|
Deyimler Sözlüğü (Y - 1)
Deyimler Sözlüğü (Y - 1. Sayfa)
-
ya herrü ya merrü
:
-
zor, tehlikeli bir durum karşısında 'ne olursa olsun' gibi kötü i ...
-
ya huyundan ya suyundan
:
-
bazı özellikleri olduğu gibi bir yerden, bir kimseden almış kimse ...
-
ya sabır
:
-
katlanılması güç durumlarda sabır gerektiğini anlatan bir söz.
-
ya sabır çekmek
:
-
bir sıkıntıya ses çıkarmadan veya ona karşı bir şey yapmadan katl ...
-
yabana atmak
:
-
önem vermemek, önemsiz görmek:
-
yabana gitmek
:
-
1) tanınmayan, bilinmeyen biriyle, bir yabancıyla evlendirilmek; ...
-
yabana söylemek
:
-
saçma sözler söylemek, boşa konuşmak.
-
yabancı gelmek
:
-
tanımamak:
-
yabancı gibi durmak
:
-
bir işe karışmamak, ilgi göstermemek, çekinmek.
-
yabancı saymak (tutmak)
:
-
yabancı gibi görmek, yabancı olarak benimsemek.
-
yabancılık duymak
:
-
bir kimseye, bir şeye alışamamak:
-
yabancısı olmamak
:
-
tanıdık, bildik olmak:
-
yadigâr bırakmak
:
-
hatırlanmak için arkasında bir kimseyi veya bir nesneyi bırakmak:
-
yadigâr kalmak
:
-
bir olayı, bir kimseyi hatırlatan bir nesne, bir özellik bırakılm ...
-
yadigâr olmak
:
-
hatıra olarak kalmak:
-
yaftayı yapıştırmak
:
-
yanlış biçimde değerlendirip tanıtmak.
-
yağ bağlamak
:
-
1) üzerine yağ birikmek; 2) semirmek
-
yağ bal olsun
:
-
yenen, içilen şeyler helal ve afiyet olsun' anlamında kullanılan ...
-
yağ basmak
:
-
1) büyük bir kaba yağ yerleştirmek; 2) (Mecaz) çok yağlanmak, sem ...
-
yağ çekmek (yapmak)
:
-
(Argo) gereksiz biçimde övmek, dalkavukluk etmek.
-
yağ gibi kaymak
:
-
kızak, taşıt vb. sarsılmadan hızla gitmek.
-
yağ yakmak
:
-
1) tavada yağı çok ısıtmak; 2) (Mecaz) dalkavukluk etmek
-
yağ yedirmek
:
-
yağı bir şeyin içine azar azar ekleyerek belli olmaz duruma getir ...
-
yağa bala batırmak
:
-
bol bol yedirip içirmek, çok iyi ağırlamak.
-
yağıp gürlemek
:
-
birine çok sinirlenmek:
-
yağlayıp ballandırmak
:
-
çok överek anlatmak.
-
-
yağlı ballı olmak
:
-
araları çok iyi olmak, içli dışlı olmak.
-
yağlı kapıya konmak
:
-
rahat, sıkıntısız bir yere girmek, geçimini başkasının üstüne yık ...
-
yağma gitmek
:
-
bir şey çok alıcı bulmak, çok satılmak.
-
yağma Hasan'ın böreği
:
-
hakkı olan veya olmayan herkesin yararlandığı kaynak' anlamında k ...
-
yağma yok
:
-
(Teklifsiz Konuşma) 'öyle şey olmaz, buna razı olunmaz' anlamında ...
-
yağmasa da gürlemek
:
-
elinden bir şey gelmese de sözle destek vermek.
-
yağmur boşanmak
:
-
birdenbire çok yağmur yağmak.
-
yağmur olsa kimsenin tarlasına düşmez (yağmaz)
:
-
elinden geldiği hâlde kimseye iyilik etmeyenler için kullanılan b ...
-
yağmur yağarken küpünü doldurmak
:
-
fırsat varken ondan yararlanıp para veya mal edinmek.
-
yağmur yemek
:
-
yağmurda iyice ıslanmak, sırılsıklam olmak:
-
yağmurdan kaçarken doluya tutulmak
:
-
güç bir durumdan kurtulayım derken daha kötüsüyle karşılaşmak.
-
yaka bir tarafta, paça bir tarafta
:
-
kılığı kıyafeti dağınık bir durumda.
-
yaka ısırmak
:
-
şaşırarak 'Allah esirgesin' demek.
-
yaka paça etmek (götürmek)
:
-
hiçbir itiraz dinlemeden ve zorla, apar topar götürmek.
-
yakadan atmak
:
-
savıp kurtulmak.
-
yakadan geçirmek
:
-
(Eskimiş) evlatlığa kabul etmek.
-
yakası açılmadık
:
-
söylenmesinden kaçınılan (söz, sövgü veya açık saçık nükte):
-
yakasına çökmek
:
-
zorlamak, baskı yapmak:
-
yakasını kaptırmak
:
-
bir şeyin, bir kimsenin etkisinden kendisini kurtaramamak:
-
yakayı (yakasını) kurtarmak (sıyırmak)
:
-
bir işten kurtulmak:
-
yakayı ele vermek
:
-
kaçamayarak ele geçmek, yakalanmak:
-
yakı açmak
:
-
iyileştirmek için bir yarayı açıp işletmek.
