eng

Deyimler Sözlüğü (C - 2)

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama

Deyimler Sözlüğü (C - 2. Sayfa)

cart (zırt) kaba kâğıt :
(Argo) yüksekten atana veya çalımlı bir tavır takınana karşı 'sen ...
cart cart ötmek :
çok konuşmak:
cart curt etmek :
göz korkutmak veya övünmek amacıyla abartılı konuşmak:
cartayı çekmek :
(Argo) ölmek:
cascavlak (ortada) kalmak :
bütün imkânları elinden alınmak:
cavlağı çekmek :
(Argo) ölmek:
cayırtı koparmak :
çok gürültü koparmak.
cayırtı vermek :
gürültü ile gözdağı vermek.
cayırtıyı basmak :
birdenbire bağırıp çağırmaya başlamak.
caz yapmak :
1) boşa konuşmak, gevezelik etmek; 2) aykırı düşünceler ortaya at ...
ce demeye mi geldin? :
(Şaka) 'bu kadar az oturmaya mı geldin?' anlamında kullanılan bi ...
cebellezi etmek :
cebine indirmek:
cebi para görmek :
parası yokken para kazanmaya başlamak.
cebine indirmek (atmak) :
hakkı olmadığı hâlde parayı kendine mal etmek.
cebini doldurmak :
karşılaştığı elverişli durumlardan yararlanarak bol para kazanmak ...
cebir kullanmak :
bir işi yaptırmak için zora başvurmak.
cefa çekmek (görmek) :
zulüm görmek:
cefaya katlanmak :
zulme tahammül etmek:
cehennem gibi :
çok sıcak.
cehennem ol! :
defol!' anlamında kullanılan bir söz.
cehennem olup gitmek :
defolmak:
cehenneme çevirmek :
yaşanılmaz bir duruma getirmek:
cehenneme kadar yolu var :
defolsun, istediği yere kadar gitsin' anlamında kullanılan bir sö ...
cehennemi boylamak :
sevilmeyen bir kimse ölmek.
cehennemin bucağı (dibi) :
çok uzak yer:
cehennemin dibine gitmek :
kızılan bir kimse defolup gitmek.
ceketini alıp çıkmak :
1) ilişkisini tamamen koparmak; 2) hiçbir şey almadan birlikteliğ ...
cellat gibi :
acımasız.
cemaate uymak :
içinde bulunulan bir topluluğa uyarak davranmak.
cemaatle namaz kılmak :
imama uyarak namaz kılmak.
cemre düşmek :
sıcaklık yükselmek:
cenaze gibi :
benzi sararmış.
cenazeyi kaldırmak :
1) ölüyü gömmek üzere götürmek; 2) ölüyü gömmek; 3) (Mecaz) ortad ...
cendereye sokmak :
manevi baskı altına almak:
cennet gibi :
güzel, bakımlı (yer):
cennete çevirmek :
temiz, bakımlı, güzel bir yer durumuna getirmek.
cennete dönmek :
güzel, rahat yaşanılır, bakımlı bir yer durumuna gelmek.
cep harçlığını çıkarmak :
günlük masrafını karşılayacak kadar kazanç sahibi olmak:
cep yakmak :
çok pahalı olmak.
cephe açmak :
savaş olmayan bir bölgede, savaşa hazırlanmak ve başlamak:
cepheden cepheye koşmak :
durmadan değişik cephelerde savaşmak, yılmak bilmemek.
cepten harcamak :
bir başkasının söylemediği bir sözü söylemiş gibi aktarmak.
cepten vermek :
kendi kesesinden, kendi malından ödemek:
ceremesini çekmek :
başkasının yol açtığı zararı ödemek.
cereyan çarpmak :
elektrik akımına tutulup etkisinde kalmak.
cereyana kapılmak :
1) elektrik akımıyla çarpılmak; 2) suyun akışı içinde kalıp sürük ...
cereyanda kalmak :
1) kapalı bir yerde, karşılıklı açık pencere veya kapı arasında m ...
cerre çıkmak :
medreselerde okuyan softalar para ve erzak toplamak için belli ay ...
cesaret göstermek :
yürekli davranmak.
cesarete gelmek :
yılgınlığı gitmek, yüreklenmek.
