eng
Dil Bilgisi Terimleri Sözlükleri
Bilim Terimleri Sözlükleri
Teknik Terimler Sözlükleri
Sanat Terimleri Sözlükleri
Spor Terimleri Sözlükleri
Hukuk Terimleri Sözlükleri
Ekonomi Terimleri Sözlükleri
Eğitim Terimleri Sözlükleri
Çevre Terimleri Sözlükleri
Sağlık Terimleri Sözlükleri
Sosyal Terimler Sözlükleri
Tarihi Şahsiyetler
Sarı Sayfalar
Deyimler Sözlüğü (G - 5)
#
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
Deyimler Sözlüğü (G - 5. Sayfa)
gözü dünyayı görmemek
:
hiç kimseye, hiçbir şeye önem, değer vermemek:
gözü gönlü açılmak
:
neşelenmek, ferahlamak.
gözü görmemek
:
1) görmez olmak; 2) belli bir şeyden başka bir şeyle ilgilenmemek
...
gözü hiçbir şey görmemek
:
heyecana kapılıp başka hiçbir şeyle uğraşamaz duruma gelmek:
gözü ilişmek
:
birdenbire veya istemeden görmek:
gözü kalmak
:
1) elde edemediği bir şeye karşı isteği sürmek; 2) elde edemediği
...
gözü kapalı olmak
:
çevresinde olup bitenin farkına varmamak, ilgisiz kalmak.
gözü kara çıkmak
:
korkusuz olduğu anlaşılmak:
gözü kızmak
:
gözü hiçbir şey görmeyecek ölçüde öfkelenmek.
gözü korkmak
:
daha önce geçirdiği kötü bir denemeden sonra birinden veya bir şe
...
gözü sönmek
:
kör olmak.
gözü toprağa bakmak
:
ölmek üzere olmak.
gözü uyku tutmamak
:
uyuyamamak:
gözü yılmak
:
daha önceden denediği için o durumla karşılaşmaktan korkmak, o iş
...
gözü yolda (yollarda) kalmak (olmak)
:
birinin gelmesini merak, istek veya özlemle beklemek.
gözü yüksekte (yükseklerde) olmak
:
bulunduğu durumdan çok üstün olan bir duruma ulaşma amacını gütme
...
gözüm çıksın (kör olsun)
:
bir şeyin doğruluğuna inandırmak için edilen ant.
gözün aydın!
:
sevinçli bir olay dolayısıyla kullanılan bir kutlama sözü.
gözünde (gözlerinde) şimşek (şimşekler) çakmak
:
1) sert ve şiddetli darbe yüzünden göz önünde yıldızlar oluşmak;
...
gözünde büyümek
:
bir şey bir kimseye olduğundan güç veya önemli görünmek:
gözünde büyütmek
:
bir kimseyi, olayı veya şeyi abartmak:
gözünde tütmek
:
çok özlemek:
gözünden (gözlerinden) uyku akmak
:
çok uykulu olmak:
gözünden (gözlerinden) yaş (yaşlar) boşanmak
:
çok ağlamak:
gözünden kıskanmak
:
üzerine titremek, kollayıp gözetmek.
gözüne (gözlerine) bakmak
:
gözünün veya gözlerinin içine bakmak.
gözüne batmak
:
tedirgin etmek, rahatsız etmek:
gözüne çarpmak
:
görünür olmak, dikkati çekmek:
gözüne diken olmak
:
gözüne batmak:
gözüne dizine dursun
:
nankörlük eden birine 'Allah nankörlüğünün cezasını seni kör ve k
...
gözüne hiçbir şey görünmemek
:
kendi derdi dolayısıyla hiçbir şeye değer vermemek.
gözüne karasu inmek
:
1) karasu hastalığı yüzünden gözü görmez olmak; 2) gelmesini çok
...
gözüne kestirmek
:
1) başarabileceğini ummak; 2) zevkine uygun bulmak, hoşlanmak:
gözüne sokmak
:
bir kimsenin görmediği veya bulamadığı bir şeyi, ona sert bir tav
...
gözüne uyku girmemek
:
uyuyamamak, uykusuz kalmak:
gözünü (gözlerini) (bir şeye) dikmek
:
dikkatle bakmak, gözünü ayırmadan bir yere veya bir kimseye bakma
...
gözünü (gözlerini) açmak
:
1) uyanmak; 2) kendine gelmek, ayılmak:
gözünü (gözlerini) duman bürümek
:
1) hayale dalmak, dalgınlaşmak: 2) hüzünlenmek
gözünü (gözlerini) kan bürümek
:
adam öldürecek kadar öfkelenmek.
gözünü (gözlerini) kapamak
:
1) ölmek: 2) görmezden gelmek
gözünü (gözlerini) kırpmadan
:
çekinmeden, korkusuzca:
gözünü (gözlerini) oymak
:
çok kötülük etmek:
gözünü ... hırsı bürümek
:
bir şeyi aşırı ölçüde istemek:
gözünü ağartmak
:
gözlerini belertmek.
