eng
Dil Bilgisi Terimleri Sözlükleri
Bilim Terimleri Sözlükleri
Teknik Terimler Sözlükleri
Sanat Terimleri Sözlükleri
Spor Terimleri Sözlükleri
Hukuk Terimleri Sözlükleri
Ekonomi Terimleri Sözlükleri
Eğitim Terimleri Sözlükleri
Çevre Terimleri Sözlükleri
Sağlık Terimleri Sözlükleri
Sosyal Terimler Sözlükleri
Tarihi Şahsiyetler
Sarı Sayfalar
Deyimler Sözlüğü (K - 1)
#
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
Deyimler Sözlüğü (K - 1. Sayfa)
kabadayılık taslamak
:
kabadayı gibi davranmaya, kabadayı gibi görünmeye çalışmak:
kabahat işlemek (etmek)
:
suç olacak, kusur sayılacak bir iş yapmak:
kabahati (birinde) bulmak (aramak)
:
bir kusur, suç aramak:
kabahati (birine, bir şeye) yüklemek
:
işlediği bir suçu başkasının üzerine atmak:
kabak (birinin) başına (başında) patlamak
:
birçok kimsenin ilgili olduğu bir olaydan, yalnızca bir kimse zar
...
kabak çıkmak
:
ham çıkmak.
kabak çiçeği gibi açılmak
:
utangaçlıktan çabucak sıyrılarak aşırı ölçüde serbest davranmak:
kabak gibi
:
tüysüz, çıplak, her tarafı açık.
kabak tadı vermek
:
aşırı tekrarlanması, sürdürülmesi yüzünden bir şeyden doygunluk,
...
kabakulak olmak
:
kabakulak hastalığına yakalanmak:
kabasını almak
:
1) biçim verilecek bir maddenin gereksiz yerlerini gidermek; 2) b
...
kabına sığmamak
:
duygularına engel olamayıp taşkın davranışlarda bulunmak:
kâbına varamamak
:
değerce birinden pek aşağı olmak.
kabine çekilmek
:
Bakanlar Kurulu görevini bırakmak.
kabine düşmek
:
Bakanlar Kurulu herhangi bir sebeple görevini bırakmak zorunda ka
...
kabir azabı çekmek
:
1) İslam inancına göre öldükten sonra mezarda azap çekmek: 2) (Me
...
kabuğu dışına çıkmak
:
içinde bulunduğu ortam veya durumdan ayrılmak.
kabuğuna çekilmek
:
dışarısı ile olan ilişkilerini kesmek, kimse ile görüşmemek:
kabuğunu çatlatmak (kırmak)
:
içinde bulunduğu güç, olumsuz veya kötü durumdan kurtulup rahatla
...
kabuk bağlamak (tutmak)
:
üstünde kabuk oluşturmak, kabuklanmak:
kabuk gibi
:
sağlam, sert (kumaş).
kabuksuz yumurtlatmak
:
bir işi ivedilikle yaptırıp eksik kalmasına yol açmak.
kabul görmek
:
kabul edilmek, onaylanmak:
kaburgaları çıkmak (sayılmak)
:
çok zayıf olmak.
kâbus basmak (çökmek)
:
1) kötü rüya görmek; 2) büyük sıkıntı, korku duymak
kâbus görmek
:
1) korkulu rüya görmek; 2) büyük sıkıntı, korku duymak
kaç baharın yoğurdunu yemek
:
çok yaşamak, ömrü uzun olmak:
kaç para eder?
:
değeri nedir?' anlamında kullanılan bir söz.
kaç paralık (adam veya şey)
:
değersiz.
kaç parça olayım!
:
birçok iş karşısında, hangi birine yetişeyim!' anlamında kullanıl
...
kaç zamandır
:
belirsiz fakat çok zamandan beri, çoktan beri' anlamında kullanıl
...
kaça patlamak?
:
ne kadara mal olmak, fiyatı ne olmak?
kaçacak delik aramak
:
korku ile saklanacak yer aramak:
kaçak güreşmek
:
1) asıl konuya girmeksizin başka şeylerden söz etmek; 2) politika
...
kaçamak yapmak
:
hoş görülmeyen şeyi gizlice ara sıra yapmak:
kaçmaktan kovalamaya vakit olmamak
:
önemli işler yüzünden başka işlere yetişememek.
kadastroya geçmek
:
kadastrosu yapılmak.
kadeh kaldırmak
:
herhangi birini veya bir şeyi onurlandırmak için içmeden önce kad
...
kadeh tokuşturmak
:
içki içerken kadehleri karşılıklı olarak birbirine dokundurmak.
kadere boyun eğmek
:
yazgısını, talihini kabul etmek.
kadidi çıkmak
:
1) çok zayıflamak, bir deri bir kemik durumuna gelmek: 2) iskelet
...
kadife gibi
:
yumuşak, pürüzsüz ve parlak (ses, ten vb.).
Kadir Gecesi doğmuş
:
çok şanslı, kısmetli kimseler için söylenen bir söz.
kadrini anlamak
:
değerinin farkına varmak:
kadrini bilmek
:
değerini bilmek, yararlanmak:
kadük olmak (kalmak)
:
1) değerini yitirmek; 2) yasama meclisinin değişmesi ile önceden
...
kafa (kafasını) dinlendirmek
:
tasa veya zihni yoran sorunlardan kendini uzaklaştırmak:
kafa (kafasını) karıştırmak
:
önceki düşüncelerini altüst etmek.
kafa (kafasını) şişirmek
:
gürültü veya gevezelikle bir kimseyi tedirgin etmek:
kafa (kafasını) ütülemek
:
(Argo) çok laf edip tedirgin etmek:
kafa (kafayı veya kafasını) dinlemek
:
1) zihni yoran sorunlardan uzak kalmak; 2) sessiz, sakin kalmak:
kafa (kafayı) çekmek
:
(Argo) kafayı çekmek:
kafa atmak
:
kavga sırasında karşıdakinin yüzüne, sert ve şiddetli bir biçimde
...
kafa cilalamak
:
(Teklifsiz Konuşma) içki içmek:
kafa eskitmek
:
zihni yoran sorunlarla sürekli uğraşmak:
kafa göz yarmak
:
beceriksizlik göstermek.
kafa kafaya vermek
:
1) iki veya birkaç kişi bir kenara çekilip konuşmak: 2) dayanışma
...
kafa kalmamak
:
zihin yorularak çalışmaz olmak.
kafa patlatmak
:
bir konu üzerinde pek çok düşünmek:
kafa sallamak
:
1) ikaz etmek için başını iki yana veya öne arkaya hafifçe eğmek;
...
kafa tutmak
:
boyun eğmemek, karşı gelmek, diklenmek:
kafa yapmak
:
(Argo) dalga geçmek.
kafa yok!
:
akıl, düşünce yok' anlamında kullanılan bir söz.
kafa yormak
:
bir iş, bir konu üzerinde çokça düşünmek:
kafadan atmak
:
bir konu üzerinde inceleme yapmadan rastgele konuşmak, uydurmak,
...
kafakola almak
:
1)(Spor) güreşte kafa ve kolu birlikte kavrayarak rakibi çevirmek
...
kafası (kafasına) takılmak
:
zihni bir şeyle sürekli olarak uğraşmak:
kafası almamak
:
1) anlayamamak, kavrayamamak; 2) zihin yorgunluğu sebebiyle anlay
...
kafası bozulmak
:
öfkelenmek, kızmak.
kafası bulanmak
:
bir olay karşısında aklı karışmak, anlayamaz, kavrayamaz duruma g
...
kafası dolmak
:
zihninde çeşitli konular birikmek:
kafası dönmek
:
1) sıkışık bir durumda sersemlemek; 2) kızıp öfkelenmek
kafası dumanlanmak
:
1) çok dalgın olmak; 2) sarhoş olmak:
kafası durmak
:
zihin yorgunluğundan düşünemez olmak.
kafası düzelmek
:
doğruyu ve iyiyi bulmak.
kafası ile oynamak
:
takım sporlarında arkadaşlarının durumunu göz önünde tutup en iyi
...
kafası işlemek (çalışmak)
:
aklı, zekâsı yerinde olmak, bir konu üzerinde iyi düşünebilir olm
...
kafası karışmak
:
önceki bilgi ve düşünceleri altüst olmak:
kafası kazan (gibi) olmak
:
kafası şişmek.
kafası kızmak
:
öfkelenmek:
kafası sarmamak
:
anlamamak, aklı ermemek.
kafası sersem sepet (olmak)
:
gürültü ve uğultudan zihni yorulmuş (olmak):
kafası şişmek
:
1) zihni yorulmak; 2) gürültüden tedirgin olmak
kafası yerinde olmamak
:
gereği gibi düşünecek durumda olmamak.
kafası yerine gelmek
:
kendini toparlamak, kendine gelmek.
kafasına dank etmek
:
bir olay sebebiyle birden ayılmak, doğruyu anlamak:
kafasına estiği gibi
:
sadece kendi düşünce ve isteklerine göre:
kafasına geçirmek
:
başına geçirmek.
kafasına girmek
:
1) bir düşünce aklına uygun gelmek; 2) birini bir iş yapmaya kand
...
kafasına girmemek
:
anlayamamak, kavrayamamak.
kafasına göre
:
istediği gibi:
kafasına koymak
:
kararını önceden vermiş olmak, önceden şartlanmak, bir şey yapmay
...
kafasına sığmamak
:
akıl erdirememek.
kafasına söz girmemek
:
1) çok aptal veya inatçı olmak; 2) önemsememek
kafasına uymak
:
aklına uymak.
kafasına vura vura
:
zorla, isteyip istemediğine bakmadan.
kafasına vurmak
:
başına vurmak.
kafasında şimşek çakmak
:
beyninde şimşek çakmak.
kafasında tutmak
:
bir şeyi unutmamak, aklında tutmak.
kafasından çıkarmak (atmak)
:
bir şeyi unutmak veya ondan vazgeçmek: