eng
Dil Bilgisi Terimleri Sözlükleri
Bilim Terimleri Sözlükleri
Teknik Terimler Sözlükleri
Sanat Terimleri Sözlükleri
Spor Terimleri Sözlükleri
Hukuk Terimleri Sözlükleri
Ekonomi Terimleri Sözlükleri
Eğitim Terimleri Sözlükleri
Çevre Terimleri Sözlükleri
Sağlık Terimleri Sözlükleri
Sosyal Terimler Sözlükleri
Tarihi Şahsiyetler
Sarı Sayfalar
Deyimler Sözlüğü (F - 2)
#
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
Deyimler Sözlüğü (F - 2. Sayfa)
ferman dinlememek
:
yasa, kural, yol yöntem tanımamak.
ferman sizin
:
siz nasıl isterseniz öyle olsun' anlamında kullanılan bir söz.
fertik çekmek (fertiği kırmak)
:
kaçmak:
feryadı basmak
:
çığlık koparmak, yüksek sesle haykırmaya başlamak:
feryat etmek
:
1) yüksek sesle haykırmak: 2) (Mecaz) büyük bir yokluk, zarar ve
...
feryat koparmak
:
yüksek sesle bağırmak, haykırmak:
ferz çıkarmak
:
acemi bir oyuncuya karşı vezirsiz oynamak.
ferz çıkmak
:
satrançta piyon, karşıdaki en son kareye kadar sürülüp vezir olma
...
fesat çıkarmak (fesada vermek)
:
ara bozmak, ortalığı karıştırmaya çalışmak, insanları birbirine d
...
fesat karıştırmak
:
hile yapmak:
fesini havaya atmak
:
sevinmek.
fetva çıkarmak
:
(Eskimiş) belli bir konuda dinî hukuk kurallarına göre izin almak
...
fetva vermek
:
1) herhangi bir işlemin veya eylemin din kurallarına uygun olup o
...
fetvayişerife çıkarmak
:
1) şeyhülislam fetvası ilan etmek; 2) (Mecaz) kendi kendine yorum
...
feveran etmek
:
birdenbire öfkelenmek, köpürmek, parlamak:
fevt etmek
:
yitirmek, elden kaçırmak.
fevt olmak
:
1) yitmek; 2) ölmek
fıçı gibi
:
kısa boylu ve çok şişman.
fıkır fıkır kaynamak
:
1) bir şeyden bir yerde çok bulunmak: 2) yerinde duramamak
fındık kabuğunu doldurmaz
:
önemsiz, değersiz.
fındık kırmak
:
çapkınlık yapmak.
fındık kurdu gibi
:
ufak tefek, tombulca, sevimli.
fır dönmek
:
bir kimseye yaranmak veya yardım etmek için üstün çaba harcamak:
fırça çekmek (atmak)
:
paylamak.
fırça gibi
:
dik, sık ve sert (saç, sakal):
fırça yemek
:
paylanmak.
fırıldak çevirmek (döndürmek)
:
isteğini elde etmek için hileli yollara başvurmak:
fırıldak gibi
:
düşüncesini sürekli değiştiren, sözünden dönen (kimse).
fırın gibi
:
çok sıcak (yer).
fırsat beklemek (aramak)
:
en uygun şartı, durumu veya zamanı kollamak.
fırsat bilmek
:
bir şeyden belli bir amaçla hemen yararlanmak:
fırsat bu fırsat
:
yararlanılacak en uygun zaman' anlamında kullanılan bir söz:
fırsat bulmak
:
uygun, elverişli zaman bulmak:
fırsat düşmek (çıkmak)
:
bir imkâna kavuşmak:
fırsat her vakit ele geçmez
:
fırsat insanın eline çok seyrek geçtiği için çıkan fırsat iyi değ
...
fırsat kollamak (gözlemek)
:
yapmak istediği iş için uygun bir zaman veya bir durum beklemek:
fırsat sakal altından geçer
:
fırsatı yakalayabilmek için uygun zamanı kollamak gerekir' anlamı
...
fırsat vermek
:
bir işi yapmak için uygun, elverişli şartı sağlamak:
fırsatı ganimet bilmek
:
çıkan fırsattan en iyi biçimde yararlanmak:
fırsatı kaçırmak
:
elverişli durumdan yararlanmamak:
fırsatını düşürmek
:
kolayını bulmak.
fırsattan istifade etmek
:
ele geçirilen imkân veya durumdan en iyi biçimde yararlanmak.
fırtına atlatmak
:
güç durumdan kurtulmak:
fırtına çıkmak
:
sert rüzgâr esmeye başlamak.
fırtına gibi
:
1) hızla, birdenbire: 2) aceleci
fırtına kopmak (patlamak)
:
1) şiddetli fırtına çıkmak: 2) (Mecaz) bir yerde kavga ve gürültü
...
