eng
Dil Bilgisi Terimleri Sözlükleri
Bilim Terimleri Sözlükleri
Teknik Terimler Sözlükleri
Sanat Terimleri Sözlükleri
Spor Terimleri Sözlükleri
Hukuk Terimleri Sözlükleri
Ekonomi Terimleri Sözlükleri
Eğitim Terimleri Sözlükleri
Çevre Terimleri Sözlükleri
Sağlık Terimleri Sözlükleri
Sosyal Terimler Sözlükleri
Tarihi Şahsiyetler
Sarı Sayfalar
Deyimler Sözlüğü (H - 4)
#
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
Deyimler Sözlüğü (H - 4. Sayfa)
hazzını çıkarmak
:
zevkini çıkarmak:
hedef göstermek
:
1) birini kötü bir durumda kalması için hedef hâline getirmek; 2)
...
hedef gütmek
:
asıl amaç olarak belirlemek:
hedef olmak
:
hoş olmayan herhangi bir davranışa uğramak.
hedef saptırmak
:
1) hedefe isabet ettirememek; 2) (Mecaz) öngörülen amaçtan uzakla
...
helak etmek
:
1) öldürmek, ortadan kaldırmak; 2) (Mecaz) aşırı derecede yormak,
...
helak olmak
:
1) yok olmak, ölmek: 2) (Mecaz) yorulmak, bitkin duruma gelmek
helal olsun
:
1) bir hizmet veya özverinin istenilerek yapıldığını ve takdir ed
...
helal süt emmek
:
doğruluktan ayrılmamak:
helallik dilemek
:
birinden hakkını helal etmesini istemek:
helallik vermek
:
helal etmek.
hele şükür!
:
çok şükür' anlamında kullanılan bir söz.
helme dökmek
:
kaynatılmış taneler koyulaşmak.
helme gibi
:
iyice pişmiş.
hem de nasıl
:
pek çok, çok iyi:
hem İsa'yı hem de Musa'yı memnun etmek
:
istekleri birbirine karşıt olan iki kişiyi birden hoşnut edecek b
...
hem kel hem fodul
:
yetenekli olmadığı hâlde üstünlük taslayanlar için kullanılan bir
...
hem nalına hem mıhına (vurmak)
:
karşıt olan iki yanı desteklemek:
hem suçlu hem güçlü
:
gerçek suçlu kendi olduğu hâlde başkalarını suçlayan' anlamında k
...
hem ziyaret hem ticaret
:
biriyle görüşmeye giden kimsenin, bu gidişten yararlanarak başka
...
hemhâl olmak
:
bütünleşmek, birliktelik özelliği göstermek:
hep bir ağız olmak
:
söz birliği etmek, anlaşarak bir konuda aynı şeyleri söylemek.
her aşın kaşığı olmak
:
her şeye karışmak, her şeye burnunu sokmak.
her boyaya girip çıkmak
:
çeşitli işlerde kısa süre de olsa çalışmış olmak.
her boyayı boyadı, bir fıstıki yeşil (mi) kaldı?
:
yapılması gereken bir şey varken, önemsiz, zorunlu olmayan şeyler
...
her derde deva olmak
:
birçok şeye çare olmak.
her gördüğü sakallıyı babası sanmak
:
(Şaka) görünüşe aldanmak.
her kafadan bir ses çıkmak
:
bir konu üzerinde herkes rastgele konuşmak:
her lafın altından kalkmak
:
genellikle yerme veya hakaret sözlerinin altında kalmayıp cevap v
...
her ne pahasına olursa olsun
:
ne pahasına olursa olsun.
her tarakta bezi olmak
:
birçok işi veya ilişkisi olmak.
her telden çalmak
:
1) her çeşit işi yapabilir durumda olmak; 2) birçok konuda bilgis
...
herze yemek
:
1) (Teklifsiz Konuşma) yersiz söz söylemek; 2) gereksiz davranışt
...
hesaba almamak (katmamak)
:
önem vermemek.
hesaba çekmek
:
bir kişiden, bir kuruldan yaptığı işler için açıklama ve savunma
...
hesaba dökmek
:
sayıyla ilgili bir konuyu açıklığa kavuşturmak için kâğıt üzerind
...
hesaba gelmez
:
1) sayılamayacak kadar çok; 2) umulmadık, beklenmedik
hesaba katılmamak
:
göz önüne alınmamak:
hesaba katmak
:
dikkate almak, göz önünde bulundurmak:
hesaba kitaba gelmemek
:
sınırsız olmak.
hesabı kapamak
:
alacak verecek bırakmamak.
hesabı kapatmak
:
her türlü ilişkiyi bitirmek, sona erdirmek:
hesabı temizlemek
:
borcunu ödemek.
hesabı yok
:
sayılamayacak kadar çok, sayısız:
hesabını almak
:
bir iş sonunda hakkını almak.
hesabını bilmek
:
tutumlu olmak.
hesabını görmek
:
1) alacağını verip ilişiğini kesmek; 2) cezalandırmak; 3) ücretin
...
hesabını kitabını bilmek
:
tutumlu olmak:
hesap açmak
:
1) gereğinde çekilmek üzere bankaya yatırılan para için işlem yap
...
hesap çıkarmak
:
alacakla vereceği kâğıt üzerinde karşılaştırmak.
hesap etmek
:
1) bir işin kazancıyla giderini karşılaştırarak bir sonuca varmak
...
hesap etmek, kitap etmek
:
bütün ayrıntılarıyla düşünmek.
hesap görmek
:
alacakla vereceği karşılaştırıp ödeşmek:
hesap kesmek
:
ilişiğini kesmek:
hesap kitap yapmak (etmek)
:
ayrıntılarıyla hesap edip düşünmek:
hesap sormak
:
1) bir konuda açıklama ve savunma istemek, sorumlu tutmak: 2) bir
...
hesap tutmak
:
alışverişle ilgili sayıları bir yere yazmak.
hesap vermek (hesabını vermek)
:
1) bir işin sorumluluğunu yüklenmek: 2) herhangi bir davranışın s
...
hesaplamak kitaplamak
:
hesap kitap yapmak:
hesaplı hareket etmek
:
ölçülü davranmak.
hesapta olmamak
:
daha önce düşünülen şeylerin dışında olmak.
heves etmek
:
bir şeye karşı istek duymak, eğilimli olmak:
hevesi kalmamak
:
şevki kırılmak, isteği kalmamak.
hevesi kursağında (boğazında veya içinde) kalmak
:
istediği, imrendiği şeyi elde edememek:
hevesine düşmek
:
kuvvetle istemek:
hevesini almak
:
istediği, imrendiği şeyi elde ederek ona doymak:
hevesini kırmak
:
1) isteklerini, düşüncelerini engellemek; 2) zevki kaçmak, hevesi
...
hey gidi (hey)
:
çeşitli duyguları pekiştiren veya özlem ve acınma bildiren bir sö
...
heyecan duymak
:
heyecanlanmak.
heyecan vermek
:
heyecan duymasına sebep olmak:
heyecana düşürmek
:
heyecanlandırmak:
heyecana gelmek
:
heyecanlanmak, heyecan duymak.
heyecana getirmek
:
heyecanlandırmak, heyecanlanmasına sebep olmak:
heyecana kapılmak
:
aşırı derecede heyecan, coşku duymak:
heyheyler geçirmek
:
büyük heyecanlar geçirmek.
heyheyleri tutmak (üstünde olmak)
:
çok sinirlenmek.
heykel gibi
:
1) hareketsiz, duygusuz; 2) çok güzel (vücut)
heykelini dikmek
:
türlü alanlarda üstün başarı gösteren kimselere değerbilirlik gös
...
heyula gibi
:
pek iri, iri yarı.
hezimete uğramak
:
bozguna veya büyük bir yenilgiye uğramak.
hıçkırık tutmak
:
sürekli olarak hıçkırmak.
hık demiş (anasının veya babasının) burnundan düşmüş
:
her durumuyla birine çok benziyor' anlamında kullanılan bir söz.
hık mık etmek
:
1) bir işten kaçınmak için bahaneler ileri sürmeye çalışmak; 2) s
...
hık tutmak
:
hıçkırık tutmak.
hıncını çıkarmak
:
öcünü almak:
hınç (hıncını) almak
:
öç (öcünü) almak:
hır çıkarmak
:
kavga, gürültü çıkarmak.
hırgür çıkarmak
:
kavga etmek, kavga çıkarmak.
hırkayı başına çekmek
:
bir köşeye çekilip çevresiyle ilgisini kesmek.
hırlı mıdır, hırsız mıdır?
:
bir kimsenin ahlakı, kişiliği hakkında kuşku duyulduğunda kullanı
...
hırs bastırmak
:
aşırı ölçüde açgözlü duruma gelmek.
hırs bürümek
:
gözünü hırs bürümek.
hırsından çatlamak
:
öfkeyle birlikte aşırı derecede kıskanmak:
hırsını alamamak
:
öfkesini yenememek.
hırsını yenmek
:
öfkelenmemek için kendini tutmak.
hırsız gibi
:
kimseye görünmeden, gizlice:
hırsıza yol göstermek
:
birine bilmeyerek kötü bir işte yardımcı olmak.
hırtlamba gibi giyinmek
:
gereksiz yere üst üste ve gelişigüzel giyinmek.
hırtlambası çıkmak
:
1) perişan bir biçimde giyinmiş olmak; 2) eşya, çok eskiyip dökül
...
hışırı çıkmak
:
1) eşya, çok hırpalanıp örselenmek; 2) insan ağır işlerle uğraşıp
...