en
Dil Bilgisi Terimleri Sözlükleri
Bilim Terimleri Sözlükleri
Teknik Terimler Sözlükleri
Sanat Terimleri Sözlükleri
Spor Terimleri Sözlükleri
Hukuk Terimleri Sözlükleri
Ekonomi Terimleri Sözlükleri
Eğitim Terimleri Sözlükleri
Çevre Terimleri Sözlükleri
Sağlık Terimleri Sözlükleri
Sosyal Terimler Sözlükleri
Kodlama Sözlükleri
Kitaplar
Deyimler Sözlüğü (O - 1)
#
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
Deyimler Sözlüğü (O - 1. Sayfa)
o duvar senin, bu duvar benim
:
birinin yalpalayacak kadar sarhoş olduğunu anlatan bir söz:
o gün bugün(dür)
:
o zamandan beri:
o kadar
:
1) çok fazla: 2) kâfi, yeter
o kapı (mahalle) senin bu kapı (mahalle) benim
:
sürekli gezip dolaşmayı anlatan bir söz:
o taraflı olmamak
:
konuyla ilgisi yokmuş gibi davranmak.
o tarakta bezi olmamak
:
o şeyle ilişiği bulunmamak.
o yolun yolcusu
:
1) toplumun ahlak anlayışına göre kötü bir hayat sürdüren kimse;
...
objektif olmak
:
1) nesnel olmak; 2) tarafsız davranmak
ocağı batmak
:
yuvası yıkılmak veya soyu tükenmek.
ocağı kör kalmak
:
soyu tükenmek, çocuğu bulunmamak.
ocağı sönmek
:
aile dağılmak, yok olmak, çoluk çocuk yok olmak:
ocağı tütmek
:
1) soyu devam etmek; 2) yaşamını sürdürmek
ocağını yeşertmek
:
aile yuvasını canlandırmak:
od yok ocak yok
:
çok yoksul.
odun gibi
:
anlayışsız, görgüsüz, kaba.
of bile dememek
:
şikâyetçi olmamak, şikâyet etmemek:
of çekmek
:
oflamak:
oflaya puflaya
:
sıkılarak, acı çekerek, bunalarak:
oflayıp puflamak
:
of, puf' diyerek sıkıntısını, acısını dışa vurmak.
ofsayta düşmek
:
1) futbolda hücuma geçen takımın en az bir oyuncusu topla oynandı
...
ofsaytta kalmak
:
1) ofsayta düşmek; 2) (Mecaz) istemediği hâlde kötü bir durum içi
...
oğul çıkarmak
:
bir kovan, yeni bir oğul arısı topluluğu meydana getirmek.
oğul vermek
:
oğul arılarının bir bölüğü kovandan ayrılıp ayrı bir kovana gitme
...
oh çekmek
:
birinin kötü duruma düşmesine sevinmek:
oh demek
:
rahata ermek, rahata kavuşmak, rahat bir soluk almak.
oh olsun!
:
söz dinlemeyip yanlış davranarak kötü duruma düşenlere 'çok iyi o
...
ok atmak
:
(Halk Dili) miras kalan malları paylaştırmak için ad çekmek.
ok gibi (yerinden) fırlamak
:
çok hızlı gitmek:
ok meydanında buhurdan yakmak
:
1) geniş bir yeri yetersiz bir şeyle ısıtmaya çalışmak; 2) önemli
...
ok yaydan (yayından) çıkmak
:
geri dönülemeyecek bir iş yapmak:
okka çekmek
:
hacminden umulmayacak kadar okka ağırlığında olmak.
okkanın altına gitmek
:
haksız yere ezilmek, bir zarar veya ceza görmek:
oklava yutmuş gibi
:
baston yutmuş gibi.
okulu asmak (kırmak)
:
okuldan kaçmak, derslere girmemek.
okumayı sökmek
:
okula yeni başlayan öğrenci, verilen eğitim sonrası okumaya başla
...
okuyup üflemek
:
dinî inanca göre bir duayı okuduktan sonra, üfleyerek ruhlara yol
...
ola ki
:
olabilir ki, belki:
olacak gibi değil
:
olamaz, olmuyor, olacağa benzemiyor' anlamında kullanılan bir söz
...
olacak o kadar
:
kabul edilebilir ölçüde' anlamında kullanılan bir söz.
olan (olup) biten
:
meydana gelen olaylar, ortaya çıkan durum veya oluşan her şey:
olan oldu
:
iş işten geçti, artık yapacak bir şey kalmadı' anlamında kullanıl
...
olanak sağlamak (tanımak)
:
bir işin olmasına elverişli ortamı hazırlamak.
olay çıkarmak
:
hoş olmayan bir durum yaratmak, hadise çıkarmak.
olay yapmak
:
bir olayı gereğinden fazla büyütmek, sorun çıkarmak.
olay yaratmak
:
ortada herhangi bir sebep yokken bir olaya yol açmak:
olayın üstüne gitmek
:
olayı etraflıca araştırmak.
oldu bilmek (saymak)
:
sorunu çözülmüş bilmek.
oldu olacak
:
hiç olmazsa:
oldu olacak, kırıldı nacak
:
(Halk Dili) 'her şey olup bitti, iş işten geçti' anlamında kullan
...
oldu olanlar
:
hoş olmayan, kötü birtakım olaylar oldu' anlamında kullanılan bir
...
oldubittiye getirmek
:
geri dönülmesi güç veya olanaksız bir durum yaratmak, emrivaki ya
...
olduğu kadar
:
1) kabul edilebilir düzeyde; 2) beklenilenin altında
olmayacak duaya âmin demek
:
gerçekleşmeyecek, sonuç vermeyecek işlerle uğraşmak.
olmaz olmaz
:
olamayacak, imkânsız şey yoktur' anlamında kullanılan bir söz.
olmuş armut gibi eline düşmek
:
emeksiz ve zahmetsizce eline geçmek.
olta atmak
:
1) balık yakalamak için olta takımını suya atmak; 2) (Mecaz) tuza
...
oltaya düşmek
:
hileyle karşılaşmak, oyun veya düzen içine girmek:
oltaya gelmek
:
aldatılmak.
oltaya takılmak
:
tuzağa düşmek.
oltaya vurmak
:
balık yakalanmak.
oltayı yutmak
:
(Argo) aldanmak.
oluk gibi akmak
:
çok bol ve arası kesilmeden gelmek:
olup olacağı
:
hepsi bu kadar' anlamında kullanılan bir söz.
olupbittiye getirmek
:
oldubittiye getirmek.
olur a!
:
geniş zaman kipinden sonra gelerek belirsizlik, olasılık anlamı k
...
olur almak
:
yetkili makamdan bir uygulamayı yapabilmek için yazılı izin almak
...
olur şey (iş) değil
:
olamaz veya gerçekleşmesi beklenmez' anlamında kullanılan bir söz
...
olur vermek
:
yetkili makam bir uygulamanın yapılabilmesi için yazılı izin verm
...
oluruna bakmak
:
bir işin yapılabilirliğini araştırmak, yapmaya çalışmak.
oluruyla yetinmek
:
elde olanları yeterli bulmak, kanaat etmek.
omuz kaldırmak
:
1) bilmez gibi davranmak; 2) kabul etmemek, geri çevirmek
omuz öpüşmek
:
eşit derecede olmak.
omuz silkmek
:
aldırmamak, önem vermemek:
omuz vermek
:
1) omzuyla dayanmak; 2) (Mecaz) destek olmak:
omuzda taşımak
:
çok saygı göstermek, yüceltmek, övmek.
omuzları çökmek
:
bitkin, perişan ve yıkılmış bir durumda olmak.
omzuna atmak
:
ceket vb. şeyleri tam olarak giymeden sırtına koymak:
on para etmemek
:
hiçbir değeri olmamak:
on paraya on takla (taklak) atmak
:
az bir miktar kazanabilmek için bile onursuzca bir sürü şey yapma
...
on parmağı boğazında olmak
:
isteği yapılmadığında sıkıntıya düşmek, düşürmek:
on parmağında on hüner (marifet) olmak
:
elinden her iş gelmek, çok becerikli olmak.
on parmağında on kara
:
herkesi lekelemek huyu olanlar için kullanılan bir söz:
ona buna dil uzatmak
:
herkes için ileri geri konuşmak.
onarım görmek
:
onarılmak:
onu bunu bırak
:
bahane arama, mazeret ileri sürme' anlamında kullanılan bir söz.
onur duymak
:
onurlanmak:
onuruna dokunmak
:
birinin gururunu, haysiyetini incitmek.
onuruna yedirememek
:
bir kimse, kendine duyduğu saygıyla bağdaşmayan ve onur kırıcı ol
...
operasyona çıkmak
:
harekât gerçekleştirmek.
oralarda olmamak
:
işi sezmemiş gibi davranmak, anlamazlıktan gelmek:
oralı (bile) olmamak
:
önemsememek, umursamamak, aldırmamak, ilgilenmemek:
orası senin, burası benim dolaşmak (gezmek)
:
durmadan gezip dolaşmak.
orasına burasına
:
dağınık olarak, gelişigüzel bir biçimde.
orman gibi
:
gür, çok (saç, kaş vb.).
orman taşlamak
:
bir kimsenin düşüncesini dolaylı olarak öğrenmeye çalışmak.
orta katı kiraya vermek
:
(Argo) gebe kalmak.
ortada bırakmak
:
birini çok güç bir durumdayken terk etmek.
ortada fol yok yumurta yok
:
fol yok yumurta yok.
ortada kalmak
:
1) yersiz kalmak, barınacak yer bulamamak; 2) güç bir durumda vey
...
ortadan kaldırmak
:
1) saklamak; 2) yok etmek:
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama