eng
Dil Bilgisi Terimleri Sözlükleri
Bilim Terimleri Sözlükleri
Teknik Terimler Sözlükleri
Sanat Terimleri Sözlükleri
Spor Terimleri Sözlükleri
Hukuk Terimleri Sözlükleri
Ekonomi Terimleri Sözlükleri
Eğitim Terimleri Sözlükleri
Çevre Terimleri Sözlükleri
Sağlık Terimleri Sözlükleri
Sosyal Terimler Sözlükleri
Tarihi Şahsiyetler
Sarı Sayfalar
Deyimler Sözlüğü (Ç - 2)
#
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
Deyimler Sözlüğü (Ç - 2. Sayfa)
çeşni tutmak
:
ekmekçilikte una karıştırılacak suyun oranını belirtmek.
çetele çekmek (tutmak)
:
hesap tutmak amacı ile bir yere çizgiler çizmek.
çeteleye dönmek
:
insanın yüzünde veya başka bir tarafında birçok kesik ve sıyrık o
...
çevir kazı yanmasın
:
(Alay) karşısındakine dokunacak yersiz bir söz söylediğini fark
...
çeyiz düzmek
:
çeyiz hazırlamak:
çıbanın başını koparmak
:
ağır bir sorunun patlak vermesine yol açmak.
çığ gibi büyümek
:
bir olay birdenbire ve etkileyici bir biçimde büyümek.
çığır açmak
:
bir alanda yeni bir yol, yöntem başlatmak:
çığlık atmak (koparmak, basmak)
:
kulak tırmalayıcı korkunç sesler çıkararak acı acı bağırmak:
çıkar gözetmek
:
çıkarına bakmak.
çıkarına bakmak
:
yalnızca kendini ve kendi durumunu gözeterek çıkar sağlamak.
çıkarını tepmek
:
1) kendisine yarar sağlayacak bir şeyi veya bir durumu istememek;
...
çıkıntılık etmek
:
1) itiraz etmek; 2) yolunda giden işi bozmak
çıkış almak
:
1) işten ayrılmak; 2) çıkış belgesi almak
çıkış vermek
:
belge düzenleyip işine son vermek.
çıkış yapmak
:
1) bir tartışmada, karşı düşüncede olanları alt etmek için sert d
...
çıkmaz ayın son çarşambası
:
(Şaka) işin hiçbir zaman yapılmayacağını anlatan bir söz.
çıkmaza girmek
:
bir iş çözümlenemeyecek, içinden çıkılmayacak bir duruma düşmek:
çıkmaza sokmak
:
bir işi, bir durumu çözümlenemez, güç bir duruma getirmek:
çıkmazda olmak
:
çözüm bulamamak, çözümsüz durumda olmak:
çılgına dönmek
:
1) sevinç, öfke, kızgınlık vb. duygular sonucu aşırı ölçüde heyec
...
çın çın inletmek
:
gür ve keskin ses çıkarmak.
çın çın ötmek
:
sürekli olarak keskin ses çıkarmak:
çın tutmak
:
doğru olduğunu söylemek, doğrulamak.
çıngar çıkarmak (koparmak)
:
gürültü, kavga çıkarmak.
çıngar kopmak (çıkmak)
:
gürültü, kavga çıkmak:
çıngırağı çekmek
:
(Argo) ölmek.
çırak almak
:
yanında çırak çalıştırmak.
çırak çıkarmak
:
1) bir kimseyi beklediğinden az bir kazançla ortaklıktan uzaklaşt
...
çırak vermek
:
çırak olarak çalışması için bir iş yerine göndermek:
çırpı gibi
:
çok ince, çok zayıf (kol ve bacak).
çırpı vurmak
:
boyaya batırılmış ipin gerilip çabucak çırpılmasıyla yüzeylere çi
...
çırpıya getirmek
:
bir sıra veya çizgi üzerine getirmek.
çıt (çıtını) çıkarmamak
:
1) ses çıkarmamak: 2) hiç konuşmamak
çıt çıkmamak
:
en hafif bir ses bile çıkmamak:
çıtayı yükseltmek
:
hedefi yüksek belirlemek.
çıtı çıkmamak
:
hiç konuşmamak.
çıyan gibi
:
hain bakışlı (kimse).
çiçeğe kesmek
:
çiçek açmak:
çiçeği burnunda, çamuru karnında
:
çok taze (sebze veya meyve).
çiçek açmak (vermek)
:
1) çiçeklenmek: 2) (Mecaz) yeniden ortaya çıkmak, görüntü vermek
çiçek çıkarmak
:
çiçek hastalığına tutulmak:
çiçek gibi
:
temiz, bakımlı, güzel:
çiçek olmak
:
yaşına, durumuna uymayan aşırı davranışlarda bulunmak.
çift görmek
:
sarhoş olmak.
çift koşmak
:
hayvanları sabana, pulluğa koşmak.
çift sürmek
:
saban, pulluk kullanarak toprağı ekilebilir duruma getirmek.
çifte atmak
:
1) at, eşek arka ayakları ile vurmak; 2) iki namlulu av tüfeğini
...
