eng
Dil Bilgisi Terimleri Sözlükleri
Bilim Terimleri Sözlükleri
Teknik Terimler Sözlükleri
Sanat Terimleri Sözlükleri
Spor Terimleri Sözlükleri
Hukuk Terimleri Sözlükleri
Ekonomi Terimleri Sözlükleri
Eğitim Terimleri Sözlükleri
Çevre Terimleri Sözlükleri
Sağlık Terimleri Sözlükleri
Sosyal Terimler Sözlükleri
Tarihi Şahsiyetler
Sarı Sayfalar
Deyimler Sözlüğü (H - 2)
#
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
Deyimler Sözlüğü (H - 2. Sayfa)
halt karıştırmak
:
(Teklifsiz Konuşma) halt etmek:
halt yemek
:
(Teklifsiz Konuşma) halt etmek:
halvet gibi
:
çok sıcak (yer, oda).
halvet olmak
:
birisi veya birileriyle yalnız görüşmek amacıyla içeriye başkasın
...
ham çıkmak
:
kavun, karpuz olgunlaşmamak.
ham hum etmek
:
belirsiz, önemsiz, boş birtakım sözler söylemek.
ham hum şorolop
:
düzenle veya el çabukluğu ile yapılan, kimsenin akıl erdiremediği
...
hamam gibi
:
pek sıcak:
hamamcı olmak
:
(Argo) boy abdesti alması gerekmek.
hamamın namusunu kurtarmak
:
görünüşünü kurtarmaya yönelen birtakım yetersiz çarelere başvurar
...
hamle etmek (yapmak)
:
1) atılmak, saldırmak: 2) önemli bir işe girişmek, bir işte başar
...
hamur açmak
:
yoğrulmuş hamuru inceltip yufka durumuna getirmek.
hamur gibi
:
1) yorgunluktan eli ayağı tutmayan; 2) çok pişip bulamaç durumuna
...
hamur tutmak
:
hamur hazırlamak.
han gibi
:
gereğinden çok geniş olan (yer).
han hamam sahibi (olmak)
:
malı mülkü çok, varlıklı kimse (olmak).
han kapısından teğelti atmak
:
defetmek, kovmak:
hangar gibi
:
çok büyük ve geniş (yer) anlamında kullanılan bir söz.
hangi peygambere kulluk edeceğini şaşırmak
:
kimin sözünü yerine getireceğini bilemeyerek şaşkınlık içinde kal
...
hani yok mu
:
dikkati arkadan gelen söze çekmek için söylenen bir söz.
hant hant ötmek
:
bir şeye aşırı istek duymak.
hanumanını yıkmak
:
ocağını yıkmak, evini barkını dağıtmak:
Hanya'yı Konya'yı anlamak (bilmek, görmek)
:
bir işin gerçek yönünü anlayarak aklı başına gelmek, akıllanmak.
hap etmek
:
yemek, yutmak.
hapı yutmak
:
(Teklifsiz Konuşma) kötü bir duruma düşmek:
hapis giymek
:
hapis cezasına çarptırılmak.
hapis kalmak
:
1) mahkûm olarak hapiste yatmak; 2) bir yere çıkamaz, gidemez dur
...
hapis yatmak
:
hükümlü olduğu süreyi hapishanede geçirmek:
hapishane kaçkını gibi
:
kılık kıyafetine dikkat etmeyen (kimse).
hapislerde çürümek
:
çok uzun süre hapiste kalmak:
har vurup harman savurmak
:
Düşüncesizce ve hesapsızca harcamak, bol bol harcayıp tüketmek.
haraç mezat satmak
:
açık artırma ile satmak.
haraç yemek (almak)
:
başkasının sırtından geçinmek.
haram yemek
:
toplumun gelenek ve göreneklerine veya dinî kurallarına aykırı ol
...
harama uçkur çözmek
:
nikâhsız olarak cinsel ilişkide bulunmak.
harap düşmek
:
kötü bir durumla karşı karşıya kalmak:
harar gibi
:
içine çok şey alabilen, geniş, büyük (eşya).
hararet basmak
:
1) çok susamak; 2) vücut ısısı artmak
hararet kesmek (söndürmek)
:
susuzluğu gidermek.
hararet vermek
:
susatmak.
harekete geçirmek (getirmek)
:
bir işin yapılmasına sebep olmak, kımıldatmak, canlandırmak:
harekete geçmek
:
1) bir işi yapmaya başlamak, bitirmek amacı ile bir işe girişmek:
...
harem selamlık olmak
:
bir yerde kadın erkek ayrı oturmak.
harf atmak
:
tanımadığı bir kadına uygunsuz sözler söyleyerek yaklaşmaya çalış
...
harı başına vurmak
:
1) çok kızmak; 2) azmak, kendini tutamayacak duruma gelmek
harı geçmek
:
kızgınlığı, sıcaklığı, hevesi, isteği veya öfkesi azalmak.
hariçten gazel okumak (atmak)
:
1) (Teklifsiz Konuşma) bir konuyu iyice bilmeden üzerinde görüş v
...
harikalar yaratmak
:
hayranlık uyandıracak başarılar kazanmak.
haritadan silinmek
:
1) bir ülke, başka devletin egemenliği altına girmek: 2) bir yerl
...
harman çevirmek
:
harmanlamak.
harman dövmek
:
ekin tanelerini saptan ayırma işini yapmak.
harman etmek (yapmak)
:
birçok çeşitten birer parça alıp yeni bir birleşim oluşturmak.
harman savurmak
:
tahılı samandan ayırmak için dövülmüşünü rüzgâra karşı savurmak:
harmanı kaldırmak
:
harman işini bitirmek:
harp açmak
:
1) savaş açmak; 2) (Mecaz) bir konuda güçlü biçimde mücadele etme
...
hart hurt etmek
:
korkutmak amacıyla sert ve yüksek sesle konuşmak:
hasara uğramak
:
zarar görmek, yıkılmak, harap olmak:
hasbi geçmek
:
bir şeye önem vermemek, ilgi göstermemek, kısa kesmek:
hasıraltı etmek
:
bir işi isteyerek, bilerek ve haksız olarak yürütmemek, örtbas et
...
hasret çekmek
:
özlem duymak:
hasret gidermek
:
özleme son vermek, kavuşmak:
hasret gitmek
:
özlemini çektiği, sevdiği bir yere veya kimseye kavuşamadan ölmek
...
hasret kalmak
:
özlemek.
hasta düşmek
:
hastalanmak.
hasta etmek
:
1) hasta olmasına yol açmak; 2) (Mecaz) bezdirmek, bıktırmak, usa
...
hastalık almak (kapmak, hastalığa tutulmak)
:
bulaşıcı bir hastalığa yakalanmak.
hastanelik etmek
:
birini aşırı derecede dövmek.
hastanelik olmak
:
1) hastanede tedavi görmeyi gerektirecek kadar hastalanmak: 2) ço
...
hastaneye kaldırmak (yatırmak)
:
tedavi amacıyla hastaneye götürmek.
haşa huzurdan (huzurunuzdan)
:
uygunsuz bir şey söylemek zorunda kalındığında bağışlanma dileği
...
haşa sümme haşa
:
öyle olmasına ihtimal yok, öyle değildir' anlamında kullanılan bi
...
haşadı çıkmak
:
1) bozulmak, işe yaramaz duruma gelmek; 2) çok yorulmak, bitkinle
...
haşır neşir etmek
:
kaynaştırmak, bir arada bulundurmak:
haşır neşir olmak
:
kaynaşmak, bir arada bulunup uğraşmak:
hat çekmek
:
telefon, telgraf tellerini döşemek veya direklere germek.
hata etmek (eylemek, işlemek)
:
yanlışlık yapmak, yanılgıya düşmek:
hataya düşmek
:
yanılmak:
hatır (hatırını) saymak
:
gerekli saygıyı göstermek.
hatır almak
:
gönül almak.
hatır eylemek
:
hatırlamak:
hatır gönül bilmek (saymak veya tanımak)
:
kişilere karşı gösterilmesi gereken saygı kurallarına uymak.
hatır gönül yapmak
:
birini tutum ve davranışlarıyla mutlu etmek.
hatır gönül yıkmak (kırmak)
:
kişilere karşı gösterilmesi gereken saygı kurallarına uymamak.
hatır için çiğ tavuk yemek
:
bir kişiyi gücendirmemek için yapılması güç olan şeyleri bile yap
...
hatır sormak
:
hâl hatır sormak:
hatıra (hatır ve hayale) gelmemek
:
bir şeyin gerçekleşeceği, olacağı hiç düşünülmemek:
hatırı sayılır
:
1) oldukça çok: 2) önemli, saygın, saygıdeğer
hatırına bir şey gelmesin
:
bir düşüncede, sözde veya davranışta kötü bir amaç güdülmediğini
...
hatırına gelmek
:
hatırlamak, aklına gelmek:
hatırına getirmek
:
hatırlamasına yol açmak:
hatırında kalmak
:
unutmamak, hatırlamak:
hatırında tutmak
:
unutmamak.
hatırından (hatır ve hayalinden) geçmemek
:
aklına gelmemek, düşünmemek:
hatırını hoş etmek
:
sevindirmek, memnun etmek.
hatırını sormak
:
hâl hatır sormak:
hatiften gelmek
:
gaipten ses gelmek.
hatim indirmek
:
Kur'an'ı başından sonuna kadar okuyup bitirmek, hatmetmek.
hatim sürmek
:
okunan Kur'an'ı, önündeki Kur'an'dan takip etmek.
hatime çekmek
:
son vermek.