eng

Deyimler Sözlüğü (Ş)

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z
Ş - 1. Sayfa
şafak sökmek :
sabahleyin ortalık aydınlanmaya başlamak:
Şafii köpeği gibi titremek :
çok titremek.
Şafii köpeğine dönmek :
yüzü gözü çok kirli olmak.
şaha kalkmak :
1) at ön ayaklarını yerden kesip arka ayakları üstünde durmak, şa ...
şaheser yaratmak :
üstün, kalıcı niteliği olan bir eser ortaya koymak, çok önemli bi ...
şahit tutmak :
birini tanık olarak göstermek:
şahken şahbaz olmak :
(Alay) bir kimsenin herhangi bir sebeple çirkinliği veya durumun ...
şahsiyat yapmak :
söz edilen konudan uzaklaşarak olumsuz yönleriyle kişiler üzerind ...
şahsiyata dökmek :
şahsiyat yapmak.
şaibe altında kalmak (tutulmak) :
kusurlu, ayıplı, lekeli sayılmak:
şak diye :
ansızın:
şaka etmek :
bir kimseye eğlenmek amacıyla takılmak.
şaka gibi gelmek :
bir türlü inanamamak.
şaka götürmemek :
1) bir durum veya iş hafifsemeye, dikkatsizliğe gelmemek: 2) şaka ...
şaka kaldırmak :
şakaya dayanmak, katlanmak:
şaka maka derken :
işi ciddiye almadık ama' anlamında kullanılan bir söz:
şaka yapmak :
şaka niteliğinde bir şey yapmak veya söylemek:
şakakları ağarmak (beyazlanmak) :
yaşlanmak:
şakakları atmak :
çok sinirlenmek:
şakası yok :
hatır gönül tanımaz, gerekeni yapar' anlamında kullanılan bir söz ...
şakaya almak :
söylenilen gerçek sözü şaka gibi kabul etmek:
şakaya gelmek :
şakaya katlanır olmak:
şakaya gelmemek :
1) şakaya dayanamamak; 2) hafifsemeye, savsaklamaya gelmemek
şakaya getirmek :
ciddi bir şeyi açıktan açığa söyleyemeyip şaka görünümü vererek s ...
şakaya sığınmak :
şakaya vurmak:
şakaya vurmak :
ciddi bir söz veya davranışı şaka yoluyla geçiştirmek.
şakayı kakaya çevirmek :
(Teklifsiz Konuşma) şakayken kaka olmak.
şakayken kaka olmak :
(Teklifsiz Konuşma) el ve dil ile yapılan şakadan, hoş olmayan bi ...
şalvar gibi :
çok bol (pantolon).
şamama gibi :
ufak tefek, sevimli (kimse).
şamar atmak (indirmek) :
şamarlamak.
şamar patlatmak :
aniden güçlü bir tokat atmak:
şamaroğlanına dönmek :
yerli yersiz suçlanıp azarlanmak.
şamata etmek (koparmak) :
gürültü patırtı yapmak:
şan vermek :
ün salmak.
şanına yakışmak :
şanından olmak.
şanına yedirememek :
yenilgiyi kabul edememek:
şanından olmak :
bir şey onun büyüklüğüne, karakterine uygun olmak, yaraşmak.
şans tanımak :
imkân vermek, fırsat vermek.
şansa bırakmak :
oluruna bırakmak.
şansa kalmak :
bir şeyin olabilmesi için çok az umut olmak.
şansı dönmek :
talihi iyiyken kötü veya kötüyken iyi olmak.
şansı yaver gitmek :
talihli olmak, bahtı açık olmak:
şantaj yapmak :
gözdağı vermek.
şap gibi :
ağza alınmayacak kadar tuzlu.
şap gibi donmak (kalmak) :
şaşırarak ses çıkarmayacak duruma gelmek.
şap gibi yanmak :
ortada kalmak, destek bulamamak.
şapa oturmak :
içinden çıkılması güç bir duruma düşmek.
şapka çıkarmak :
bir söz veya durum karşısında söyleyecek sözü kalmamak ve takdir ...
şaplak indirmek :
1) elin içiyle vurmak: 2) tokat atmak
şarj etmek :
1) yüklemek; 2) (Argo) bir şeyi anlamaya, kavramaya başlamak
şarkı tutturmak :
bir şarkının sözlerini veya sadece bestesini seslendirmek:
şart etmek :
şart olsun' diyerek yemin etmek:
şart koşmak :
önceden bir şarta bağlamak:
şart olmak :
gerekmek, kaçınılmaz bir durum almak.