gözünü alamamak
:
bir şeye, bir yere bakmaktayken, gözünü oradan başka bir yere çev
...
gözünü daldan budaktan (çöpten) esirgememek (sakınmamak)
:
tehlikeli işlere atılmaktan çekinmemek:
gözünü doyurmak
:
bol bol vermek.
gözünü dört açmak
:
aldanmamak için çok uyanık bulunmak:
gözünü gözüne dikmek
:
başkasının gözüne sürekli olarak bakmak.
gözünü hırs bürümek
:
aşırı hırslanmak.
gözünü kapamak
:
1) ölmek: 2) görmezden gelmek
gözünü karartmak
:
bir işe atılırken hiçbir şeyden çekinmemek:
gözünü kin bürümek
:
intikam alma duygusundan başka bir şeye önem vermemek:
gözünü sevda (aşk) bürümek
:
ondan başka hiçbir şeyi düşünmemek, tamamen ona bağlanmak:
gözünü sevdiğim
:
okşamalık olarak kullanılan bir söz.
gözünü seveyim
:
(Teklifsiz Konuşma) birinden bir şey isteneceği zaman kullanılan
...
gözünü toprak doyursun
:
kendinden olan veya kendisine verilen şey ne kadar çok olursa ols
...
gözünü üstünden ayırmamak
:
sürekli denetim altında bulundurmak:
gözünü yıldırmak
:
gözünü korkutmak:
gözünü yummak
:
1) gözünü kapamak; 2) (Mecaz) ölmek:
gözünün bebeği gibi sevmek
:
çok sevmek.
gözünün çapağını silmeden
:
sabahleyin uyanır uyanmaz.
gözünün içine baka baka
:
cesaret ve soğukkanlılıkla.
gözünün önünden geçmek
:
hatırlamak:
gözünün önünden gitmemek
:
bir türlü unutamamak.
gözünün önüne gelmek
:
hatırlamak:
gözünün önünü görmemek
:
sisten, pustan dolayı etrafını görememek.
gözüyle (gözleriyle) tartmak
:
kim ve ne olduğunu anlamak için dikkatle bakmak:
gözüyle görmek
:
bir olaya tanık olmak.
gözyaşına boğulmak
:
çok ağlamak:
gradosu düşmek
:
(Argo) itibarı azalmak, derecesi düşmek:
granit gibi
:
güçlü, dayanıklı, sert.
gurbet çekmek
:
doğup yaşadığı yerleri özlemek.
gurbete (gurbet ele) düşmek
:
aile ocağından uzak bir yere gitmek.
gurbete çıkmak
:
doğup yaşanılan yerden uzaklaşmak.
gurk etmek
:
tavuk kuluçkaya yatmak isterken veya yavrularını çağırırken 'gurk
...
gurk olmak
:
kuluçkaya yatmaya hazırlanmak.
gurka yatmak
:
tavuk civciv çıkarmak için yumurta üzerine oturmak.
gurup etmek
:
güneş, batmak:
gurur duymak
:
gururlanmak:
gurura kapılmak
:
büyüklenmek, gururlanmak:
gururuna ağır gelmek
:
kişiliğine zor gelmek, büyüklüğünün zedelendiğini düşünmek.
gururuna dokunmak
:
kişiliği zedelenmek, onuru kırılmak.
gururunu ayakaltına almak
:
her türlü fedakârlığı göze alıp ödün vermek, ilkelerden vazgeçmek
...
gururunu okşamak
:
yüzüne karşı değerlerini belirterek bir kimseyi duygulandırmak:
güce sarmak
:
bir iş güç bir duruma gelmek, güçleşmek.
gücü gücü yetene
:
haklılığa değil kaba kuvvete veya güce dayanılarak.
gücü kesilmek
:
kuvveti, takati azalmak:
gücü yetmek
:
eldeki imkânlarla ancak altından kalkabilmek, üstesinden gelebilm
...
gücüne koşmak
:
bir sorunun kolay çözümü varken onu güçleştirmek.
güç gelmek
:
bir şeyin yapılmasında zorluk ve sıkıntı ile karşılaşmak.
güç mevkide kalmak
:
içinden çıkılması zor bir durumda bulunmak:
güçlüğü (güçlükleri) yenmek
:
bir güçlüğü, zorluğu ortadan kaldırmak.
güçlük çekmek
:
1) maddi açıdan sıkıntı içinde olmak; 2) (Mecaz) zorlanmak:
güçlük çıkarmak
:
bir şeyin gerçekleşmesini engelleyici sebepler ileri sürmek:
güçsüz düşmek
:
gücü yetmemek:
güdük kalmak
:
1) büyüyememek, küçük, bodur kalmak; 2) (Mecaz) bitmemiş, sonuç v
...
gül gibi
:
çok iyi, çok güzel:
gül gibi bakmak
:
1) geçimini para sıkıntısı olmadan sağlamak; 2) iyi, temiz bakmak
...