cesaretini toplamak :
kendine güven duygusunu, yürekliliğini ve atılganlığını bir araya ...
cevabı dikmek (dayamak veya yapıştırmak) :
(Halk Dili) kesin, ters ve karşısındakinin beklemediği bir karşıl ...
cevahir yumurtlamak :
(Teklifsiz Konuşma) cevher yumurtlamak.
cevapsız bırakmak :
karşılığında herhangi bir cevap vermemek, bir tepki göstermemek:
cevapsız kalmak :
cevap alınamamak:
cevher yumurtlamak :
(Teklifsiz Konuşma) değerli sözler söylediğini sanarak saçmalamak ...
ceviz kırmak :
yanlış tutum veya davranışta bulunmak, hata yapmak:
ceylan gibi :
yapısı ince ve uyumlu.
ceza almak :
cezalandırılmak.
ceza çekmek :
1) hapiste yatmak: 2) manevi bakımdan işlenen suçun ağırlığını çe ...
ceza görmek :
kendisine ceza verilmek, cezalandırılmak.
ceza vermek :
1) cezalandırmak; 2) para cezası ödemek
ceza yemek :
cezalandırılmak.
cezasını bulmak :
hak ettiği kötü sona uğramak:
cezasını çekmek :
1) yaptığı bir kusur veya tedbirsizliğin zararına uğramak: 2) hük ...
cezaya çarptırmak :
cezalandırmak:
cezbeye tutulmak (kapılmak) :
bir duygu veya bir inanışın etkisiyle aşırı ölçüde coşup kendinde ...
cezve sürmek :
kahveyi pişirmek için cezveyi ateşe koymak.
cıcığı çıkmak :
1) çok yorulmak; 2) hırpalanmak
cıcığını çıkartmak :
cıcığı çıkmak.
cılk çıkmak :
kusurlu, boş veya bozuk çıkmak.
cılk etmek :
bozmak, çürütmek.
cılkı çıkmak :
bozulmak, doğru ve uygun yolundan ayrılmak.
cıva gibi :
yerinde durmaz, ele avuca sığmaz, çok hareketli.
cız etmek :
1) 'cız' diye ses çıkarmak; 2) acı duymak
cızlamı çekmek (cızlam etmek) :
1) kaçmak, savuşup gitmek; 2) (Argo) ölmek:
ciddiye almak :
inanmak, gerçek sanmak, önem vermek:
ciğer kebap olmak :
büyük bir acıya uğramak, yüreği yanmak.
ciğeri beş (on) para etmemek :
değersiz, aşağılık bir kimse olmak:
ciğeri parçalanmak :
yüreği parçalanmak.
ciğeri sızlamak :
yüreği sızlamak.
ciğeri yanmak :
çok acı ve sıkıntı çekmek, büyük bir acıya uğramak, yüreği yanmak ...
ciğerimin köşesi :
1) çok sevdiğim: 2) çok sevgili evladım
ciğerine oturmak :
masraf çok ağır gelmek.
ciğerini (delip) delmek (geçmek) :
acıklı bir durum, kişiye dayanılmaz bir üzüntü vermek.
ciğerleri bayram etmek :
1) her zamankinden daha iyi cins sigara içmek; 2) temiz havaya çı ...
cihana gelmek :
1) doğmak; 2) (Mecaz) meydana gelmek, ortaya çıkmak
cihanı tutmak :
her tarafa yayılmak, dünyayı tutmak.
cihat açmak :
savaş için çağrı yapmak.
cila çekmek :
içilen içkinin etkisini azaltmak veya artırmak amacıyla bir şey i ...
cim karnında bir nokta :
1) hiçbir bilgisi olmayan, cahil; 2) acemi, toy
cin çarpmak :
bir inanışa göre, cinlerin öfkesiyle inme inmek.
cin çarpmışa dönmek :
neye uğradığını bilemeyecek kadar kötü bir duruma düşmek.
cin damarına basmak :
kişiyi çok sinirlendirecek söz söylemek, çileden çıkarmak:
cin gibi :
anlayışlı ve zeki:
cin ifrit olmak (kesilmek) :
son derece kızmak, öfkelenmek:
cin olmadan şeytan (adam) çarpmak :
gücünün üstündeki işleri başarmaya kalkışmak.
cini tutmak :
çok sinirlenmek.
cinine gitmek :
nefret etmek, tiksinmek:
cinleri (cin) tepesine çıkmak (binmek) :
çok kızmak: