|
Deyimler Sözlüğü (E - 3)
Deyimler Sözlüğü (E - 3. Sayfa)
-
elini kolunu sallaya sallaya gelmek
:
-
1) gelirken hiçbir armağan getirmemek; 2) bitirmeye gittiği işten ...
-
elini kolunu sallaya sallaya gezmek
:
-
1) ortada görünmemesi gereken kimse pervasızca dolaşmak; 2) perva ...
-
elini kulağına atmak
:
-
ezan okumak, gazel veya türkü söylemek için elini kulak kepçesini ...
-
elini oynatmak
:
-
parayı esirgememek.
-
elini sallasa ellisi (başını sallasa tellisi)
:
-
birinin karşı cinsten birçok insanı kolaylıkla elde edebileceğini ...
-
elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak
:
-
hiçbir iş yapmamak:
-
elini taşın altına koymak (sokmak)
:
-
bir konuda sorumluluk üstlenmek.
-
elini uzatmak
:
-
yardım etmek:
-
elini veren kolunu alamaz
:
-
kendisine iyilik yapıldığında devamını fazlasıyla isteyen kimsele ...
-
elini vicdanına koymak
:
-
doğru, yansız, hakça davranmak.
-
elinin altında olmak
:
-
1) her zaman kolayca alınıp yararlanılabilecek yerde ve yakınlıkt ...
-
elinin hamuruyla erkek işine karışmak
:
-
kadınlar, beceremeyeceği işleri yapmaya kalkışmak.
-
elinin tersiyle çarpmak
:
-
ayanın arkasıyla şiddetle tokat atmak.
-
elinin tersiyle itmek
:
-
reddetmek, kabul etmemek:
-
eliyle koymuş gibi
:
-
aramadan, kolayca:
-
elle tutulacak tarafı (yanı) kalmamak
:
-
1) sağlam bir yanı kalmamak; 2) güvenilecek veya kayrılacak bir y ...
-
elle tutulur
:
-
1) çok açık ve belli; 2) somut
-
elle tutulur gözle görülür (dille anlatılır)
:
-
çok belirgin, çok açık:
-
elle tutulur tarafı olmamak
:
-
hiçbir değerli yanı olmamak.
-
ellenmiş dillenmiş
:
-
iffetsizliği yayılmış (kadın).
-
eller yukarı!
:
-
ellerini kaldırarak teslim ol' anlamında kullanılan bir söz.
-
ellerde gezmek
:
-
1) elden ele dolaşmak; 2) (Mecaz) el üstünde tutulmak, saygı ve s ...
-
elleri (ellerin) dert görmesin
:
-
ellerine sağlık' anlamında kullanılan bir iyi dilek sözü:
-
ellerim yanıma gelsin
:
-
Allah canımı alsın ki doğru söylüyorum' anlamında kullanılan bir ...
-
elma da alma da demesini biliriz
:
-
şartlara göre uygun davranırız' anlamında kullanılan bir söz.
-
elma gibi
:
-
kırmızı (yanak).
-
-
elmas gibi
:
-
çok iyi, çok değerli:
-
emanet bırakmak (etmek, vermek)
:
-
bir şeyi veya bir kimseyi birine veya bir yere bir süreliğine bır ...
-
emdiği (helal) süt haram olmak
:
-
herhangi bir isteğinin yapılmamasından sonra ilenmek:
-
emdiği sütü burnundan getirmek
:
-
birisine çok sıkıntı çektirmek:
-
eme seme yaramamak
:
-
işe yaradığı kabul edilmemek, makbule geçmemek, takdir edilmemek.
-
eme yaramak
:
-
işe yaramak, yararlı olmak.
-
emeği geçmek
:
-
bir şeyin ortaya çıkması için çalışmış olmak:
-
emek çekmek
:
-
bir işte çok çalışarak yorulmak.
-
emek harcamak
:
-
çaba göstermek.
-
emek vermek
:
-
bir şeyin meydana gelmesi için özenle ve çok çalışmak:
-
emekliye ayırmak (çıkarmak, çıkartmak)
:
-
kanuna göre aylık bağlayarak bir görevliyi görevinden ayırmak:
-
emekliye ayrılmak (çıkmak)
:
-
emekli olmak, tekaüde sevk olunmak:
-
emekliye sevk etmek
:
-
emekliye ayırmak:
-
emel beslemek
:
-
isteği, arzuyu sürekli düşünmek veya güçlendirmek:
-
emeline alet etmek
:
-
birini veya bir şeyi kendi istekleri doğrultusunda kullanmak:
-
emin olmak
:
-
inanmak, güvenmek:
-
emir komuta zinciri içinde olmak
:
-
herhangi bir işlem en alt rütbe veya makamdan en üst rütbe veya m ...
-
emniyet etmek
:
-
güvenmek:
-
emretti patrik efendi
:
-
(Alay) birinin yersiz bir buyruğuna karşı kullanılan bir söz.
-
emrihak vaki olmak
:
-
ölmek:
-
emrine vermek
:
-
1) görevlendirmek, atamak; 2) yararlanması için ayırmak:
-
emrivaki yapmak
:
-
oldu bittiye getirmek.