fıstık gibi
:
1) (Teklifsiz Konuşma) dolgun, besili ve canlı; 2) (Mecaz) çok gü
...
fıstıki makamla
:
ağır ağır, yavaş yavaş:
fıtık etmek
:
sıkıntı vermek, üzmek:
fıtık olmak
:
büyük sıkıntı duymak, kahrolmak, çaresiz kalmak.
fidan gibi
:
ince ve uzun (boy):
figan etmek
:
bağırarak ağlamak, inlemek:
fiile koymak
:
eyleme geçirmek:
fikir edinmek
:
kanaat sahibi olmak:
fikir vermek
:
1) düşüncesini bildirmek: 2) bir konuda yol gösterici bilgi edinm
...
fikir yormak
:
bir konuda çok düşünmek.
fikir yürütmek
:
bir konu üzerine düşüncesini söylemek.
fil dişi kuleden bakmak
:
herkesi küçümseyip kendini farklı görmek.
fil dişi kuleye çekilmek
:
herkesi küçümseyip kendisine özgü dünyasına çekilmek:
fil gibi
:
1) çok yemek yiyen (kimse); 2) çok şişman (kimse)
fildişi gibi
:
donuk, beyaz (ten).
filinta gibi
:
genç, ince uzun boylu, çevik, yakışıklı (kimse).
filiz gibi
:
ince ve güzel vücutlu.
filiz vermek
:
1) sürgün çıkmaya başlamak: 2) (Mecaz) ortaya çıkmak
film çekmek
:
1)(Sinema) bir sinema kamerasıyla görüntüleri tespit etmek veya b
...
film çevirmek
:
1)(Sinema) beyaz perdede oynatılacak bir eseri filme almak veya b
...
film oynamak
:
bir film, sinemada gösterilmekte olmak.
film oynatmak
:
bir filmi sinemada göstermek.
finale kalmak
:
şampiyonu belirleyecek son yarışmaya katılma hakkını kazanmak.
fincan gibi
:
iri ve patlak (göz).
fincancı katırlarını ürkütmek
:
zararı dokunabilecek bir kimsenin hoşuna gitmeyen bir davranışta
...
firar etmek
:
kaçmak.
fire vermek
:
eksilmek, azalmak:
fiske fiske kabarmak (olmak)
:
kabarcıklar oluşmak:
fiske kondurmamak (dokundurmamak)
:
bir kimse veya nesneyi en küçük bir tehlikeden bile korumak, titi
...
fiskos etmek
:
başkalarının bulunduğu yerde birkaç kişi gizlice, alçak sesle kon
...
fiş açmak
:
bir işle ilgili konuda gereken bilgileri fiş üzerine yazmaya başl
...
fişek atmak
:
1) ortalığı karıştıracak bir söz söylemek; 2) (Kaba) cinsel birle
...
fişek gibi
:
hızla.
fişek salıvermek
:
ara bozacak söz söylemek.
fişini çekmek
:
1) birine zarar vermek; 2) birini öldürmek; 3) yaşama dönme umudu
...
fişini tutmak
:
bir kimsenin davranışlarını fiş üzerinde belirlemek.
fit olmak
:
(Argo) ödeşmek, razı olmak:
fitil gibi
:
çok sarhoş.
fitil olmak
:
1) çok kızmak; 2) (Argo) sarhoş olmak
fitne fesat çıkarmak
:
1) ara bozucu söz söylemek; 2) ara bozucu davranışta bulunmak
fitne sokmak
:
ara bozmak, insanları birbirine katmak.
fiyaka satmak (sökmek)
:
(Argo) gösteriş yapmak, caka yapmak, çalım satmak:
fiyasko vermek
:
bir girişim başarısızlıkla sonuçlanmak.
fiyat ayarlamak
:
para değerindeki değişiklik ve başka ekonomik şartlar dolayısıyla
...
fiyat biçmek
:
bir değer için ödenecek para karşılığını belirlemek:
fiyat kırmak
:
fiyatı düşürmek, fiyatı indirmek.
fiyat vermek
:
isteyeceği veya ödeyeceği fiyatı bildirmek:
fiyatları dondurmak
:
fiyatların yükselmesini önlemek, fiyatların olduğu gibi kalmasını
...
flört etmek
:
karşı cinsten biriyle duygusal ilişki kurmak, çıkmak:
fol yok yumurta yok
:
bir konu ile ilgili ortada hiçbir belirti olmadığı hâlde varmış g
...
fonda etmek
:
demir atmak:
fondip yapmak
:
bir solukta, bir dikişte içmek.
fora etmek
:
1) açmak, çözmek: 2) (Argo) çıkarmak
format atmak (çekmek)
:
biçimlendirmek.