eng
Dil Bilgisi Terimleri Sözlükleri
Bilim Terimleri Sözlükleri
Teknik Terimler Sözlükleri
Sanat Terimleri Sözlükleri
Spor Terimleri Sözlükleri
Hukuk Terimleri Sözlükleri
Ekonomi Terimleri Sözlükleri
Eğitim Terimleri Sözlükleri
Çevre Terimleri Sözlükleri
Sağlık Terimleri Sözlükleri
Sosyal Terimler Sözlükleri
Tarihi Şahsiyetler
Sarı Sayfalar
Deyimler Sözlüğü (G - 6)
#
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
Deyimler Sözlüğü (G - 6. Sayfa)
gül gibi geçinmek (yaşamak)
:
1) çok iyi anlaşmak, geçinmek; 2) pek geniş olmayan bir imkânla r
...
gül üstüne gül koklamamak
:
bir sevgili üstüne bir ikincisini sevmemek.
güler misin, ağlar mısın!
:
hem gülünecek hem üzülecek nitelikteki şaşırtıcı olaylar karşısın
...
gülerken ısırmak
:
iyilik yapar görünüp kötülük yapmak.
gülle gibi
:
1) çok ağır; 2) hâlsiz, yorgun argın:
gülleri yarılmak
:
çok keyiflenmek:
gülmekten kırılmak (katılmak, yarılmak)
:
aşırı derecede gülmek:
gülü tarife ne hacet, ne çiçektir biliriz
:
birinin uygunsuz özellikleri sayılırken bunların öteden beri bili
...
gülüp geçmek
:
umursamamak, aldırış etmemek, üzerinde durmamak:
gülüp oynamak (söylemek)
:
neşeli, sevinçli, keyifli, güzel vakit geçirmek.
güm güm atmak
:
kalp heyecanla çarpmak:
güm güm etmek
:
derinden yankılı ses olmak, ses çıkmak.
güme gitmek
:
1) (Teklifsiz Konuşma) anlaşılmamak: 2) boşu boşuna ölmek, hiç uğ
...
güme götürmek
:
anlaşılmasını engellemek:
gümleyip gitmek
:
(Argo) beklenmedik bir zamanda ansızın ölmek:
gümrük koymak
:
engel olmak, kısıtlamak:
gümrükten mal kaçırır gibi
:
yangından mal kaçırır gibi.
gün ağarmak
:
tan yeri aydınlanmak:
gün almak
:
1) bir iş görmek için ilgili kişiden bir gün ayırmasını istemek,
...
gün atmak
:
1) (Halk Dili) davayı ileri bir tarihe bırakmak; 2) güneş doğmak:
gün batmak
:
güneş batmak.
gün doğmak
:
sabah olmak.
gün eylemek
:
gün geçirmek:
gün geçirmek (öldürmek)
:
boş şeylerle vakit geçirmek.
gün gibi açık
:
çok açık, çok belli.
gün görmemek
:
sıkıntı içinde yaşamak:
gün kavuşmak
:
güneş batmak, akşam olmak:
gün koymak
:
yapılacak bir iş için gün belirlemek.
gün saymak
:
herhangi bir iş veya olayın belirlenmiş süresinin sonunu heyecanl
...
gün yemek
:
hapis cezası almak:
gün yüzü görmemek
:
1) güneş ışığından uzakta kalmak, ışık görmemek; 2) (Mecaz) hiç k
...
gün yüzü görmemiş (söz, küfür)
:
1) hiç kullanılmamış; 2) ortalığa çıkmamış; 3) çok ağır hakaret i
...
günah çıkarmak
:
1) Hristiyanlar, Tanrı'nın bağışlaması için papaza gidip işlediği
...
günah işlemek
:
günah sayılan davranışta bulunmak:
günah olmak
:
yazık olmak:
günaha girmek
:
dinî bakımdan suç sayılan bir iş yapmak:
günaha sokmak
:
günah işlemesine yol açmak.
günahı (günahı vebali) boynuna
:
ben karışmam, sorumluluk sana veya ona düşer' anlamında kullanıla
...
günahı kadar sevmemek
:
sevmemek, nefret etmek:
günahını vermez
:
çok cimri.
güncelliğini korumak
:
önemini sürdürmek, yitirmemek:
güncelliğini yitirmek
:
süre aşımına uğrayarak önem ve değerini yitirmek:
gündeliğe gitmek
:
günlük işler yaparak gelir sağlamak:
gündeme almak
:
bir kurul toplantısında görüşülecek konuları bir listeyle belirle
...
gündeme getirmek
:
1) bir toplantıda bir konuyu tartışmak, görüşmek için önermek; 2)
...
gündüz külahlı, gece silahlı
:
gerçekte iyi olmadığı hâlde iyi gibi görünen kimseler için kullan
...
güneş açmak
:
güneş bulutlardan sıyrılıp görünmek:
güneş batmak
:
gün sonunda, güneş ufukta kaybolmak:
güneş çarpmak
:
sıcak havada güneş altında çok kalmaktan hasta olmak.
güneş çavmak
:
(Halk Dili) güneş yayılmak, güneş doğmak.
güneş doğmak
:
sabahleyin güneş ufuktan yükselmek.
güneş görmek
:
güneş ışığından yararlanır durumda olmak:
güneşe karşı işemek
:
(Kaba) saygı gösterilmesi gereken şeylere saygısızlık göstermek.
güneşi üzerine doğdurmamak
:
güneş doğmadan önce yataktan kalkmak:
güneşin alnında (altında)
:
güneşin yakıcı ışınları altında.
günlerden bir gün
:
herhangi bir gün, önceden belli olmayan bir gün, vaktiyle:
günleri gece olmak
:
çok kederlenecek bir durum içinde bulunmak.
günleri sayılı olmak
:
1) ölümü yakın olmak; 2) bir yerde kalmak için ancak birkaç günü
...
günlük güneşlik görünmek
:
sıkıntısız, sorunsuz, huzur ortamında bulunmak.
günlük tutmak
:
her gün yaşananları, olayları ve anıları bir deftere yazmak:
günü dolmak
:
1) önceden belirlenmiş bir süreyi tamamlamak; 2) ömrünü tamamlama
...
günü gününe uymaz
:
her zaman aynı durumda bulunmaz, kararsız.
günü kurtarmak
:
günün ağır koşullarını ve engellerini bir biçimde atlatmak:
günü yetmek
:
1) ölüm zamanı gelmek; 2) gebe için doğum vakti gelmek
gününü (günlerini) saymak (beklemek)
:
kurtulamayacak hasta son günlerini yaşamak.
gününü doldurmak
:
bir işin sona ermesi için gereken süreyi tamamlamak:
gününü görmek
:
1) kötü bir sonla karşılaşmak, cezaya çarptırılmak; 2) çocukların
...
gününü göstermek
:
tehdit yollu cezalandırmak.
gününü gün etmek
:
hiçbir şeyi dert edinmeyip gününü hoş geçirmek:
güreş etmek (tutmak)
:
güreşmek:
gürleyip gitmek
:
beklenmedik bir zamanda ansızın ölmek:
gürültü bastırmak
:
gürültüden daha güçlü ses çıkarıp onu etkisizleştirmek:
gürültü çıkarmak (etmek, koparmak, yapmak)
:
1) düzensiz ve rahatsız edici sesler çıkarmak: 2) kavga, karışıkl
...
gürültü çıkmak
:
kavga, tartışma, karışıklık olmak:
gürültüye gelmek
:
bir iş, bir düşünce vb. telaş ve karışıklığa rastlayarak ilgi çek
...
gürültüye getirmek (boğmak)
:
1) bir işi, bir düşünceyi telaş ve karışıklık yüzünden ilgi çekme
...
gürültüye gitmek
:
telaş ve karışıklığa rastlayarak değeri anlaşılmayıp unutulmak.
gürültüye pabuç bırakmamak
:
(Teklifsiz Konuşma) patırtıya pabuç bırakmamak.
güven duymak (beslemek)
:
güvenmek, inanmak.
güven kazanmak
:
kendisine inandırmak.
güven vermek
:
güven duygusu uyandırmak, itimat telkin etmek.
güvence altına almak
:
koruma sorumluluğunu üstlenmek.
güvence vermek
:
1) bir anlaşmada taraflardan biriyle ilgili olarak sorumluluğu yü
...
güvenceye bağlamak
:
güvence altına almak.
güvendiği dağlara kar yağmak (güvendiği dal elinde kalmak)
:
yardım ve yarar beklediği kimse, yer veya şeyden iyilik gelmemek.
güveni sarsılmak
:
güveni kalmamak.
güvenmelik vermek
:
bir kimseye pazarlığında anlaşılmış bir paranın küçük bir bölümün
...
güvenoyu almak
:
hükûmetin tutumu milletvekilleri tarafından onaylanmak.
güvenoyu vermek
:
hükûmetin tutumu ile ilgili olarak milletvekilleri tarafından olu
...
güvensizlik duymak
:
güvenmemek:
güveyi girmek
:
1) erkek, evlenmek: 2) iç güveyisi girmek