eng

Deyimler Sözlüğü (T)

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z
T - 1. Sayfa
ta kendisi :
o kimse, tastamam kendisi.
taam etmek :
yemek yemek.
tabak gibi :
dümdüz ve açık (yer).
tabakhaneye bok mu yetiştiriyorsun? (göytürüyorsun?) :
işin bu denli acele ve önemli mi?' anlamında kullanılan bir söz.
taban çıkmak (girmek, koymak) :
futbolda topla oynayan oyuncunun hareketini engellemek için doğru ...
taban tabana zıt (olmak) :
birbirine son derece aykırı:
taban tepmek (patlatmak) :
uzun yol yürümek:
taban yapmak :
(Ekonomi) fiyat, en aşağı duruma düşmek.
tabana kuvvet :
bir yere yayan gitmekten başka çare olmadığını anlatan bir söz:
tabana kuvvet kaçmak :
çok hızlı, koşarak kaçmak:
tabancaya davranmak :
ateş etmek için tabancayı bulunduğu yerden almaya kalkışmak:
tabanları kaldırmak :
koşarak kaçmak:
tabanları patlamak :
çok yürümekten, çok ayakta durmaktan aşırı yorulmak.
tabanları yağlamak :
1) (Alay) uzak bir yere yayan gitmeye hazırlanmak; 2) hızlıca ko ...
tabi kılmak :
egemenliği altına almak, boyun eğdirmek, kendine uydurmak.
tabi tutmak :
tabi kılmak:
tabiri (tabir) caizse :
1) 'sözün özünü söylemek gerekirse' anlamında kullanılan bir söz: ...
taburcu etmek :
doktor hastayı yatarak tedavi gerekmediğinde hastaneden çıkarmak:
tacizlik etmek :
(Halk Dili) tedirgin etmek, can sıkmak.
tacizlik getirmek :
1) tedirgin olmak; 2) usanç getirmek
tacizlik vermek :
1) tedirgin etmek; 2) usandırmak
taç giymek :
1) tahta çıkmak; 2) kral veya kraliçe seçilmek
tadada çıkmak :
(Askeri) yoklamaya katılmak üzere toplanmak.
tadı damağında kalmak :
1) yenen bir şeyin tadını unutamamak; 2) hoşa giden, zevk alınan ...
tadı gelmek :
tat kazanmak.
tadı kaçmak (gitmek) :
1) tatsız bir duruma gelmek: 2) (Mecaz) bir şey hoşa gidecek yönl ...
tadı tuzu kalmamak (bozulmak) :
eski zevki kalmamak, yavanlaşmak:
tadı tuzu yok :
zevksiz, yavan.
tadına bakmak :
ağzına alıp tadını denemek, test etmek:
tadına doyum olmamak :
1) bir şeyin tadı çok beğenilmek; 2) (Mecaz) herhangi bir şey çok ...
tadına varmak :
bir şeydeki ince güzelliği kavramak:
tadında bırakmak :
aşırılığa kaçmamak:
tadından yenmemek :
çok tatlı, çok hoşa gider olmak.
tadını almak :
bir şeyin güzelliğini bilir olmak, zevkine varmak.
tadını bulmak :
tadı yerine gelmek.
tadını çıkarmak :
bir şeyin güzelliğinden veya sağladığı imkânlardan yeterince yara ...
tadını kaçırmak :
aşırılığa kaçmak, hoşa gitmeyen bir durum yaratmak:
tadını tuzunu bulmak :
kıvamına gelmek, beklenen ölçülere ulaşmak.
tafra satmak :
böbürlenmek, büyüklenmek, büyüklük taslamak.
tafsilat vermek :
bir kimse, bir şey veya durumun özelliklerini, inceliklerini, ayr ...
tafsilata girmek :
ayrıntılar üzerinde durmak:
tahakkuk ettirmek :
kurum, kuruluş veya kişilerin herhangi bir konuda ödemesi gereken ...
taharet almak :
temizlenmek.
tahkime gitmek :
herhangi bir anlaşmazlığı, çözülmesini sağlamak için tahkim kurul ...
tahkire uğramak :
hakaret görmek.
tahlilden geçirmek :
gözden geçirmek:
tahsil görmek :
eğitim almak:
tahta çıkmak :
hükümdar olmak:
tahtalıköyü boylamak :
ölmek.
tahtaya kaldırmak :
öğrenciyi sözlü sınav için sınıftaki tahtanın önüne çağırmak.
