|
Deyimler Sözlüğü (E - 2)
Deyimler Sözlüğü (E - 2. Sayfa)
-
elde tutmak
:
-
sahibi olsun olmasın, bir malı mülkiyeti altında bulundurmak, zil ...
-
elden ağza yaşamak
:
-
günlük kazancı ancak gereksinimlerini karşılayacak kadar olmak.
-
elden almak
:
-
1) bir malı pazara çıkarılmadan sahibinden doğrudan satın almak; ...
-
elden ayaktan düşmek (kesilmek)
:
-
yaşlılık sebebiyle veya sağlığı büsbütün bozularak çalışamaz duru ...
-
elden bırakmamak (düşürmemek)
:
-
bir şeyle sürekli ilgilenmek, elden düşürmemek.
-
Elden Çıkarmak
:
-
1) bir şeyin sahipliğini başkasına geçirmek, satmak: 2) yitirmek
-
elden çıkmak
:
-
1) malı olmaktan çıkmak, malı satılmak; 2) kaybedilmek:
-
elden ele dolaşmak (gezmek)
:
-
iyi nitelikleri dolayısıyla çok ilgi görmek, çok beğenilmek:
-
elden ele geçmek
:
-
çok sahip değiştirmek:
-
elden geçirmek
:
-
eksiklik veya bozukluklarını gidermek veya denetlemek için incele ...
-
elden gel!
:
-
1) (Argo) ver! 2) (Teklifsiz Konuşma) kutlamak amacıyla söylenen ...
-
elden geldiği kadar
:
-
yapılabildiği, olabildiği kadar:
-
elden gelmemek
:
-
yapamamak, dayanamamak:
-
elden kaçırmak
:
-
elde edilebilecek bir şeyden türlü sebeplerle yararlanamamak:
-
elden kaçmak
:
-
1) sahip olamamak; 2) değerlendirememek:
-
elden ne gelir?
:
-
çaresiz bir durumda yapılacak bir şey olmadığını anlatan bir söz:
-
ele alınır
:
-
oldukça iyi, işe yarar.
-
ele alınmaz
:
-
çok kötü, berbat.
-
ele almak
:
-
1) bir şey üzerinde çalışmaya başlamak: 2) bir konuyu görüşmek; 3 ...
-
ele avuca sığmamak
:
-
1) söz dinlememek, baskı altına alınmamak, zapt edilememek: 2) şı ...
-
ele bakmak
:
-
1) avuç içindeki çizgilere bakıp kişinin geleceğini okumak, el fa ...
-
ele geçirmek
:
-
1) yakalamak: 2) sahibi olmak
-
ele geçmek
:
-
1) yakalanmak: 2) edinilmek
-
ele gelmek
:
-
1) tutulabilmek; 2) bebek kucağa alınacak kadar büyümüş olmak
-
ele vermek
:
-
1) suçlu bir kimseyi haber verip yakalatmak, ihbar etmek: 2) herh ...
-
elekten geçirmek
:
-
1) elemek; 2) ayıklamak; 3) araştırma sonunda doğruyu yanlışı, iy ...
-
-
elektriği kesmek
:
-
elektrik enerjisinin akışına engel olmak.
-
elektriği yakmak
:
-
bir yeri aydınlatmak için elektrik enerjisini açıp kullanmak:
-
elektrik almak
:
-
etkilenmek, etkisi altında kalmak.
-
elektrik vermek
:
-
1) bir yeri elektrikle donatmak; 2) işkence amacıyla birinin çıpl ...
-
eli alışmak
:
-
1) bir işte uzluk, ustalık kazanmak; 2) herhangi bir davranışı âd ...
-
eli armut devşirmek
:
-
birisini bir iş yaparken öbürü boş durmak:
-
eli ayağı (ayağına) dolaşmak
:
-
şaşırmak, telaşlanmak:
-
eli ayağı buz kesilmek (tutmamak)
:
-
güçsüz, dermansız kalmak:
-
eli ayağı titremek
:
-
korku, sinir vb. sebeplerle heyecanlanmak.
-
eli ayağı tutmak
:
-
beden gücü yerinde olmak:
-
eli aza varmamak
:
-
bir şeyi çok alma veya verme alışkanlığında olmak.
-
eli boş çıkmak
:
-
umduğunu alamamak, başarısızlığa uğramak:
-
eli boş dönmek (çevrilmek veya geri gelmek)
:
-
umduğunu alamadan dönmek:
-
eli boş gelmek
:
-
1) armağansız gelmek; 2) umulan şeyi getirmeden gelmek
-
eli böğründe kalmak
:
-
başarısızlığa uğramak, bir şey yapamaz duruma düşmek.
-
eli cebine (cüzdanına veya kesesine) gitmemek (varmamak)
:
-
çok cimri olmak.
-
eli dar (darda) olmak
:
-
para sıkıntısı içinde olmak.
-
eli değmek
:
-
bir şey yapmaya vakit ve fırsat bulmak:
-
eli dursa ayağı durmaz
:
-
kıpırdak, hareketli (kimse).
-
eli ekmek tutmak
:
-
geçimini kendi emeğiyle sağlayacak duruma gelmek:
-
eli eline değmemek
:
-
1) herhangi bir yakınlaşma olmamak; 2) birisiyle cinsel ilişkiye ...
