eng
Dil Bilgisi Terimleri Sözlükleri
Bilim Terimleri Sözlükleri
Teknik Terimler Sözlükleri
Sanat Terimleri Sözlükleri
Spor Terimleri Sözlükleri
Hukuk Terimleri Sözlükleri
Ekonomi Terimleri Sözlükleri
Eğitim Terimleri Sözlükleri
Çevre Terimleri Sözlükleri
Sağlık Terimleri Sözlükleri
Sosyal Terimler Sözlükleri
Tarihi Şahsiyetler
Sarı Sayfalar
Deyimler Sözlüğü (G - 3)
#
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
Deyimler Sözlüğü (G - 3. Sayfa)
gönlü bulanmak
:
1) kusacak gibi olmak; 2) (Mecaz) kuşkulanmak
gönlü çekmek
:
imrenip istemek.
gönlü çelinmek
:
güzel sözlere aldanmak, kapılmak.
gönlü çökmek
:
yaşama gücü azalmak, ruhsal dengesi bozulmak.
gönlü düşmek
:
âşık olmak:
gönlü istemek
:
dilemek, kuvvetle içten arzulamak:
gönlü kalmak
:
1) isteyip de edinemediği bir şeyi istemekten vazgeçmemek; 2) güc
...
gönlü kanmak
:
bir işle ilgili kaygısı kalmamak, mutmain olmak, müsterih olmak.
gönlü kaymak
:
sevmeye eğimli olmak.
gönlü kırılmak
:
üzülmek, incinmek, yerinmek:
gönlü razı olmamak
:
istememek:
gönlü takılmak
:
1) bir şeye karşı ilgi duymak; 2) aşk ile sevmeye başlamak
gönlü varmamak
:
istek duymamak, istememek, çekinmek:
gönlünde kalmak
:
çok istediği hâlde ulaşamamak, elde edememek:
gönlünden geçirmek (geçmek)
:
1) bir şeyin olmasını veya bir şey yapmayı istemek: 2) düşünmek
gönlünden kopmak
:
kendiliğinden vermek:
gönlüne doğmak
:
içine doğmak, sezmek, hissetmek.
gönlüne dokunmak
:
üzülmek, rahatsızlık duymak:
gönlüne girmek
:
kalbine girmek.
gönlüne göre
:
dileğine göre, isteğine uygun olarak.
gönlünü çalmak
:
kalbini çalmak.
gönlünü çelmek
:
1) kandırmak, yola getirmek, aşkını kazanmak: 2) kendi yanına çek
...
gönlünü düşürmek
:
âşık olmak, sevdalanmak:
gönlünü eğlemek
:
mutlu, neşeli vakit geçirmek:
gönlünü kaptırmak
:
âşık olmak:
gönlünü karartmak
:
yaşamaya karşı sevgi ve isteğini azaltmak:
gönlünü pazara çıkarmak
:
sevmek için kendine yakışanı seçmeyip rastgele birini sevmek.
gönlünü serin tutmak
:
sakin, soğukkanlı olmak, hemen heyecanlanmamak.
gönlünü söndürmek
:
küstürmek, kırmak, incitmek:
gönlünü yaralamak
:
incitmek, kırmak, üzmek:
gönlünün dümeni bozuk
:
(Teklifsiz Konuşma) isteklerinde, özellikle gönül işlerinde tutar
...
gönül (gönlünü) almak
:
1) sevindirmek; 2) kırılan bir kimseyi güzel bir davranışla hoşnu
...
gönül açmak
:
insanın iç sıkıntısını gidermek, iç açmak.
gönül akıtmak
:
âşık olmak, sevmek.
gönül avlamak
:
huyunu suyunu yakından bilerek olumlu davranışta bulunmak, tavlam
...
gönül avutmak
:
hoşça vakit geçirmek:
gönül bağlamak
:
severek bağlanmak, içten sevmek, âşık olmak:
gönül birliği etmek
:
duygusal anlamda tam bir uyum içinde olmak.
gönül bulandırmak
:
1) mide bulandırmak; 2) (Mecaz) kuşkulandırmak; 3) (Mecaz) rahats
...
gönül çekmek
:
sevdalı olmak:
gönül eğlendirmek
:
geçici bir ilgi ve sevgi göstererek hoşça vakit geçirmek:
gönül gezdirmek
:
(Halk Dili) seçmek için aklından birçok şey geçirmek.
gönül indirmek
:
kendisine yakıştıramadığı bir şeye razı olmak:
gönül kırmak (yıkmak)
:
birini çok üzecek bir davranışta bulunmak, gücendirmek:
gönül koymak
:
gücenmek, alınmak, darılmak.
gönül okşamak
:
birini hoş bir söz veya davranışla sevindirmek, iltifat etmek.
gönül rızası ile
:
isteyerek.
gönül vermek
:
1) sevmek, âşık olmak: 2) bir şeyi sevmeye, istemeye veya yapmaya
...
gönül yakmak
:
1) insanı aşırı derecede etkilemek, sarsmak, kendinden geçmesine
...
gönül yıkmak
:
birini çok üzecek bir davranışta bulunmak, gücendirmek, gönül kır
...
gönülden ırak olmak
:
sevilmekten yoksun kalmak, sevilmemek.
gör (görürsün)
:
işin sonucunu anla, anlarsın' anlamında kullanılan bir tehdit söz
...
gör bak
:
görürsün, göreceksin' anlamında kullanılan bir söz.
göresi (göreceği) gelmek
:
görmek isteğini duymak, özlemle görmek istemek, özlemek:
görev almak
:
bir görevde bulunmak, bir görevi üstlenmek:
görev bilmek (saymak, addetmek)
:
görev olarak üzerine almak, sorumluluk üstlenmek:
göreyim seni
:
1) senden başarılı sonuçlar bekliyorum: 2) 'sen bunu yaparsan kar
...
görmediğe (görmemişe) dönmek
:
1) tam bir sağlığa kavuşmak; 2) başından geçmemiş gibi olmak:
görmezden gelmek
:
görmemiş gibi yapmak, farkında değilmişçesine davranmak:
görmezlikten gelmek
:
görmemiş gibi davranmak:
görücü gitmek
:
evlenecek erkek için kız görmeye gitmek.
görücülüğe gitmek
:
evlenmek isteyen erkek için kız görmeye gitmek.
görücüye çıkmak
:
evlenmesi söz konusu olan kız görücüye görünmek:
görümcelik yapmak (etmek)
:
görümce, geline kötü davranmak.
görünüş almak
:
şekil almak.
görünüşe aldanma
:
yalnızca dış görünüşe bakarak yargıya varmak insanı yanıltabilir'
...
görünüşü kurtarmak
:
bir işi gereği gibi değil, yapılıyor dedirtmek için üstünkörü yap
...
görüp göreceği rahmet bu
:
görülecek tek şey' anlamında kullanılan bir söz:
görüş bildirmek
:
bir konuda elde edilen düşünce ve deneyimleri vermek.
görüş birliği içinde olmak
:
aynı görüş ve düşünceye sahip bulunmak:
görüş birliği sağlamak
:
aynı görüş ve düşüncede birleşmek.
görüş birliğine varmak
:
farklı görüş ve düşüncelerden sonra aynı görüş ve düşünceye ulaşm
...
gösterime girmek
:
sinema salonlarında bir film oynamaya başlamak.
gösterişe kaçmak
:
gösteriş yapmaya başlamak.
gövdeye atmak (indirmek)
:
(Teklifsiz Konuşma) oburca yemek:
göz (gözler) önüne sermek
:
açıklamak, sergilemek, göstermek, tanıtmak:
göz (gözünün) kuyruğuyla bakmak
:
göz ucuyla bakmak.
göz (gözünün) önünde olmak
:
1) sürekli denetimi altında bulunmak; 2) unutmamak, olduğu gibi h
...
göz (gözünün) önüne serilmek
:
görülmek, bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmak:
göz (gözünün) ucuyla bakmak
:
fark ettirmeden gözlemek, belli etmemeye çalışarak başını çevirme
...
göz açamamak
:
yoğun işler yüzünden bir şeyle ilgilenme imkânı bulamamak:
göz açıp kapayıncaya kadar
:
çok kısa bir sürede:
göz açtırmamak
:
başka bir iş yapmasına vakit veya imkân vermemek.
göz alabildiğine
:
1) gözün görebileceği en uzak yerlere kadar: 2) çok geniş, engin
...
göz ardı etmek
:
gereken önemi vermemek:
göz atmak
:
kısa bir süre, fazla dikkat etmeden bakıvermek:
göz boyamak
:
kandırmak, yanıltmak, gösterişle aldatmak:
göz değmek
:
uğursuzluk, kötülük getirdiğine inanılan kıskanç veya hayran bakı
...
göz dikmek
:
bir şeyi ele geçirmek isteğine kapılmak:
göz doldurmak
:
görünüşü ile umulduğundan çok etkilemek:
göz doyurmak
:
bir şey görünüşü ile umulduğundan çok etkilemek.
göz etmek
:
gözle işaret etmek.
göz gezdirmek
:
1) derinlemesine incelemeden okumak: 2) bir yeri, bir şeyi çabuca
...
göz göre göre
:
1) belli ve apaçık olarak, herkesin gözü önünde: 2) olacağı bilin
...
göz göz olmak
:
üzerinde birçok göz, delik oluşmak veya bulunmak:
göz göze gelmek
:
her iki tarafın bakışları karşılaşmak:
göz gözü görmemek
:
yoğun sis, duman, toz vb. sebeplerle hiçbir şey görülememek:
göz hapsine almak
:
bakışlarını üzerinden ayırmamak, gözetlemek, hiçbir davranışını g
...
göz kamaştırmak (almak)
:
1) kuvvetli ışık veya parlaklık, kısa bir zaman için görüşü bulan
...
göz kaş süzmek
:
dikkatle ve hissettirmeden bakışlarla kontrol altında tutmak: