eng

Deyimler Sözlüğü (İ)

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z
İ - 1. Sayfa
ibaret olmak (kalmak) :
1) -den oluşmak, meydana gelmek: 2) ancak bu kadar olmak
ibiş gibi :
yüz ve davranışları gülünç olan (kimse).
ibre birinden yana dönmek :
herhangi bir konuda birisi avantajlı duruma geçmek.
ibret almak :
ders almak:
icabına bakmak :
1) gereğini yerine getirmek; 2) (Mecaz) bir kimseyi yok etmek, or ...
icara vermek :
kiraya vermek:
icat çıkarmak :
1) hoş görülmeyen yeni bir huy, davranış göstermek; 2) yadırganan ...
icat etmek :
1) ilk kez yeni bir şey yaratmak: 2) bir şeyi gerçekmiş gibi göst ...
icazet almak :
1) izin, onay almak: 2) diploma almak
icazet vermek :
izin, onay vermek:
icraata geçmek :
uygulamaya veya çalışmaya başlamak:
icraya vermek :
alacağın borçludan alınabilmesi için icraya başvurmak.
iç açmak :
gönle ferahlık vermek, gönlü ferahlatmak.
iç bağlamak :
iç tutmak.
iç çekmek :
üzüntüyle derinden soluk almak:
iç dökmek :
içini dökmek:
iç etmek :
(Argo) eline geçen bir şeyi sahibine bildirmeyerek kendine mal et ...
iç geçirmek :
derin soluk alarak üzüntüsünü belli etmek:
iç gıcıklamak :
1) istek uyandırmak; 2) huylandırmak
iç güveyisi girmek :
karısının ailesinin evinde oturmak üzere evlenmek:
iç güveyisinden hâllice :
(Şaka) 'nasılsın' sorusuna 'eh işte, fena değil' anlamında veril ...
iç içe girmek (geçmek) :
1) karmakarışık olmak; 2) uygun bir biçimde birbirinin içine girm ...
iç tutmak :
yemişin içi oluşmak:
içeri girmek :
1) bir iş veya alışverişte zarar etmek: 2) hapse girmek
içeride olmak :
1) zarar etmiş olmak, borçlanmış olmak; 2) hapishanede olmak
içeriden çıkmak :
hapisten kurtulmak, serbest kalmak:
içeriye atmak (almak veya tıkmak) :
hapsetmek:
içeriye dalmak :
1) kapalı bir yere hızlıca girmek: 2) bir yere izinsiz girmek
içeriye düşmek :
hapse girmek.
içi açılmak :
güzel bir şey karşısında sıkıntısı dağılmak, ferahlamak:
içi alaylı, dışı kalaylı :
dışı süslü, güzel görünüşlü ancak içi berbat' anlamında kullanıla ...
içi almamak :
1) midesi kabul etmemek; 2) sakıncalı gördüğünden veya beğenmediğ ...
içi bayılmak :
1) çok acıkmak; 2) çok şekerli veya yağlı yiyecek ağır gelmek
içi boşalmak :
önemi ve anlamı kalmamak:
içi bulanmak :
kusacak gibi olmak:
içi burkulmak :
bir şeye çok üzülmek:
içi cız etmek :
ansızın içi sızlamak:
içi çekmek :
istek duymak:
içi daralmak :
sıkılmak, bunalmak:
içi dayanmamak :
acıklı bir durumu kaldıramamak.
içi dışı bir (olmak) :
düşündüğünü açıkça söyleyen, gizli bir düşüncesi olmayan, ikiyüzl ...
içi dışına çıkmak :
1) kusmak; 2) kusacak duruma gelmek:
içi erimek :
kaygı duymak, çok üzülmek.
içi ezilmek :
1) üzülmek, yüreği burkulmak: 2) acıkma hissi duymak; 3) (Mecaz) ...
içi ezim ezim ezilmek :
çok üzülmek:
içi geçmek :
1) istemeden kısa bir süre uyuyuvermek: 2) bir işe yaramaz duruma ...
içi gitmek :
1) içi sürmek; 2) bir şeyi yapmayı veya elde etmeyi çok istemek:
içi götürmemek :
1) acıklı bir durum karşısında dayanamamak; 2) kıskanmak, çekemem ...
içi hop etmek :
birdenbire heyecanlanmak:
içi ısınmak :
hoşlanmak, sevmek:
içi içine geçmek :
tedirgin olmak.
