ve durgun (deniz, göl).
çarşaf kadar
:
pek büyük, çok geniş:
çarşafa dolanmak
:
(Argo) bir işin içinden çıkamamak, kötü ve başarısız duruma düşme
...
çarşafa girmek
:
çarşaf giymeye başlamak.
çat orada çat burada çat kapı arkasında
:
çok çabuk yer değiştiren bir şeyin durumunu anlatan bir söz:
çatal görmek
:
net görememek, bir şeyi iki görmek.
çatır çatır çatlamak
:
1) çok çatlamak: 2) çok kıskanmak
çatıyı almak
:
çatıya ulaşmak.
çatkın olmak
:
kendini ağırdan satmak:
çatlasa da (çatlasa da patlasa da)
:
(Teklifsiz Konuşma) 'elinden gelen her çareye başvursa da' anlamı
...
çay kenarında kuyu kazmak
:
elde, amaca ulaşılacak bol araç varken emek harcayarak başka yoll
...
çaydan geçip derede boğulmak
:
büyük güçlükleri yenmişken önemsiz bir sebepten başarısızlığa uğr
...
çayı görmeden paçaları sıvamak
:
dereyi görmeden paçaları sıvamak.
çehre almak
:
tavır takınmak:
çehre etmek
:
surat etmek:
çehresi bozulmak
:
yüzü düşmek:
çek! (çek arabanı!)
:
(Hakaret) 'git buradan!' anlamında kullanılan bir söz:
çekeceği olmak
:
başına sıkıntılı çok iş gelecek olmak:
çeki taşı gibi
:
ağır ve kımıldamaz.
çekince koymak
:
bir karara katılmadığını belirtmek.
çekip almak
:
uzaklaştırmak, uğraşısına son vermek, koparmak:
çekip çevirmek
:
hâle yola koymak, yönetmek:
çekip gitmek
:
bırakıp gitmek, ayrılmak, savuşmak:
çekip vurmak
:
bir anda karar verip silahla öldürmek:
çekiver kuyruğunu
:
(Argo) 'artık ondan hayır bekleme' anlamında kullanılan bir söz:
çekiye gelmek
:
düzene uymak.
çekiye gelmez
:
ölçüsüz derecede çok veya büyük.
çeliğe su vermek
:
çeliği özel bir biçimde hızla soğutarak daha çok sertleşmesini sa
...
çember geçirmek
:
çemberle kuşatmak.
çember içine almak (çembere almak)
:
kuşatmak:
çemberden dönmek
:
başarıya ulaşmak üzereyken olumsuz bir sonuçla karşılaşmak.
çemberi yarmak
:
bir veya birkaç noktayı delerek kuşatmadan kurtulmak.
çene çalmak
:
gevezelik etmek:
çene patlatmak
:
karşı tarafa anlatabilmek veya kabul etmesini sağlamak için bir k
...
çene yarışına girmek
:
birbirinin sözünü keserek susmamacasına konuşmak:
çene yarıştırmak
:
karşılıklı gevezelik etmek, çok konuşmak:
çene yetiştirmek
:
konuşmayı sürdürmek:
çene yormak
:
boşuna söyleyip durmak.
çenesi açılmak
:
durmadan konuşmak, gevezelik etmek:
çenesi atmak
:
can çekişirken çenesi titremek:
çenesi durmamak
:
gereksiz yere sürekli konuşmak.
çenesi düşmek
:
yerli yersiz konuşup gevezelik etmek.
çenesi kilitlenmek
:
alt ve üst çene sımsıkı bir durumda bir araya gelmek.
çenesi oynamak
:
1) bir şey yemek: 2) çok konuşmak
çenesine vurmak
:
aşırı derecede konuşmak, gevezelik etmek.
çenesini açmak
:
1) çok konuşmasına sebep olmak: 2) çok konuşmak, gevezelik etmek
çenesini bağlamak
:
1) ölen bir kimsenin çenesi altından geçirilen tülbendi başının ü
...
çenesini dağıtmak
:
iyice dövmek.
çenesini kapatmak
:
susturmak.
çenesini tutmak
:
ağzını tutmak.
çenesinin bağı çözülmek
:
gevezelik etmek, yerli yersiz, sürekli konuşmak:
çengel atmak
:
bir konuya taraftar toplama girişiminde bulunmak.
çengel takmak
:
uğraşmak veya kötülük etmek için el atmak.