şart olsun :
1) 'nikâhım üzerine yemin ederim ki, öyle değilse veya bunu yapma ...
şart şurt tanımamak :
kendini hiçbir şarta bağlı saymamak.
şaşırıp kalmak :
çok şaşırmak, büyük bir şaşkınlığa düşmek:
şaşkına dönmek :
beklenmedik bir durum karşısında şaşkınlaşmak:
şato gibi :
büyük, görkemli (yapı).
şavkı vurmak :
bir şeyin ışığı yansımak:
şeamet tellallığı yapmak :
her olayı kötü ve sıkıntı yaratacak biçimde yorumlayıp dile getir ...
şehadet getirmek :
İslam'ın şartlarından 'Tanrı'dan başka tapacak yoktur ve Hz. Muha ...
şehadet şerbetini içmek :
şehit düşmek.
şehadette bulunmak :
tanıklık etmek.
şehit düşmek (olmak) :
kutsal bir ülkü veya inanç uğrunda ölmek:
şehit edilmek :
kutsal bir ülkü veya inanç uğrunda öldürülmek.
şeker gibi :
1) çok sevimli, güzel; 2) yumuşak huylu, yumuşak davranan:
şekeri kestirmek :
şeker şerbetine, limon suyu veya limon tuzu katarak kaynatıp koyu ...
şekerleme yapmak :
kısa bir süre uyumak, kestirmek.
şekil almak :
belli bir biçime girmek, biçimlenmek, şekillenmek.
şekil vermek :
belirli bir biçime girmesini sağlamak, biçimlendirmek, şekillendi ...
şekilci olmak :
belli biçimler, kalıplar dışına çıkamamak:
şenlik görmemiş :
terbiyesiz, görgüsüz (kimse).
şerbet gibi :
yumuşak, güzel (hava).
şerbet içmek :
sözlenmek veya nişanlanmak üzere tarafların anlaşması durumunda e ...
şeref vermek :
onurlandırmak, şereflendirmek.
şerh düşmek (koymak) :
alınan karar veya kararlara karşı olumsuz yönde yazılı görüş bild ...
şerrine lanet :
kötü bir kimse ile uğraşmak istenilmediğini veya kaçınıldığını an ...
şeşi beş görmek :
(Alay) yanlış görmek:
şevk vermek :
isteklendirmek:
şevke gelmek :
1) isteği, hevesi artmak: 2) neşelenmek
şevke getirmek :
canlandırmak, isteğini artırmak.
şevki kırılmak :
isteği, hevesi kalmamak.
şeyhin kerameti kendinden menkul :
büyük işler gördüğünü söyleyen birinin sözüne inanılmadığını anla ...
şeytan aldatmak :
1) bazı davranışlarda iradeli, güçlü davranamamak, nefsine uymak; ...
şeytan azapta gerek :
sevilmeyen bir kimse zorluk içinde kaldığında bunu hak etmiştir' ...
şeytan diyor ki :
yapılmaması gereken bir davranışı yapma isteği duyulduğunda söyle ...
şeytan dürtmek :
durup dururken uygunsuz, kötü bir davranışta bulunmak:
şeytan geçmiş gibi :
birkaç kişinin konuştuğu sırada kısa bir süre sessizlik olması du ...
şeytan geçti :
şeytan geçmiş gibi.
şeytan gibi :
çok zeki ve kurnaz.
şeytan görsün yüzünü :
sevilmeyen, görmek bile istenilmeyen kimse için söylenen bir söz.
şeytan kandırmak :
düş azmak, şeytan aldatmak.
şeytan kulağına kurşun :
(Halk Dili) aksama ihtimali bulunan durum veya işler düzenli gitt ...
şeytana külahı (pabucu) ters giydirmek :
çok kurnaz olmak:
şeytana parmak ısırtmak :
çok kötü ve çirkin bir şey yapmak.
şeytana uymak :
kötü bir şey yapma isteğine kapılmak.
şeytanın arka bacağı (kıç bacağı veya art ayağı) :
çok akıllı ve yaramaz (çocuk).
şeytanın bacağını (ayağını) kırmak :
1) herhangi bir sebeple yapılmayan bir işe başlamak veya gidilmey ...