içi içine sığmamak :
telaş, sabırsızlık, coşkunluk göstermekten kendini alamamak:
içi içini yemek :
1) istediğini yapamama yüzünden üzülmek: 2) dert etmek
içi kağşamak :
isteksiz ve gönülsüz olmak:
içi kalkmak (kabarmak) :
1) iğrenmek; 2) taşkın bir ağlama duygusu içinde bulunmak; 3) duy ...
içi kan ağlamak :
çok üzüntü duymak:
içi kapanmak :
sıkılmak, bunalmak.
içi kararmak :
1) sıkılmak, bunalmak: 2) hiçbir şeyden tat alamaz olmak; 3) umut ...
içi kazınmak (kıyılmak) :
açlıktan midesinde eziklik duymak.
içi paralanmak (parçalanmak) :
birine acıyarak çok üzülmek:
içi rahat etmek :
kaygı duyulacak bir konu bulunmadığını öğrenerek ferahlamak:
içi sıkılmak :
bunalmak:
içi sızlamak :
bir şey veya kişi için çok üzülmek.
içi sürmek :
ishal olmak.
içi titremek :
1) özen göstermek; 2) çok üşümek; 3) duygulanmak
içi vık vık (fık fık, pır pır) etmek :
sabırsızca, tedirgin davranmak.
içi yağ bağlamak :
yüreği yağ bağlamak.
içi yanmak :
1) çok susamak; 2) büyük bir acı, sıkıntı vb. nedenlerle çok üzül ...
için için gülmek (gülümsemek) :
belli etmeden, gizli gizli gülmek:
için için kaynamak :
aşırı heyecan, gözü peklik ve hareket içindeyken bunu belli etmem ...
için için yanmak :
1) ateşin yanması sürmek, farkına varılmadan yanmak: 2) (Mecaz) d ...
içinde kaybolmak :
1) göze çarpmamak: 2) giysi çok büyük gelmek; 3) beklenen sonuca ...
içinde olmak :
1) herhangi bir özellik yaradılışında var olmak; 2) hevesli, iste ...
içinden bir şeyler kopmak :
içi ezilmek:
içinden geçirmek :
bir şeyi yapmayı düşünmek.
içinden geçmek :
düşünmek, aklından geçmek:
içinden gelmek :
bir şeyi yapmak için içten bir istek duymak:
içinden kan gitmek :
içi kan ağlamak:
içinden konuşmak :
kimsenin duymayacağı kadar yavaş sesle konuşmak.
içinden okumak :
1) ses çıkarmadan okumak; 2) (Argo) sessiz bir biçimde sövmek
içinden yanmak :
çok istemek, sabırsızlık göstermek:
içine almak :
kapsamak.
içine ateş atmak :
aşırı acı, sıkıntı veya üzüntü verecek davranışta bulunmak:
içine ateş düşmek :
büyük bir acı ve üzüntünün etkisi altına girmek:
içine atmak :
1) sıkıntısını kimseye belli etmemek; 2) yapılan bir kötülüğe kar ...
içine baygınlıklar çökmek :
sıkıntı, fenalık basmak:
içine çekilmek (kapanmak) :
çevresindeki kişilerle ilgi kurmamak, duygularını kimseye açmamak ...
içine çekmek :
1) soluk almak; 2) (Mecaz) bilincine varmak, anlamak:
içine daralma gelmek :
sıkıntı basmak, sıkılmak:
içine dert olmak :
bir şeyi yapamamaktan dolayı üzülmek.
içine doğmak :
bir işin olacağını veya olduğunu hiçbir belirtiye dayanmadan önce ...
içine dokunmak :
dertlendirmek, üzmek.
içine fenalık gelmek (basmak) :
ruhu daralmak, sıkılıp bunalmak:
içine hüzün çökmek :
kederlenmeye, hüzünlenmeye başlamak:
içine işlemek :
duygulanmak, etkilenmek, dokunmak:
içine kurt düşmek :
kendisine zararı dokunacak bir durum meydana geleceğinden kuşkula ...
içine kuşku çökmek :
içten içe şüphesi yoğunlaşmak.
içine oturmak :
çok etkilenmek, çok üzülmek.
içine sinmek :
1) isteğince olduğu için huzur ve mutluluk duymak: 2) içi rahat e ...
içine su serpilmek :
ferahlamak.