tahtaya kalkmak :
öğrenci sınıfta kara tahta önüne çıkmak.
tahttan indirmek :
hükümdarlığına son vermek.
takas tukas etmek :
değiştirmek.
takat getirmek :
dayanmak, katlanmak.
takati kalmamak (kesilmek) :
gücü azalmak, bitmek:
takati yetmemek :
gücü yeterli olmamak:
takatsizlik duymak :
güçsüz ve kuvvetsiz kaldığını anlamak:
takılı kalmak :
bir iş bitmemek:
takılıp kalmak :
herhangi bir noktadan ayrılamamak:
takım tutmak :
spor takımlarından birini desteklemek.
takıp takıştırmak :
özenerek süslenmek:
takibe vermek :
banka, alacağını hukuki yoldan tahsil edilebilmek için işi avukat ...
takla atmak :
1) takla hareketini yapmak: 2) (Mecaz) çok sevinmek
takla attırmak :
1) bir şeyi dilediği gibi beceriyle kullanabilmek: 2) birine iste ...
taklidini yapmak :
1) bir şeyin veya kimsenin konuşmasını, davranışını komik bir biç ...
takoz koymak :
1) aracın hareketini önlemek için tekerleklerden birinin önüne ve ...
takrir etmek :
ders anlatmak.
takrir vermek :
1) satışlarda sattığını söylemek: 2) önerge vermek
taksi çevirmek :
hareket hâlindeki taksiyi bir yere gitmek için durdurmak:
taksite bağlamak :
bir şeyi belli aralıklarla, belli miktarlarda ödeme şartları ile ...
taktik vermek :
çeşitli sorunlarda sonuca ulaşmak için yol ve yöntem göstermek:
talandan geçmek :
yağmalanmak:
talibi çıkmak :
talip çıkmak.
talihi yaver gitmek :
talihi iyi olmak, işi yolunda gitmek:
talihin kucağına atılmak :
kendi kaderine boyun eğmek:
talihine küsmek :
kötü bir durum veya olayla karşılaşıldığında yalnızca talihi suçl ...
talimat vermek :
üst düzeyde bulunan biri, yaptıracağı işle ilgili olarak görüşünü ...
talip çıkmak :
1) kız evlenme teklifi almak: 2) bir şeye istekliler bulunmak
talkın vermek :
ölü gömüldükten sonra mezar başında imam dinî sözler söylemek.
tam adamına çatmak :
olumsuz bir davranış ve tutum içinde bulunan kimseyle karşı karşı ...
tam adamını bulmak (adamına düşmek) :
1) en uygun kişiyi seçmek; 2) (Alay) en uygunsuz kişiyi seçmek
tam gelmek (olmak) :
uygun gelmek, uymak:
tam maaşla tekaüt (emekli) :
(Şaka) işi az, ödeneği çok olan bir işe yerleşenler için söylene ...
tam üstüne basmak :
1) kesin olarak belirlemek: 2) doğru olanı, benzerini, istenileni ...
tamam bulmak :
(Eskimiş) bitmek, sona ermek.
tamam gelmek :
bir şeye uygun düşmek.
tamir görmek :
onarılmak, düzeltilmek, yenilenmek:
tamire vermek :
onarılmak için bir şeyi onaracak kimse veya yere vermek.
tamtakır kuru (kırmızı) bakır :
boş, bomboş:
tan ağarmak (atmak, sökmek) :
gün doğmaya başlamak, şafak sökmek:
tan tuna gitmek :
öldürülmek veya başı belaya uğramak.
tan yeri ağarmak :
sabah olmaya başlamak, ufku belli belirsiz bir aydınlık kaplamak:
tandem oynamak :
(Spor) kalecinin önünde savunmak amacıyla duran iki oyuncu paslaş ...
tane bağlamak :
meyve veya herhangi bir bitkinin tohumları tane durumuna gelmek.
tane tane söylemek (konuşmak) :
acele etmeden, seslerin hakkını vererek herkesin anlayabileceği g ...
tanıdık çıkmak :
1) önceden birbirlerini tanımış olmak, tanış olmak; 2) bir şeyi d ...
tanımazlıktan gelmek :
bir kimseyi tanıdığı hâlde tanımıyormuş gibi davranmak.
tanış çıkmak :
daha önceden tanışmış olmak.
Tanrı yarattı dememek :
Allah yarattı dememek.
Tanrı'nın günü :
Allah'ın günü: