eng

Deyimler Sözlüğü (N - 1)

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama

Deyimler Sözlüğü (N - 1. Sayfa)

nabız almak :
nabzını saymak.
nabız yoklamak :
nabzını yoklamak.
nabzı atmak :
1) kalp vuruşu sürmek; 2) (Mecaz) ortaya çıkmak, görünmek, belli ...
nabzı durmak :
ölmek:
nabzını saymak :
bir dakikadaki kalp atışını saymak:
nabzını tutmak :
1) nabzını saymak için bileğini tutmak: 2) (Mecaz) düşüncesini, n ...
nabzını yoklamak :
1) niyetini, düşüncesini, eğilimini anlamaya çalışmak: 2) düşünce ...
naçar kalmak :
çare, çıkar yol bulamamak:
nadasa bırakmak (yatırmak) :
tarlayı ekmeyip bırakmak.
nafaka bağlanmak :
yasaca, bakılması zorunlu olan kişiye mahkeme kararıyla evlat, ko ...
nağme yapmak :
1) (Teklifsiz Konuşma) bildiği bir şeyi bilmez görünmek; 2) bahan ...
nal deyip mıh dememek :
bir düşüncede direnmek.
nal toplamak :
1) at, yarışta sonlara kalmak veya sonuncu olmak; 2) (Mecaz) herh ...
nalıncı keseri gibi kendine yontmak :
yaptığı işlerde hep kendi çıkarını düşünmek.
nalları dikmek :
(Argo) hayvan veya hayvana benzetilen kişi ölmek:
nam almak :
şöhret sahibi olmak, tanınmak.
nam kazanmak :
ün sahibi olarak tanınmak:
nam salmak :
ününü her yana yaymak.
nam vermek :
ün kazanmak.
namaza durmak :
namaza başlamak:
namazı kılınmak :
Müslüman birinin cenaze namazı kılınmak:
namazında niyazında :
İslam dininin gerekliliklerini tam anlamıyla yapan:
name okumak :
herkesin bildiği deyimleri veya sözleri söylemek.
namerde muhtaç bırakmak :
güvenilmeyecek kimselerden yardım istemek zorunda bırakmak:
namerde muhtaç olmak :
güvenilmeyecek kimselerden yardım istemek zorunda kalmak.
namı nişanı kalmamak :
yok olup unutulmak.
namusu iki paralık olmak :
onursuz bir duruma düşmek.
namusu temizlenmek :
bir işin içinden kendi saygınlığını yitirmeden çıkmak:
namusuna dokunmak :
birinin namus ve onurunu olumsuz biçimde etkilemek.
namusuna sinek kondurmamak :
1) kollamak, gözetlemek; 2) namusuna, onuruna laf söylettirmemek
namusunu temizlemek :
ahlak ve onuruna ters düşen bir durumdan kurtulmak için birini ve ...
namzet göstermek :
bir iş için aday belirleyip sunmak, aday göstermek.
nane yemek :
yakışıksız bir davranışta bulunmak, uygunsuz bir iş yapmak.
nanik yapmak :
birini budala yerine koymak, alay etmek.
nankörlük görmek :
nankörce davranışla karşılaşmak:
nar gibi :
iyice kızarmış (yiyecek).
nara atmak (basmak) :
yüksek sesle uzun uzun haykırmak:
narh koymak :
ihtiyaç maddeleri için değişmez fiyat belirlemek.
nârına (nâra) yanmak :
ateşine yanmak:
nasıl ki :
iki cümle arasındaki anlam ilişkisini 'olduğu gibi' anlamıyla bağ ...
nasıl olmuşsa :
her nasılsa:
nasıl olsa :
her durumda, er geç:
nasır bağlamak (tutmak) :
1) nasırlanmak; 2) (Mecaz) duygusuzlaşmak, duyarlığını yitirmek:
nasırına basmak :
çıkarını engellemek:
nasibini almak :
güzel, hoşa giden bir şeyden kısa bir süre de olsa yararlanmak, s ...
nasihatte bulunmak :
nasihat etmek.
nasip almak :
1) Bektaşilikte tarikata girme töreni yapılmak; 2) yararlanmak, k ...
nato kafa, nato mermer :
söz dinlemez, söz anlamaz, taş gibi kafa.
nazar değmek :
göz değmek:
nazara gelmek :
göz değmek:
nazarı değmek :
gözü değmek.
nazarıdikkate almak :
1) dikkatle inceleyerek değerlendirmek; 2) göz önünde bulundurmak
nazarıdikkatini çekmek :
ilgisini çekmek.
nazarıitibara almak :
dikkat etmek, dikkate almak.
nazına katlanmak :
istenen her şeyi hangi durumda olursa olsun yerine getirmek:
nazire yapmak :
bir söze, bir davranışa benzeriyle karşılık vermek.
ne âlâ memleket :
haksız ve yersiz işlerin hoş görüldüğü, kurallaştığı bir ortam iç ...
ne âlem :
yadırganan ancak kızılmayan davranışları olan kimseler için kulla ...
ne âlemde? :
nasıl?
ne alıp veremiyor? :
isteği, dileği nedir, niçin musallat oluyor?' anlamında kullanıla ...
ne altını bırakmak ne üstünü :
bir şeyin veya yerin her tarafını karıştırmak, dolaşmak vb:
ne arar (onda ... ne gezer) :
onda yoktur:
ne biçim? :
nasıl?
ne buyrulur? :
onun nasıl bir şey olduğunu gördünüz, buna ne diyorsunuz?' anlamı ...
ne çare :
çaresi yok, elden ne gelir' anlamında kullanılan bir söz.
ne çıkar :
1) ne zararı var? 2) bir sonuç vermez; 3) nasıl bir yarar umulur
ne çiçektir, biliriz :
ne denli yeteneksiz, niteliksiz olduğunu biliriz' anlamında kulla ...
ne de olsa :
ne denli eksiği, kusuru olursa olsun, böyle olmakla birlikte' anl ...
ne dedim de :
yapılan bir şeyden duyulan pişmanlığı belirten bir söz:
ne demek olsun :
ne demek.
ne demek? :
1) 'öyle şey olur mu, o nasıl şey, yakışık alır mı?' anlamında ku ...
ne demeye :
1) ne diye, nasıl bir düşünceyle, hangi maksatla, niçin? 2) hangi ...
ne denir (dersin) :
bir konuda söyleyecek söz kalmadığını anlatan bir söz.
ne denli :
ne kadar:
ne dese beğenirsin? :
beklenmeyen bir söz söylenildiğinde kullanılan bir söz.
ne diye? :
nasıl bir düşünceyle, niçin?
ne fayda :
iş işten geçtikten sonra alınan boş önlemler için 'neye yarar' an ...
ne gam :
üzülmeye gerek yok.
ne gezer :
bulunmaz, yoktur:
ne gibi? :
nasıl, ne türlü?
ne gözle bakmak :
1) inancını belirtir biçimde bakmak; 2) değerlendirmek
ne güne duruyor? :
1) ... varken başka şey gerekmez: 2) şimdi yapmazsa ne zaman yapa ...
ne günlere kaldık! :
zamanın olaylarından yakınma anlatan bir söz.
ne haber? :
1) herhangi bir bilgi var mı? 2) ne var ne yok; 3) (Alay) 'senin ...
ne hacet :
gereksiz, gerek yok:
ne haddine! :
ona mı düşmüş, ona mı kalmış, ona düşmez:
ne hâlde? :
hangi durumda?
ne hâli varsa görsün :
öğüt ve uyarı dinlemeyenler için 'ne yaparsa yapsın, beni ilgilen ...
ne hesaba gelmek ne de kantara :
elle tutulur olmamak, tutarlı ve sağlam görünmemek:
ne hikmetse (hikmettir) :
1) bilmezlikten gelinen durumlarda kullanılan bir söz: 2) bilinme ...
ne idiği belirsiz :
ne olduğu, soyu sopu belirsiz:
ne imiş? :
ne değeri var?
ne istediğini bilmek :
amacını kesin ve kararlı bir biçimde belirlemek:
ne iyi! :
mutluluk ve beğenme anlatan bir söz.
ne kadar :
1) nicelik bakımından miktar, ölçü, fiyat, zaman anlamlarıyla sor ...
ne kadar olsa :
ne de olsa, sonuçta:
ne kadar varsa :
hepsi, tamamı.
ne lazım :
niçin ilgileniyorsun, ilgilenme.
ne mal olduğunu bilmek (anlamak) :
birinin nasıl bir nitelikte, yetenekte ve yaradılışta olduğunu bi ...
ne mene :
ne çeşit, ne türlü: