eng
Dil Bilgisi Terimleri Sözlükleri
Bilim Terimleri Sözlükleri
Teknik Terimler Sözlükleri
Sanat Terimleri Sözlükleri
Spor Terimleri Sözlükleri
Hukuk Terimleri Sözlükleri
Ekonomi Terimleri Sözlükleri
Eğitim Terimleri Sözlükleri
Çevre Terimleri Sözlükleri
Sağlık Terimleri Sözlükleri
Sosyal Terimler Sözlükleri
Tarihi Şahsiyetler
Sarı Sayfalar
Deyimler Sözlüğü (H - 3)
#
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
Deyimler Sözlüğü (H - 3. Sayfa)
hava açmak (açılmak)
:
bulutlar dağılmak.
hava atmak
:
herhangi bir üstünlüğünden dolayı şişinmek, caka yapmak.
hava basmak
:
1) hava vermek; 2) (Argo) büyüklenmek, gururlanmak
hava bozmak
:
havada yağmur, kar, dolu veya fırtına başlamak:
hava bulanmak
:
yağmur yağacak duruma gelmek.
hava çarpmak
:
iklim ve rüzgâr olumsuz etkilemek.
hava değiştirmek
:
iklimi değişik bir yere gidip bir süre oturmak:
hava fena esmek
:
ortamla ilgili her türlü şart kötü durumda olmak.
hava iyi esmek
:
ortamla ilgili her türlü şart uygun durumda olmak.
hava kaçırmak
:
1) nesneler için içindeki havayı tutamayıp dışarıya vermek; 2) ye
...
hava kapanmak
:
gökyüzü bulutlarla örtülmek.
hava kararmak
:
1) güneşin batmasıyla ortalık kararmak: 2) gökyüzü iyice bulutlan
...
hava patlamak
:
fırtına çıkmak:
hava vermek
:
1) tekerlek vb. cisimleri hava ile şişirmek, şişkinliğini artırma
...
hava yapmak
:
1) kalorifer peteğinde sıvının yerine hava dolmak; 2) (Mecaz) böb
...
havada kalmak
:
1) yerden yüksekte bulunmak: 2) (Mecaz) sonuca ulaşmamak
havadan nem kapmak
:
en küçük bir şeyden alınmak, çok alıngan olmak:
havalara uçmak
:
çok sevinmek:
havale gelmek
:
1) postane veya banka yoluyla para gelmek; 2) gebe ve çocuklara ç
...
havan batsın
:
böbürlenmen boşa çıksın' anlamında kullanılan bir söz.
havan dövücünün hınk deyicisi
:
başkasına yardım edecek veya yüreklendirecek gücü olmadığı hâlde
...
havanda su dövmek
:
boşuna uğraşmak:
havanın gözü yaşlı
:
nerede ise yağmur yağacak' anlamında kullanılan bir söz.
havasına uymak
:
1) bulunduğu çevre ve ortamı benimsemek; 2) birinin huyunu almak
havasını almak
:
1) kalorifer peteğinde oluşan havayı boşaltarak sıvı maddenin dol
...
havasını bulmak
:
keyiflenmek, neşelenmek.
havaya girmek
:
1) hazır olmak; 2) kibirlenmek
havaya gitmek
:
hiçbir şeye yaramamak, boşa gitmek.
havaya pala (kılıç) sallamak
:
boşuna, gereksiz çaba harcamak.
havaya savurmak
:
gereksiz yere harcamak.
havaya uçmak
:
1) patlama dolayısıyla zarar görmek; 2) (Mecaz) havaya gitmek
havayı bozmak
:
bir topluluğun keyfini kaçırmak:
havayı koklamak
:
1) bir yere göz atmak; 2) gelişmeleri veya ortamı anlamaya çalışm
...
havlu atmak
:
1)(Spor) çalıştırıcı, sporcusunun karşılaşmayı terk ettiğini bild
...
havsalası almamak
:
aklı kabul edememek:
havsalasına sığmamak
:
1) aklı almamak, kavrayamamak; 2) kabul edememek
havyar kesmek
:
(Argo) çalışmadan vakit geçirmek, vakti boşa harcamak:
hay hayı gitmek vay vayı kalmak
:
sağlığını, gençliğini yitirerek yakınır duruma gelmek.
hayâ perdesi yırtılmak
:
utanç duymamak:
hayal gibi
:
ince, zarif:
hayal kırıklığına uğramak
:
çok istenilen veya umulan bir şeyin gerçekleşmemesinden üzüntü du
...
hayal kurmak
:
gerçekleşmesi istenen, özlenen şeyi düşünmek:
hayal olmak
:
1) gerçekleştirilememek; 2) geçmişte kalmak, hatıra olmak
hayale dalmak
:
dış dünyadan uzaklaşarak gerçekleşmesi istenilen şeyleri veya hat
...
hayale kapılmak
:
hayallerin etkisi altında kalmak:
hayalî fenere dönmek
:
çok zayıflamak.
hayalinden geçirmek
:
olmasını istemek, düşünmek:
hayat geçirmek
:
yaşamak, varlığını sürdürmek:
hayat memat meselesi (yapmak, olmak)
:
ölüm kalım meselesi.
hayata atılmak
:
geçim sağlamak üzere çalışmaya başlamak:
hayata bağlamak
:
yaşamayı sevdirmek, hayattan kopmamak:
hayata geçirmek
:
uygulanır duruma getirmek, canlılık kazandırmak.
hayata gözlerini yummak (kapamak)
:
ölmek.
hayata küsmek
:
bezgin, kötümser olmak, yaşama isteğini yitirmek:
hayatı kaymak
:
her işi ters gitmek, mahvolmak.
hayatına girmek
:
yaşamında yer almak.
hayatından çıkarmak
:
ilgisini, ilişkisini tamamen kesmek:
hayatını (birine) borçlu olmak
:
1) biri tarafından ölümden kurtarılmış olmak; 2) birinin yaşamı b
...
hayatını kazanmak
:
geçimini sağlamak:
hayatını yaşamak
:
her türlü baskıdan uzak, dilediğince, gönlünce yaşamak.
hayatının baharında olmak
:
hayatının en güzel dönemini yaşıyor olmak.
hayatının baharını yaşamak
:
hayatının en güzel günlerini yaşamak.
haybeye kürek çekmek
:
boşu boşuna uğraşmak.
haydi canım sen de
:
böyle şey olmaz, sana inanmam' anlamında kullanılan bir söz.
haydi oradan
:
1) kovmak, azarlamak için kullanılan bir söz; 2) haydi canım sen
...
haydut gibi
:
1) insana korku veren, iri yarı (kimse); 2) yaramaz ve sevimli (ç
...
hayır beklememek
:
iyilik ummamak, yararlı olacağını sanmamak.
hayır dememek
:
bir şeyi geri çevirmemek.
hayır dua almak
:
kendisi için iyi dilekte bulunulmak.
hayır dua etmek
:
iyi dileklerde bulunmak.
hayır gelmemek
:
yararlı olmamak:
hayır işlemek
:
dine ve insanlığa uygun, iyi bir davranışta bulunmak.
hayırdır inşallah
:
1) anlatılan bir rüyayı iyiye yormak için kullanılan bir söz; 2)
...
hayızdan nifastan kesilmek
:
1) menopoza girmek; 2) verimsiz olmak
hayra alamet değil
:
uğursuz sayılacak bir olay için kullanılan bir söz:
hayra yormak
:
rüya veya olayı iyi bir durumun belirtisi saymak:
hayran etmek (bırakmak)
:
hayranlık duygusu uyandırmak, çok beğenilmek:
hayran olmak (kalmak)
:
çok beğenmek:
hayranlık duymak
:
çok beğenmek, tutkuyla bağlanmak:
hayrete (hayretlere) düşmek
:
şaşakalmak, şaşırmak:
hayrette (hayretler içinde) kalmak
:
şaşakalmak, şaşırmak:
hayrette bırakmak
:
şaşmasına sebep olmak.
hayretten donakalmak
:
çok şaşırmak, inanamamak.
hayrı dokunmak
:
yararlı olmak.
hayrı olmamak
:
iyiliği dokunmamak, yarar sağlamamak:
hayrını gör
:
yeni alınan bir şey için 'güle güle kullan' anlamında kullanılan
...
hayrını görmek
:
iyiliği dokunmak.
haysiyetine dokunmak
:
onuru incinmek:
hayvan gibi
:
1) hayvana benzer biçimde; 2) iri yarı; 3) (Mecaz) akılsız, duygu
...
haz almak
:
hoşlanmak, keyif almak:
haz duymak
:
hoşlanmak:
haz vermek
:
hoşlanmasını sağlamak:
hazır mezarın ölüsü
:
(Şaka) her hizmeti başkalarından bekleyen tembeller için söylene
...
hazıra konmak
:
başkasının emeğiyle ortaya çıkmış bir şeyden yararlanmak:
hazırda olmak
:
yararlanılabilecek bir durumda, el altında olmak.
hazırdan yemek
:
çalışıp kazanmaksızın elindekini harcamak:
hazırlık görmek (yapmak)
:
hazır olmak için gereken şeyleri toplamak veya durumları sağlamak
...
hazırlıklı olmak (bulunmak)
:
hazırlanmış olmak:
hazırlıksız olmak (bulunmak)
:
hazırlanmamış olmak.
hazırlıksız yakalanmak
:
ani gelişen bir olayla beklenmedik bir biçimde karşılaşmak: