|
Deyimler Sözlüğü (E - 4)
Deyimler Sözlüğü (E - 4. Sayfa)
-
eski köye yeni âdet getirmek
:
-
alışılmamış, yadırganan bir yeniliği yapmaya kalkışmak.
-
eski kulağı kesiklerden olmak
:
-
görmüş geçirmiş, çok deneyimli olmak.
-
eskisi kadar (gibi)
:
-
eskiden olduğu gibi, eskiden olduğu biçimde:
-
eskisini aratmamak
:
-
yenisi eskisinin yerini doldurabilmek, yokluğunu sezdirmemek.
-
esmayı üstüne sıçratmak
:
-
davranışlarıyla belayı üstüne çekmek.
-
espri patlatmak
:
-
konuşma sırasında, beklenilmedik anda, ortama uygun hoş, nükteli ...
-
esrar çekmek
:
-
esrar içmek.
-
esrara dalmak
:
-
sırlara gömülmek:
-
estek köstek etmek
:
-
oyalamak, yersiz bahaneler bulmak, işten kaçınmak.
-
eş tutmak
:
-
talimde veya oyunda ikişer olmak için arkadaş seçmek.
-
eşeğe gücü yetmeyip semerini dövmek
:
-
(Teklifsiz Konuşma) güçlü birine kızıp da ondan alamadığı hıncını ...
-
eşeğin kuyruğu gibi
:
-
her zaman aynı durumda kalan, hiç değişikliğe uğramayan:
-
eşeğini sağlam kazığa bağlamak
:
-
işini güven altına almak.
-
eşek derisi gibi
:
-
1) derisi çok kalın; 2) (Mecaz) duygusu az, duygusuz
-
eşek gibi
:
-
kaba, düşüncesiz.
-
eşek kadar
:
-
(Hakaret) büyük, iri, aşırı derecede gelişmiş.
-
eşek sudan gelinceye kadar dövmek
:
-
(Teklifsiz Konuşma) adamakıllı dövmek:
-
eşekten düşmüş karpuza (düşmüşe) dönmek
:
-
1) (Argo) çok şaşırmak, donup kalmak; 2) kötü bir duruma düşmek:
-
eşi manendi (menendi, benzeri) olmamak (bulunmamak, yok)
:
-
benzeri olmamak:
-
eşiğine yüz sürmek
:
-
bir dilekte bulunmak için bir kişiye yalvarmaya gitmek.
-
eşiğini aşındırmak
:
-
işini yaptırmak için bir yere çok gidip gelmek.
-
eşik (eşiğini) atlamak
:
-
1) herhangi bir konuyu doyasıya yaşayarak belli bir olgunluğa ula ...
-
eşkıya gibi
:
-
yüzü, bakışları ve kılığı korkunç olan.
-
et bağlamak
:
-
1) şişmanlamak; 2) yara kapanmak
-
et tırnak olmak
:
-
sıkı aile bağı kurmak.
-
et tutmak
:
-
et bağlamak:
-
-
ete kemiğe dönüştürmek (büründürmek)
:
-
canlandırmak:
-
eteğe varmak
:
-
yardım istemeye gitmek.
-
eteği ayağına dolaşmak
:
-
eli ayağı dolaşmak.
-
eteği kirlenmek
:
-
kadının namusuna dokunulmak.
-
eteğinde namaz kılınmak
:
-
içi dışı çok temiz kişi olmak.
-
eteğindeki taşı dökmek
:
-
bütün bildiklerini açıklamak.
-
eteğinden ayrılmamak
:
-
peşini bırakmamak:
-
eteğinden el çekmek
:
-
1) etliye sütlüye karışmamak; 2) birini tacizden vazgeçmek
-
eteğine düşmek (sarılmak)
:
-
yalvarıp yakarmak.
-
eteğine yapışmak (sığınmak)
:
-
birinin koruyuculuğu altına girmek.
-
eteğini başına atmak (sarmak)
:
-
birini azarlamak, onur kırıcı sözlerle suçlamak.
-
eteğini çekmek
:
-
günah sayılan işlerden uzak durmak.
-
eteğini tutmak
:
-
yardım istemek.
-
eteğiyle mum söndürmek
:
-
uygun olmayan biçimde iş yapmak, sakar olmak, üstünkörü davranmak ...
-
etek açmak
:
-
kadın, cinsel arzusunu belirtmek.
-
etek öpmek
:
-
yaltaklanmak, dalkavukluk etmek.
-
etek silkmek
:
-
1) el etek çekmek; 2) çekilmek, artık karışmamak
-
etek takmak (giymek)
:
-
(Argo) erkek ar, namus, erdem vb. özellikleri bulunmayan duruma d ...
-
etekleri tutuşmak
:
-
çok telaşlanmak:
-
etekleri uzamak
:
-
yanlışları düzeltmek, ayıbını kapatmak.
-
etekleri zil (ıslık veya çalpara) çalmak
:
-
1) çok sevinmek: 2) alınan sevinçli bir haber üzerine telaşa ve h ...
-
eteklerini indirmek
:
-
(Argo) üzerine düşen görevi yerine getirmek.
-
eteklerini toplamak
:
-
düzenli, temiz veya namuslu olmak.
-
eti budu yerinde (etine dolgun)
:
-
şişmanca, tombul.
-
eti kemiğine yapışmak
:
-
çok zayıflamak.
-
-
eti ne budu ne?
:
-
1) 'yaşı küçük' anlamında kullanılan bir söz; 2) 'imkânları, gücü ...
-
etinden et koparmak (kesmek)
:
-
çok acı vermek.
-
etki bırakmak
:
-
kuvvetli bir biçimde etkilemek.
-
etkisini göstermek
:
-
etkisini ortaya koymak, belli etmek.
-
etle tırnak gibi
:
-
birbirlerine candan bağlı, sıkı ilişkili.
-
etliye sütlüye karışmamak
:
-
toplum içindeki çeşitli hareketlerden uzak durmak, hiçbir şeyle i ...
-
etme eyleme
:
-
bir davranış karşısında 'yapma' anlamında kullanılan bir söz:
-
etmediğini bırakmamak (komamak)
:
-
elinden gelen her türlü kötülüğü yapmak.
-
etrafı boş bulmak
:
-
kendisini engelleyecek kimse olmamak:
-
etten duvar örmek
:
-
korumak amacıyla çevresinde kalabalık insan birikmek.
-
etten önce çömleğe düşmek
:
-
bir işte bilgisiz veya yetkisiz olmasına rağmen herkesten önce or ...
-
ettiği hayır, ürküttüğü kurbağaya değmemek
:
-
yol açtığı zarar, yaptığı iyilikten büyük olmak.
-
ettiği yanına (kâr) kalmak
:
-
yaptığı kötülük karşılıksız kalmak, cezasını görememek.
-
ettiğini bulmak (çekmek)
:
-
yaptığı kötü davranışın karşılığını görmek.
-
ettiğini yanına bırakmamak
:
-
yapılan kötü davranışa karşılık vermek.
-
ettiğiyle kalmak
:
-
1) yapmak istediği kötülüğü başarıya ulaştıramayan kimse, başarıs ...
-
ev açmak
:
-
1) ayrı bir eve yerleşmek, ayrı bir eve geçmek; 2) evlenmek
-
ev bark yıkmak
:
-
karı kocayı birbirinden ayırmak:
-
ev bozmak
:
-
1) karı koca ayrılmak; 2) karı kocanın ayrılmalarına sebep olmak
-
ev ev dolaşmak (gezmek)
:
-
her eve uğrayarak dolaşmak.
-
ev işletmek
:
-
genelev sahibi olmak.
-
ev tutmak
:
-
ev kiralamak:
-
evci çıkmak
:
-
tatil günlerinde okul, kışla vb.nden eve gelmek.
-
evde kalmak
:
-
(Teklifsiz Konuşma) kızın evlenme çağı geçmiş olmak:
-
eve çıkmak
:
-
1) aileden ayrılıp ayrı bir evde oturmak; 2) öğrenci yurttan ayrı ...
-
-
evin bağlamak
:
-
ürün tanelenmek, tane bağlamak, olgunlaşmak.
-
evirip çevirmek
:
-
iyice, istediği gibi, adamakıllı gözden geçirmek.
-
evlerden ırak (uzak)
:
-
(Halk Dili) ölüm veya kötü bir durumdan söz edilirken dinleyenler ...
-
evlere şenlik
:
-
(Alay) beğenilmeyen, olumsuz karşılanan bir durum, bir davranış ...
-
evliya gibi
:
-
1) uysal (kimse); 2) iyi ahlaklı (kimse)
-
evrat çekmek
:
-
okunması âdet olan duaları ve Kur'an ayetlerini sürekli tekrarlam ...
-
evvel zaman içinde, kalbur saman içinde
:
-
çok zaman önce' anlamında bir tekerleme.
-
eyer boşaltmak
:
-
1) cirit oyununda hedef olmaktan kurtulmak için eyer üzerinde sağ ...
-
eyer kapatmak (kapamak)
:
-
eyeri atın sırtına koyup bağlamak.
-
eyer vurmak
:
-
eyeri hayvanın sırtına koyup bağlamak.
-
eyeri boş kalmak
:
-
atın binicisi ölmek.
-
eylem koymak
:
-
eylemde bulunmak.
-
eylemde bulunmak
:
-
toplu hâlde hareket etmek:
-
eyleme geçmek
:
-
tasarlanan bir işi uygulamaya başlamak.
-
eyvallah demek
:
-
1) hoş görerek kabul etmek veya edilmek: 2) hoşça kalın, sağlıcak ...
-
eyvallah etmemek
:
-
birinden yardım istememek, gönül borcu olmamak, boyun eğmemek:
-
eyvallahı olmamak
:
-
kimseye gönül borcu, minneti olmamak.
-
eyyam görmek (sürmek)
:
-
iyi günler geçirmek, mutlu zamanlar yaşamak.
-
eyyam ola!
:
-
havanın iyi olmasını dilerim' anlamında kullanılan bir söz.
-
ez de suyunu iç
:
-
değersiz, yararsız şeyler için kullanılan bir söz.
-
ezber bozmak
:
-
birinin sahip olduğu düşüncenin yanlış olduğunu göstermek.
-
ezber etmek
:
-
ezberleyerek akılda tutmak.
-
ezber okumak
:
-
bir metni veya sözü herhangi bir yere bakmadan bellekte kalan biç ...
-
ezberden okumak
:
-
daha önceden belleğine aldığı için herhangi bir yere bakmadan söy ...
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
|