eng
Dil Bilgisi Terimleri Sözlükleri
Bilim Terimleri Sözlükleri
Teknik Terimler Sözlükleri
Sanat Terimleri Sözlükleri
Spor Terimleri Sözlükleri
Hukuk Terimleri Sözlükleri
Ekonomi Terimleri Sözlükleri
Eğitim Terimleri Sözlükleri
Çevre Terimleri Sözlükleri
Sağlık Terimleri Sözlükleri
Sosyal Terimler Sözlükleri
Tarihi Şahsiyetler
Sarı Sayfalar
Deyimler Sözlüğü (G - 4)
#
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
Deyimler Sözlüğü (G - 4. Sayfa)
göz kesilmek
:
bütün dikkatiyle bakmak.
göz kırpmadan
:
1) acımadan, merhamet etmeden; 2) duraksamadan, çekinmeden
göz kırpmak
:
1) göz kapağını kapayıp açmak: 2) başkasına söylediklerinin doğru
...
göz kırpmamak
:
uyumamak.
göz koymak
:
bir kimseyi veya bir şeyi ele geçirmeyi istemek:
göz kulak olmak
:
1) görme, işitme yoluyla bilgi edinmeye çalışmak; 2) (Mecaz) göze
...
göz nuru dökmek
:
fazla emek sarf etmek:
göz önünde tutmak (bulundurmak)
:
herhangi bir durumun nasıl bir sonuca yol açacağını hesaba katmak
...
göz önüne almak
:
önceden düşünmek, hesaplamak, dikkate almak:
göz önüne getirmek
:
zihinde canlandırmak, tasarlamak.
göz süzmek
:
baygın ve anlamlı bakmak:
göz ucuyla görmek
:
fark etmek:
göz ucuyla süzmek
:
iyice tanımak, bilmek veya dikkat çekmek amacıyla hafif kısık göz
...
göz yıldırmak
:
gözünü korkutmak.
göz yummak
:
1) görmezlikten gelmek, hoş görmek, bağışlamak: 2) umudunu kesmek
...
göz yummamak
:
1) uyumamak; 2) (Mecaz) hoş görmemek, bağışlamamak
gözaltına almak
:
güvenlik kuvvetleri birini belli bir süre, belli bir yerde tutmak
...
gözaltında tutmak
:
1) güvenlik kuvvetleri birini belli bir süre, belli bir yerde tut
...
gözaydın etmek
:
güzel bir olay için kutlamak, iyi dileklerde bulunmak:
gözaydına gelmek
:
birine kavuştuğu sevindirici bir durum dolayısıyla kutlamaya, iyi
...
gözaydına gitmek
:
birine kavuştuğu sevindirici bir durum dolayısıyla kutlamaya, iyi
...
gözden (gözünden) düşmek
:
bir kişi veya şey değerini yitirmek, rağbet görmemek:
gözden (gözünden) kaçırmak
:
dalgınlıkla görmemek:
gözden (gözünden) kaçmak
:
görülmemek, farkına varılmamak:
gözden (gözünden) sürmeyi çalmak (çekmek)
:
hırsızlıkta çok becerikli, çok usta olmak.
gözden çıkarmak
:
bir mal, para, değer yargısı vb. maddi veya manevi varlığın elden
...
gözden geçirmek
:
1) okumak: 2) niteliğini anlamak için bir şeyin her yanına bakmak
...
gözden gönülden çıkarmak
:
önem vermemek, ilgisini kesmek:
gözden ırak tutmak
:
görmek istememek.
gözden ırak tutulmak
:
önem verilmemek, değersiz bulmak:
gözden kaybetmek
:
görünmemek, ortadan çekilip gitmek:
gözden kaybolmak
:
ortadan çekilmek veya görünmez olmak, kaybolmak:
gözden nihan olmak
:
gözden kaybolmak:
gözden uzak tutmak
:
önem vermemek, arka plana itmek:
gözden uzaklaşmak
:
ayrılıp başka yere gitmek, görünmez olmak.
göze almak
:
gelebilecek her türlü zararı ve tehlikeyi önceden kabul etmek:
göze batmak
:
1) aşırı derecede görünür olmak: 2) tedirgin etmek, uygunsuz veya
...
göze çarpmak
:
dikkati üzerine çekmek:
göze diken olmak
:
göze batmak.
göze gelmek
:
birisine nazar değmiş olmak.
göze girmek
:
davranış ve yetenekleriyle ilgi ve önem kazanmak:
göze görünmek
:
belli, açık olmak.
göze görünmemek
:
1) ortaya çıkmamak, ortalıkta dolaşmamak, saklanmak; 2) kendisi v
...
gözetim altında tutmak
:
göz önünden ayırmamak:
gözetime almak
:
gözetmek.
gözle görülür, elle tutulur hâle gelmek
:
çok açık bir biçimde görülmek, herkes tarafından bilinmek:
gözle yemek
:
1) bir şeye çok istekle ve dik dik bakmak; 2) göz değdirmek:
gözlem altına almak
:
1) bir nesneyi, olayı veya bir gerçeği, niteliklerinin bilinmesi
...
gözleri bayılmak
:
uyku, istek vb. bir durum gözlerinden belli olmak.
gözleri berraklaşmak
:
bakışları daha canlı ve parlak olmak:
gözleri buğulanmak (bulutlanmak)
:
gözleri yaşararak çevreyi bulanık görmek.
gözleri çakmak çakmak (olmak)
:
ateşli hastalık veya öfkeden gözleri kızarmış ve parlamış (olmak)
...
gözleri çukura gitmek (kaçmak)
:
aşırı yorgunluktan göz çevresi kararmak veya çökmek:
gözleri dolmak (dolu dolu olmak)
:
ağlayacak kadar duygulanmak:
gözleri dönmek
:
aşırı ateşten veya can çekişirken gözlerin renkli bölümü kapaklar
...
gözleri fıldır fıldır etmek
:
şeytanca ve çapkınca bakmak.
gözleri fıldır fıldır olmak
:
telaşlı bir biçimde bakmak:
gözleri ışıklı (olmak)
:
gözleri ışık içinde (olmak).
gözleri kan çanağına dönmek (kanlanmak)
:
1) uykusuzluk, yorgunluk, ağlama vb. sebeplerle gözleri çok kızar
...
gözleri kapanmak
:
1) ölmek; 2) çok uykusu gelmek
gözleri parlamak (parıldamak)
:
gözlerinde sevinç ve istek belirmek:
gözleri sulanmak
:
gözlerine yaş gelmek.
gözleri süzülmek
:
göz kapakları hafifçe kapanmaya başlamak:
gözleri şıldır şıldır dönmek
:
gözleri yaş dolu bir biçimde bakmak:
gözleri takılıp kalmak
:
bir şeyden gözlerini ayıramamak:
gözleri velfecri okumak
:
kurnazlığı gözlerinden belli olmak.
gözleri yaşarmak
:
1) gözleri sulanmak: 2) (Mecaz) duygulanmak
gözleri yuvalarından (evinden) fırlamak (uğramak)
:
korku, öfke ve telaşı gözlerinden belli olmak:
gözlerinde şimşek çakmak
:
aşırı parlamak:
gözlerinden okumak
:
düşüncelerini bakışlarından sezmek:
gözlerine inanamamak
:
hiç umulmayan, hiç beklenmeyen bir şeyin görülmesi karşısında şaş
...
gözlerini bayıltmak
:
gözlerini yarı kapamak:
gözlerini belertmek
:
gözlerini, akı çok görünecek biçimde açmak:
gözlerini bitirmek
:
gözlerini aşırı yormak:
gözlerini devirmek
:
öfke ile bakmak:
gözlerini fal taşı gibi açmak
:
şaşkınlıkla, hayretle bakmak.
gözlerini kaçırmak
:
biriyle göz göze gelmemek için gözlerini başka tarafa çevirmek:
gözlerinin içi gülmek
:
çok sevindiği yüzünden, gözlerinden belli olmak:
gözlerinin içine kadar kızarmak
:
utancından yüzü çok kızarmak.
gözü (gözleri) (bir şeyde, bir şeyin üzerinde) olmak
:
dikkati bir yerde toplanmak:
gözü (gözleri) açılmak
:
1) iyiyi kötüyü veya kendisine yarayanı ayırt eder duruma gelmek:
...
gözü (gözleri) dönmek
:
aşırı bir isteğin, öfkenin etkisiyle ne yaptığını bilmez duruma g
...
gözü (gözleri) kamaşmak
:
1) güçlü bir ışık sebebiyle göz bakamaz olmak: 2) (Mecaz) çok etk
...
gözü (gözleri) kararmak
:
1) başı dönmek, hafif baygınlık geçirmek: 2) (Mecaz) umutsuzluğun
...
gözü (gözleri) kaymak (kaçmak)
:
1) gözünde hafifçe şaşılık bulunmak; 2) istemeyerek bakıvermek:
gözü (gözleri) okşamak
:
göze hoş görünmek:
gözü (gözleri) üstünde kalmak
:
1) kıskançlık sebebiyle herkesin ilgisini çekmek: 2) herkesin dik
...
gözü açık gitmek
:
gerçekleşmesini çok istediği bir dileğine erişmeden ölmek.
gözü açık olmak
:
fırsattan yararlanmak, kurnazca davranmak.
gözü akmak
:
gözü yaralanıp kör olmak.
gözü alışmak
:
1) önceden iyi göremediği bir şeyi sonradan görür olmak; 2) (Meca
...
gözü almamak
:
bir işi becerebileceğine inanmamak, yadırganmaz olmak.
gözü arkada kalmak
:
bırakılan bir şey veya kimse ile ilgili tedirginliği sürmek:
gözü bağlı olmak
:
1) bağlanmak, tutulmak; 2) büyülenmiş bulunmak
gözü bulanmak
:
bulanık görmeye başlamak.
gözü büyükte olmak
:
büyük emeller beslemek.
gözü dalmak
:
gözü bir noktaya dikili olarak dalgın dalgın bakmak.
gözü değmek
:
uğursuzluk, kötülük getirdiğine inanılan kıskanç veya hayran bakı
...
gözü doymak
:
çok istenen bir şeyin yeterli miktarı elde edildikten sonra daha
...
gözü dumanlanmak
:
öfkeden gözü hiçbir şey görmez duruma gelmek.