-
yakı yakmak (vurmak)
:
-
yakı yapıştırmak.
-
yakın takibe almak
:
-
yakın takip işini yapmak.
-
yakından bilmek (tanımak)
:
-
bir kimseyi, bir şeyi bütün özellikleriyle bilmek veya tanımak.
-
-
yakınlık duymak
:
-
birine karşı sevgi veya ilgi duymak:
-
yakınlık görmek
:
-
ilgi, sevgi görmek:
-
yakınlık göstermek
:
-
biriyle ilgilenmek, sevgiyle davranmak.
-
yakınlık kurmak
:
-
sıkı ilişki içinde bulunmak, ilgi ve destek vermek:
-
yakıp yıkmak
:
-
çok büyük zarar vermek, harap etmek:
-
yakışık almamak
:
-
yerinde olmamak, uygun düşmemek:
-
yakışıksız kaçmak
:
-
uygun düşmemek, çirkin olmak, münasebetsiz görünmek:
-
yalan atmak (kıvırmak)
:
-
yalan söylemek.
-
yalan çıkmak
:
-
bir haberin yalan olduğu anlaşılmak.
-
yalan yere
:
-
gerçeğe uygun olmayarak, doğru olmadığını bile bile.
-
yalan yere yemin etmek
:
-
gerçeğe uygun olmayarak, doğru olmadığını bile bile yemin etmek.
-
yalana şerbetli olmak
:
-
çekinmeden yalan söyleyebilmek.
-
yalancı çıkmak
:
-
1) bilmeyerek yalan söylemiş bulunmak; 2) sözünü yerine getiremem ...
-
yalanı çıkmak
:
-
bir kimsenin yalan söylediği anlaşılmak.
-
yalanını yakalamak (tutmak)
:
-
bir kimsenin yalan söylediğini anlamak:
-
yalayıp geçmek
:
-
rüzgâr, dalga vb. sıyırarak, dokunarak hızla geçmek:
-
yalayıp yutmak
:
-
1) iştahla yemek; 2) (Mecaz) kötü bir davranış, söz karşısında se ...
-
yalaz yalaz yanmak
:
-
yüksek ateş içinde bulunmak:
-
yalelli gibi
:
-
usanç verecek biçimde sürüp giden (iş, konuşma vb.).
-
yalı kazığı gibi
:
-
uzun boylu ve iri kemikli (kimse).
-
yalın ayak, başı kabak
:
-
çok perişan bir kılıkta:
-
yallah çekmek
:
-
kovmak.
-
yallah etmek
:
-
atma, yollama vb. işleri hızla yapmak.
-
yalpa vurmak
:
-
1) rüzgâr, deniz ve yolun durumu dolayısıyla deniz taşıtları iki ...
-
yalvar yakar olmak
:
-
çok yalvarmak:
-
-
yama gibi durmak
:
-
bulunduğu yere uymamak, eklendiğini belli etmek.
-
yama vurmak
:
-
delik, yırtık veya eski bir yere yama koymak, yama koyarak onarma ...
-
yamuk yapmak
:
-
birine karşı yanlış davranmak.
-
yan bakmak
:
-
1) beğenmeyerek veya düşmanca bakmak; 2) kötü niyet beslemek:
-
yan basmak
:
-
1) bir işte aldanmak; 2) dürüst davranmamak, kaypaklık etmek
-
yan çizmek
:
-
(Teklifsiz Konuşma) bir işten kaçmak:
-
yan gelip oturmak (yatmak)
:
-
yan gelmek:
-
yan gelmek
:
-
bir işe karışmayarak rahatına bakmak, keyfince yaşamak:
-
yan gözle bakmak
:
-
1) yan bakmak; 2) belli etmeden, göz ucuyla bakmak:
-
yan pala Zeydün
:
-
(Teklifsiz Konuşma) ve
-
yan tutmak
:
-
taraflardan yalnızca birini desteklemek, yansız davranmamak.
-
yan yan bakmak
:
-
1) göz ucuyla bakmak: 2) kin, nefret veya öfke ile bakmak
-
yan yatmak
:
-
1) yana doğru çok eğilmek; 2) sağa veya sola doğru eğilerek devri ...
-
yana yana istemek
:
-
ısrarla, içtenlikle dilemek:
-
yanağına kan gelmek
:
-
yüzü daha canlı ve renkli olmak, iyi beslenmekten dolayı gürbüz g ...
-
yanağından kan damlamak
:
-
çok sağlıklı olduğu benzinden anlaşılmak:
-
yandı gülüm keten helva
:
-
kaçırılmış bir fırsat' anlamında kullanılan bir söz.
-
yangın bacayı sarmak
:
-
durum olağanüstü kötüye gitmek.
-
yangın yerine dönmek
:
-
çok kalabalıklaşmak.
-
yangına körükle gitmek
:
-
gerginliği, uzlaşmazlığı artıracak biçimde davranmak:
-
yangına vermek
:
-
tutuşturmak, bir şeyi bilerek yakmak.
-
yangından mal kaçırır gibi
:
-
bir işte gereksiz telaş ve ivedilik göstererek, herkesten saklama ...
-
yangını körüklemek
:
-
gerginliği, anlaşmazlığı artırmak.
-
yanık kokmak
:
-
1) is kokmak; 2) ortalıkta bir şeyin yandığını anlatan koku bulun ...
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
|