çifte çubuğa gitmek
:
ekim ve biçim işleriyle uğraşmak:
çifte koşmak
:
çift koşmak:
çifte vurmak
:
çiftelemek.
çifte yemek
:
hayvanın çiftesine maruz kalmak.
çifti bozmak
:
çiftçilik yapmaktan vazgeçmek.
çiğ düşmek
:
hoş karşılanmamak, kaba ve yersiz bulunmak:
çiğ kaçmak
:
yersiz, yakışıksız olmak:
çiğ süt emmiş
:
iyiliğini gördüğü insana kötülük yapan kişiler için kullanılan bi
...
çiğden vermek
:
(Askeri) yiyecek karşılığını para olarak ödemek.
çiğlik etmek
:
ters veya yersiz bir davranışta bulunmak:
çil yavrusu gibi dağılmak
:
toplu olarak bulunan insanların her biri bir yana dağılmak:
çile çekmek
:
büyük sıkıntı ve üzüntü içinde yaşamak:
çile çıkarmak (doldurmak)
:
sıkıntılı bir işin veya bir durumun sona ermesini beklemek:
çileden çıkmak
:
1) olup bitenler karşısında sabrı ve dayanıklılığı kalmayıp taşkı
...
çilesi dolmak
:
1)(Eskimiş) derviş ve tarikat ehli, sadece dua ve ibadetle geçirm
...
çileye girmek
:
dervişlerin kırk gün süre ile kendilerine uyguladıkları zorlu ve
...
çimdik atmak (basmak)
:
çimdiklemek:
çiriş gibi
:
yapışkan ve acı.
çirkefe taş atmak (çirkefi üzerine sıçratmak)
:
edepsiz bir kimsenin tepkisine yol açacak bir davranışta bulunmak
...
çirkin kaçmak
:
hoş olmayan bir durum olmak.
çişi gelmek
:
işeyeceği gelmek.
çitlembik gibi
:
ufak tefek, esmer ve sevimli.
çivi gibi
:
1) çok sağlam ve çevik (kimse); 2) çok soğuk:
çivi kesmek
:
(Teklifsiz Konuşma) çok üşümek:
çivi kırmak
:
ayakkabıların içinden çıkan çivi uçlarını bir aletle kesip raspa
...
çivi sokmak (sürmek)
:
bir işin olmasında engel, güçlük çıkarmak:
çizgi çekmek
:
1) bir noktayı hat biçiminde çeşitli yönde uzatmak: 2) (Mecaz) bi
...
çizgisinden sapmamak
:
görüşlerinden vazgeçmemek, kararlı davranmak.
çizmeden yukarı çıkmak
:
bilmediği, aklının ermediği, yetkisi dışındaki bir işe karışmak:
çizmeleri çekmek
:
bir işe girişmek:
çizmeyi aşmak
:
bilmediği, aklının ermediği, yetkisi dışındaki bir işe karışmak:
çoban kulübesinde padişah rüyası görmek
:
içinde bulunduğu duruma uygun düşmeyen düşler kurmak.
çocuk (çocuğunu) düşürmek
:
gebe kadın çocuğunu vaktinden önce ve ölü olarak doğurmak, düşük
...
çocuk aldırmak
:
(Tıp) kadın karnındaki bebeği hekime ameliyatla aldırmak.
çocuk dünyaya getirmek
:
çocuk doğurmak.
çocuk gibi
:
1) yetenekleri gelişmemiş, çocuk kalmış: 2) kolay kanar, kolay in
...
çocuk gibi sevinmek
:
çok sevinmek:
çocuk kalmak
:
büyümüş olmasına rağmen çocukça düşünceler taşıyıp çocuk gibi dav
...
çocuk mu avutuyorsun (kandırıyorsun)
:
söylenenlere inanmadığını belirtmek bir için kullanılan bir söz.
çocuk olmak
:
çocuklaşmak.
çocuk oyuncağı hâline getirmek
:
yeteneksiz kimselerin karışmasıyla bir işi değerinden düşürmek.
çocukla çocuk, büyükle büyük olmak
:
içinde bulunulan yere veya çevredeki insanlara uymak.
çocukluğu tutmak
:
çocuksu davranışlarda bulunmak.
çocukluk etmek
:
1) çocukça davranışlarda bulunmak; 2) gereği gibi düşünmeden dene
...
çok baharın otunu yemek
:
hayatı dolu dolu yaşamış olmak.
çok şey!
:
şaşma anlatan bir söz.
çokbilmişlik taslamak
:
kendini çokbilmiş gibi göstermek:
çoluk çocuğa karışmak
:
evlenip çocukları dünyaya gelmek:
çoluk çocuk elinde kalmak
:
deneyimsiz, çok genç kişilerin eline geçmek.
çomak sokmak (koymak)
:
bir işi aksatan, engelleyen davranışta bulunmak.
çorap kaçmak
:
çorabın bir teli kopup örgüsü uzunlamasına açılmak.
çorap söküğü gibi gitmek (gelmek)
:
başlayan bir iş veya birbirine bağlı birçok iş arka arkaya ve kol
...