-
eli ermek
:
-
1) yapabilmek, ulaşabilmek: 2) bir işi yapmak için zaman bulabilm ...
-
eli ermez gücü yetmez
:
-
çaresiz, zavallı.
-
eli genişlemek
:
-
bolca paraya kavuşmak.
-
eli gitmek
:
-
bir şeyi kavramak, tutmak istemek.
-
-
eli harama uzanmak
:
-
dinî bakımdan yasaklanmış bir işe yönelmek:
-
eli işe yatmak
:
-
becerikli, eli yatkın, uz olmak.
-
eli kalem tutmak
:
-
1) yazı yazmayı bilmek; 2) düşündüğünü güzel bir anlatımla yazmak ...
-
eli kırılmak
:
-
eli, işe yatkın bir duruma gelmek.
-
eli kolu (eli ayağı) bağlı kalmak (durmak veya olmak)
:
-
bir engel dolayısıyla hiçbir iş yapamaz duruma gelmek:
-
eli koynunda kalmak
:
-
çaresiz kalmak.
-
eli mahkûm olmak
:
-
mecbur durumda kalmak.
-
eli para görmek
:
-
eline para geçmek:
-
eli silah tutmak
:
-
silah kullanabilmek.
-
eli varmamak (gitmemek)
:
-
bir işi yapmaya gönlü razı olmamak:
-
elifi mertek sanmak
:
-
çok cahil olmak:
-
elimi sallasam ellisi, başımı sallasam tellisi
:
-
elini sallasa ellisi, başını sallasa tellisi.
-
elinde avucunda nesi varsa
:
-
maddi olarak sahip olduğu her şey' anlamında kullanılan bir söz.
-
elinde bulunmak (olmak)
:
-
o şeye sahip bulunmak.
-
elinde büyümek
:
-
1) büyütülmek, bakılmak: 2) eğitilmek, bilgi, görgü ve terbiye sa ...
-
elinde kalmak
:
-
1) birinin bakımında, yönetiminde olmak; 2) bir şey satılamayıp s ...
-
elinde olmak
:
-
1) bakımı, gözetimi altında olmak; 2) egemenliği altında, yetkisi ...
-
elinde patlamak
:
-
1) bir şey satılamayıp sahibinde kalmak; 2) haber vb.ni uygun zam ...
-
elinde tutmak
:
-
1) kendi tekelinde bulundurmak, başkalarına kaptırmamak; 2) bir m ...
-
elinden (bir şeyi) düşürmemek
:
-
sürekli onunla ilgilenmek:
-
elinden almak
:
-
bir şeyden mahrum etmek:
-
elinden bir iş (şey) gelmemek
:
-
çaresizlikten veya yeteneksizlikten bir iş yapamamak:
-
elinden bir kaza (sakatlık) çıkmak
:
-
istemeyerek birini yaralamak veya öldürmek:
-
elinden geleni ardına (arkasına) koymamak
:
-
yapabileceği bütün kötülükleri yapmak:
-
elinden geleni yapmak
:
-
gücünün yettiği kadarını yapmak:
-
-
elinden gelmek
:
-
yapabilmek:
-
elinden hiçbir şey kurtulmamak
:
-
her şeyi becerebilmek.
-
elinden iş çıkmamak
:
-
çabuk iş görememek.
-
elinden iyi iş gelmek
:
-
becerikli, hünerli olmak.
-
elinden kan çıkmak
:
-
cinayet işlemek:
-
elinden kurtulmak
:
-
birinden kaçmayı başarmak:
-
elinden tutmak
:
-
1) yardım etmek; 2) kayırmak
-
eline (elinize veya ellerinize) sağlık
:
-
el emeği ile güzel bir şey yapana söylenen iyi dilek sözü.
-
eline almak
:
-
1) bir işin veya yerin yönetimini üstlenmek; 2) bir işi kendi yap ...
-
eline ayağına kapanmak (sarılmak, düşmek)
:
-
birine çok yalvarmak.
-
eline ayağına üşenmemek
:
-
her türlü ayak hizmetini yüksünmeden yapmak, hamarat olmak.
-
eline düşmek
:
-
1) egemenliği, buyruğu altına girmek: 2) yakalanmak
-
eline erkek eli değmemiş olmak
:
-
kız, namuslu olmak.
-
eline eteğine doğru
:
-
her türlü kötülükten uzak olan, dürüst.
-
eline eteğine sarılmak
:
-
çok yalvarmak.
-
eline fırsat geçmek
:
-
imkân bulmak:
-
eline geçmek
:
-
1) kazanmak, edinmek, elde etmek: 2) rastlamak, bulmak
-
eline tutuşturmak
:
-
karşısındakinin isteyip istemediğini düşünmeksizin verivermek:
-
eline yüzüne bulaştırmak
:
-
bir işi gerektiği gibi yapamamak, başarısız olmak, becerememek.
-
elini arı kovanına sokmak
:
-
elini taşın altına koymak.
-
elini ayağını öpeyim
:
-
çok yalvarırım' anlamında kullanılan bir söz.
-
elini belli etmek (göstermek)
:
-
kâğıt, okey vb. oyunlarda elindeki kâğıdı veya taşı, oynayanlara ...
-
elini çabuk tutmak
:
-
gerekli önlemi zamanında almak:
-
elini kana bulamak (bulaştırmak)
:
-
öldürmek.
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
|