eng

Deyimler Sözlüğü (Ö)

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z
Ö - 1. Sayfa
öbür dünyayı boylamak :
ahireti boylamak:
öç (öcünü) almak (çıkarmak) :
yapılan bir kötülüğün acısını kötülük yaparak çıkarmak, intikam a ...
ödev bilmek (saymak) :
bir şey yapmayı kendisi için yerine getirilmesi zorunlu bir iş ol ...
ödü bokuna karışmak :
(Kaba) çok korkmak:
ödü kopmak (patlamak) :
çok korkmak:
öfke yüzü göstermek :
çok sinirlendiğini belli etmek:
öfkeden deliye dönmek :
fazla sinirlenmek:
öfkesi başına sıçramak (çıkmak, vurmak) :
çok öfkelenmek.
öfkesi kabarmak :
çok kızmak, sakinleşmişken yeniden öfkelenmek, tekrar sinirlenmek ...
öfkesini kusmak :
kızgınlıkla ağır hakaret etmek.
öfkesini yenmek :
iradesini kullanarak öfkesini gidermek.
öfkeye kapılmak :
çok sinirlenmek, kızmak, hiddetlenmek:
öğür olmak :
çokça birlikte bulunmaktan çok sıkı bir alışkanlık edinmek:
öğüreceği gelmek :
çok iğrenmek.
öğütte bulunmak :
öğüt vermek.
ökseye basmak :
dikkatsizlik ederek zarara uğramak veya yanılmak.
öksürük tutmak :
sürekli ve şiddetli öksürmek.
öksürüp tıksırmak :
öksürmek.
öksüz kalmak :
1) anası veya hem anası hem babası ölmüş olmak; 2) kimsesiz olmak ...
öküz arabası gibi :
çok yavaş.
öküz gibi :
aptal, anlayışsız bir biçimde:
öküz gibi bakmak :
karşısındakini rahatsız edercesine bakmak.
öküzün altında buzağı aramak :
olmayacak sebeplerle suç ve suçlu bulma çabasında olmak.
öküzün trene baktığı gibi bakmak :
aptalca, hiçbir şey anlamadan bakmak.
ölçü almak :
1) herhangi bir şeyin boyutlarını ölçmek; 2) terzi vücut ölçüleri ...
ölçülü olmak :
dikkatli, hassas, düşünceli olmak.
ölçüp biçmek :
bir konuda çok ayrıntılı düşünmek, inceden inceye düşünmek, değer ...
ölçüyü kaçırmak :
yiyip içmekte veya davranışlarda aşırı gitmek:
ölü gibi :
1) hiç kımıldamadan: 2) kımıldamayan, hareketsiz
ölü gözü gibi :
sönük, fersiz (ışık).
ölü gözü kadar :
çok az:
ölü gözünden yaş ummak :
hiç olmayacak yerden, mümkün olmayan durumda yardım veya destek b ...
ölüevi gibi :
üzüntülü, sessiz.
ölüm Allah'ın emri :
1) 'herkes ölecek, ölmek kaçınılmazdır' anlamında kullanılan bir ...
ölüm döşeğinde olmak :
son anlarını yaşamak:
ölüm gibi :
çok büyük sıkıntı, üzüntü:
ölüm kalım meselesi (savaşı) yapmak (olmak) :
yok olmamak amacıyla mücadeleye girişmek:
ölüm sessizliği çökmek :
yoğun ve derin bir sessizlik kaplamak:
ölüme koşmak :
kendisini bile bile tehlikeye atmak.
ölümle burun buruna gelmek :
ölümle sonuçlanabilecek çok büyük bir tehlike ile karşılaşmak.
ölümle pençeleşmek :
can çekişmek.
ölümü gör (öp) :
bir konuda karşısındakini ikna etmek için kullanılan yemin sözü:
ölümü göze almak :
elde etmek istediği sonuç uğruna ölüm de dâhil her türlü tehlikey ...
ölümün soluğunu ensesinde duymak (hissetmek) :
her an öleceğini beklemek, ölüm korkusu ile dolu olmak:
ölümüne susamak :
ölümle sonuçlanabilecek davranışlarda bulunmak:
ölüp ölüp dirilmek :
çok sıkıntı, acı çekmek veya çok ağır hastalık geçirmek:
ölür müsün, öldürür müsün? :
çok kızılacak bir terslik karşısında kalındığında söylenen bir sö ...
ölüsü bile yetmek :
en zayıf olduğu durumda bile başarılı olmak.
ölüsü ortada kalmak :
cenazesini kaldıracak kimse bulunmamak.
ölüyü güldürmek :
çok güldürmek:
ömre bedel :
bir ömre değecek kadar (iyi, güzel, değerli):
ömrü uzamak :
1) uzun süre yaşamak; 2) çok dayanmak
ömrü vefa etmemek :
bir sonuca ulaşmadan ölmek.
ömrümün varı :
gözümün nuru:
ömrüne bereket :
ömrün uzun olsun, var ol, sağ ol' anlamında kullanılan bir söz.
ömrüne ömür katmak :
sevinmesine, mutlu olmasına sebep olmak.
ömür çürütmek :
uzun zaman emek vermiş olmak veya boşuna vakit geçirmiş olmak.
ömür geçirmek :
yaşamak:
ömür sürmek :
1) iyi ve rahat yaşamak; 2) yaşamı belli şartlar içinde sürüp git ...
ömürler olsun :
eli öpülenin öpene 'çok yaşa' anlamında söylediği bir söz.
ömürsün :
1) beklenilmeyen iyi davranışlar karşısında kullanılan bir söz; 2 ...
önde gelmek :
önemli durumda olmak.
öne almak :
bir şey veya bir kimseye öncelik tanımak:
öne çıkmak :
diğerlerinden daha iyi olmasından dolayı dikkat çekmek.
öne düşmek :
1) önden yürümek; 2) kılavuzluk etmek:
öne sermek :
ortaya koymak, meydana çıkarmak, göstermek:
öne sürmek :
1) birini ilk önce harekete geçmesi için önermek; 2) ileri sürmek
öneride bulunmak :
önermek, teklif etmek.
önü alınmak :
önlenmek:
önü sıra gitmek :
önünde yürümek:
önüne arkasına bakmadan :
iyi hesap etmeden, düşüncesizce.
önüne bakmak :
utanmak, utancından cevap vermemek:
önüne bir kemik atmak :
ağzına bir kemik atmak.
önüne çıkmak :
1) rastlaşmak, karşılaşmak, karşısına çıkmak: 2) (Mecaz) ilk defa ...
önüne dikilmek :
1) gelip karşısında durmak, karşısına dikilmek; 2) karşısındakine ...
önüne düşmek :
1) birinin önünden yürümek: 2) birine kılavuzluk etmek
önüne geçmek :
1) yolunu kesmek; 2) önlemek:
önüne gelen :
olur olmaz (kimse):
önüne katmak :
önden yürütüp kendisi ardı sıra gitmek:
önünü ardını düşünmemek :
sonucun ne olacağını hesaplamamak, ilerisini gerisini düşünmemek.
önünü kesmek :
1) yolunu kesmek; 2) akarsuyun akmasına engel olmak
öp babanın elini :
(Teklifsiz Konuşma) beklenmedik, elverişsiz bir durum karşısında ...
öperken ısırmak :
güler yüz gösterirken kötülük yapmak.
öpücük göndermek (yollamak) :
parmaklarının iç ucunu öpüp birine atar gibi yaparak onu selamlam ...
öpücük kondurmak :
hafifçe öpmek:
öpüp başına koymak :
1) bir nimeti veya kutsal sayılan bir varlığı saygıyla el üstünde ...
örnek almak :
1) bir kimseye huy ve davranışta uymak, birini ölçü olarak benims ...
örnek olmak :
hayır ve davranış yönünden başkasının kendisine benzemesi yolunda ...
örnek oluşturmak :
benzerini sunmak.
örnek vermek :
bir konuyu daha ayrıntılı bir biçimde anlatabilmek için örneklend ...
örs ve çekiç arasında kalmak :
aynı derecede güçlü ve zorlu iki kişi veya düşünce arasında bulun ...
ört ki ölem :
çok önemli şeyleri elde edemeyen kişilerce 'Nasıl yaşarım?' anlam ...
örtüye sokmak (koymak) :
örtünmesini sağlamak:
örülü olmak :
(Edebiyat) her şeyiyle mükemmel, eksiksiz ve estetik bütünlüğe sa ...
ötesi var mı? :
daha diyecek var mı?' anlamında kullanılan bir söz:
ötesi yok :
diyecek daha bir şey yok' anlamında kullanılan bir söz:
övünç duymak :
iftihar etmek, kıvanmak:
övünmek gibi olmasın :
kendini övmeye hazırlanan kimselerce, övünmesini hoş göstermek ve ...
öyle (yağma) yok! :
öyle bir şey olmaz, öyle bir şey yapılmamalı' anlamında kullanıla ...
öyle olsun :
peki, pekâlâ.