-
enayiliğine doyma!
:
-
iyi niyetle yaptığı bir davranış sonunda zarar gören kimseye söyl ...
-
endazeyi kaçırmak
:
-
fazla abartmak, ölçüyü kaçırmak:
-
endazeyi şaşırmak
:
-
ne yapacağına karar verememek, eli ayağı dolaşmak:
-
-
endişeye düşmek
:
-
tasaya kapılmak, kaygılanmak:
-
enfiye çekmek
:
-
keyiflenmek amacıyla çürütülmüş tütünden yapılan tozu burna nefes ...
-
engel çıkarmak
:
-
bir işin yapılmasını zorlaştırmak:
-
engel tanımamak
:
-
her türlü zorluğa karşın başarılı olmak:
-
engin dallardan murt yememek
:
-
yükseklerden uçmak, burnu büyük olmak:
-
ense kulak yerinde olmak
:
-
1) (Teklifsiz Konuşma) iri yarı olmak; 2) kelli felli olmak
-
ense yapmak
:
-
(Argo) hiçbir iş yapmadan yan gelip yatmak.
-
ensesinde boza pişirmek
:
-
1) ısıtmak, kızgın duruma getirmek: 2) birini çok üzmek, tedirgin ...
-
ensesine binmek
:
-
birine bir işi yaptırmak için sürekli baskı altında bulundurmak.
-
enseyi karartmak
:
-
ümitsizliğe kapılmak, karamsarlığa düşmek.
-
entel takılmak
:
-
(Argo) bir süre entel gibi yaşamaya, onların yaptıklarını yapmaya ...
-
entrika çevirmek
:
-
entrika ile amacına ermeye çalışmak, dolap çevirmek:
-
entrikaya kurban gitmek
:
-
hileli, dalavereli bir iş sonunda zarara uğramak:
-
ere gitmek (varmak)
:
-
(Halk Dili) kadın veya kız evlenmek.
-
ere vermek
:
-
kızı evlendirmek:
-
ergen olmak
:
-
evlenecek çağa girmek.
-
eriyip bitmek
:
-
üzüntü ve sıkıntıdan çok zayıflamak:
-
eriyip gitmek
:
-
yok olmak:
-
erkân göstermek
:
-
yolunu yordamını öğretmek:
-
erkek gibi
:
-
erkeğe yakışır, erkeğe benzer:
-
erkekliğe sığmamak
:
-
mertliğe, yiğitliğe yakışmamak.
-
erkekliği kesilmek
:
-
erkek fizyolojik görevini yerine getirememek:
-
erkekliğine yedirememek
:
-
mertliğe, yiğitliğe yakıştıramamak:
-
erkeklik taslamak
:
-
kendini erkek gibi göstermek, erkekçe davranışta bulunmak, kabada ...
-
erketecilik etmek
:
-
gözetlemek:
-
-
erketelik yapmak
:
-
gözetlemek:
-
Ermeni gelini gibi kırıtmak
:
-
ağır veya yavaş hareket etmek:
-
erozyona uğramak
:
-
1) aşınmak; 2) (Mecaz) değer veya saygınlık kaybetmek
-
es geçmek
:
-
(Teklifsiz Konuşma) üzerinde durmamak, boş vermek, önemsememek:
-
esamesi okunmamak
:
-
kendisine değer verilmemek, adı anılmamak:
-
esarette kalmak
:
-
uzun süre esir olarak bulunmak.
-
esas vaziyete geçmek
:
-
hazır ol durumunu almak:
-
esasa bağlamak
:
-
belirli bir kurala dayandırmak.
-
esası olmamak
:
-
gerçek olmamak, yalan olmak.
-
esasına bakarsan
:
-
aslına bakarsan.
-
esen kalmak
:
-
ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı, sıhhatli olmak:
-
eser kalmamak
:
-
hiçbir belirti, iz olmamak:
-
esermek besermek
:
-
emek vererek ortaya çıkarmak.
-
esip gürlemek
:
-
sinirli bir biçimde kızmak, bağırmak.
-
esir almak
:
-
1) tutsak etmek; 2) alıkoymak, meşgul etmek
-
esir düşmek
:
-
tutsak olmak:
-
esir etmek
:
-
1) tutsak durumuna getirmek:2) (Mecaz) alıkoymak, meşgul etmek
-
esir yatmak
:
-
savaşta düşman eline düşüp uzun süre tutsak kalmak, esarette kalm ...
-
eski ağza yeni taam
:
-
turfanda bir şey yenilirken söylenen söz.
-
eski defterleri kapatmak
:
-
eski olayları yeniden ele almamak:
-
eski defterleri yoklamak (karıştırmak)
:
-
bir yarar umarak veya başka bir amaçla eski olayları yeniden ele ...
-
eski hamam eski tas
:
-
hiçbir şeyi değişmemiş, eski durumunda kalmış' anlamında kullanıl ...
-
eski hayratı da berbat etmek
:
-
bir işi daha iyi bir duruma sokmaya çalışırken büsbütün bozmak.
-
eski kimliğine bürünmek
:
-
önceki düşüncelerine dönmek:
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
|