eng
Dil Bilgisi Terimleri Sözlükleri
Bilim Terimleri Sözlükleri
Teknik Terimler Sözlükleri
Sanat Terimleri Sözlükleri
Spor Terimleri Sözlükleri
Hukuk Terimleri Sözlükleri
Ekonomi Terimleri Sözlükleri
Eğitim Terimleri Sözlükleri
Çevre Terimleri Sözlükleri
Sağlık Terimleri Sözlükleri
Sosyal Terimler Sözlükleri
Tarihi Şahsiyetler
Sarı Sayfalar
Deyimler Sözlüğü (K - 2)
#
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
Deyimler Sözlüğü (K - 2. Sayfa)
kafasından geçirmek
:
belli belirsiz düşünmek.
kafasını ezmek
:
zararlı olabilecek bir hareketi, bir durumu başlangıçta yok etmek
...
kafasını işletmek
:
doğru ve iyi düşünmek:
kafasını kaldırmak
:
karşı gelmek, başkaldırmak:
kafasını kaldırmamak
:
1) yoğun olarak çalışmak, meşgul olmak; 2) yoğun bir biçimde düşü
...
kafasını kaşıyacak vakti olmamak
:
başını kaşıyacak vakti olmamak.
kafasını kırmak
:
iyice dövmek, pataklamak.
kafasını kullanmak
:
akıllıca davranmak.
kafasını kurcalamak
:
zihnini meşgul etmek, düşündürmek.
kafasını sokmak
:
barınabilecek bir yere yerleşmek, başını sokmak:
kafasını taştan taşa çarpmak (vurmak)
:
başını taştan taşa çarpmak.
kafasını toplamak
:
sağlıklı düşünebilir olmak:
kafasını tütsülemek
:
sarhoş etmek:
kafasını uçurmak
:
kellesini uçurmak.
kafasının bir tahtası eksik (noksan) (olmak)
:
(Alay) akıl dışı davranışlarda bulunan.
kafasının dikine gitmek
:
kendi düşünce ve görüşünün en iyi olduğuna inanarak kimsenin öğüd
...
kafasının etini yemek
:
başının etini yemek:
kafasının kontağı atmak
:
çok sinirlenmek, öfke ile dolmak:
kafaya almak
:
1) (Argo) zaaflarından yararlanarak kandırmak, oyuna getirmek; 2)
...
kafaya çıkmak
:
(Spor) topa kafayla vurmak için sıçramak.
kafayı (bir yere) vurmak
:
1) hastalanıp yatağa düşmek; 2) uyumak için yatmak:
kafayı bulandırmak
:
önceki düşünceleri altüst etmek, değiştirmek:
kafayı bulmak
:
sarhoş olmak:
kafayı çalıştırmak (işletmek)
:
akılcı davranarak sorunları çözmek.
kafayı değiştirmek
:
düşüncesini, kanaatini değiştirmek.
kafayı tütsülemek (dumanlamak)
:
(Argo) sarhoş olmak:
kafayı üşütmek
:
delirmek, çılgınlaşmak.
kafayı yemek
:
(Argo) aşırı yorgunluktan bunalıma düşmek.
kafes gibi
:
zayıf, kuru veya delik deşik.
kafese girmek
:
1) (Argo) aldatılıp kendisinden çıkar sağlanmak; 2) hapse girmek
kafese koymak
:
(Argo) aldatıp çıkar sağlamak:
kâfi gelmek
:
yetmek, yetişmek:
kâğıda dökmek
:
yazıya geçirmek.
kâğıt açmak
:
iskambil kâğıtlarını oyunculara dağıttıktan sonra koz olacak kâğı
...
kâğıt kaleme sarılmak
:
hemen yazmaya başlamak:
kağnı gibi gitmek
:
çok yavaş gitmek.
kağnıyla tavşan avına çıkmak
:
bir işi bitirmemek için bahane bulmak, ayak sürümek.
kahır (kahrını) çekmek
:
uzun süre sıkıntıya katlanmak:
kahır yüzünden lütfa uğramak
:
birine kötülük olsun diye yapılan iş, onun iyiliğine olmak.
kahkaha (kahkahayı) basmak (koparmak, salıvermek)
:
kendini tutamayıp yüksek sesle gülmek:
kahkaha tufanı kopmak
:
birdenbire toplu olarak kahkaha atmak:
kahkahadan kırılmak
:
çok gülmek.
kahkahayı ağzında söndürmek
:
edep sınırlarını aşmamak için gülmeyi sınırlamak:
kahpenin dölü
:
piç, soysuz.
kahrından ölmek
:
1) çok üzülmek; 2) aşırı üzüntü, ölümüne neden olmak
kahve dövücünün hınk deyicisi
:
havan dövücünün hınk deyicisi.
kâhyalık etmek
:
1) kâhyalık görevinde bulunmak; 2) (Mecaz) her şeye karışmak
kalafata çekmek
:
1) gemiyi onarmak için karaya çekmek; 2) (Mecaz) azarlamak, payla
...
kalas gibi
:
kaba, kibar veya nazik olmayan, incelikten yoksun.
kalayı basmak
:
(Argo) adamakıllı küfretmek:
kalbe (kalbine) doğmak
:
içine doğmak.
kalbe dokunmak
:
acı veya üzüntü vermek.
kalbe işlemek
:
derin üzüntü uyandırmak.
kalbi ağzına gelmek
:
yüreği ağzına gelmek:
kalbi boş olmak
:
sevgilisi bulunmamak.
kalbi çarpmak
:
1) kalbi çok vurmak; 2) çok heyecanlanmak; 3) yüreği çarpmak
kalbi dayanmamak
:
1) aşırı heyecan, üzüntü, yorgunluk veya herhangi bir hastalık yü
...
kalbi dolu olmak
:
sevgilisi olmak.
kalbi ferahlamak
:
yüreği ferahlamak.
kalbi kararmak
:
1) inancını kaybetmek; 2) yüreği kararmak
kalbi parçalanmak
:
yüreği parçalanmak.
kalbi sıkışmak
:
kalp atışları düzensiz olmak, sıkıntı duymak; 2) (Mecaz) bir mese
...
kalbi sızlamak
:
yüreği sızlamak:
kalbi yerinden oynamak (fırlamak)
:
yüreği yerinden oynamak:
kalbi yırtılmak
:
acı duymak:
kalbine girmek
:
sevgisini kazanmak.
kalbine göre
:
gönlüne göre:
kalbine saplanmak
:
yüreğine saplanmak.
kalbini açmak
:
yüreğini açmak:
kalbini burmak
:
üzmek, sıkıntı vermek:
kalbini çalmak
:
sevgisini kazanmak, kendine âşık etmek.
kalbini eritmek
:
acımasını sağlamak, yumuşatmak:
kalbini okumak
:
birinin duygu ve düşüncelerini, niyetini anlamak.
kalbiyle konuşmak
:
düşüncelerini, duygu ağırlıklı bir biçimde anlatmak:
kalbur gibi
:
delikleri olan, delik deşik.
kalbura çevirmek
:
delik deşik etmek.
kalbura dönmek
:
delik deşik olmak.
kalburdan geçirmek
:
kalbur yardımıyla ayırmak, elemek.
kalburla su taşımak
:
verimsiz, sonuçsuz bir işle uğraşmak.
kalburüstü kalmak
:
kalburüstüne gelmek.
kalburüstüne gelmek
:
benzerleri arasında sivrilmiş olmak, seçkin duruma gelmek:
kaldı ki
:
bundan başka, bununla birlikte:
kaldırım çiğnemek
:
şehirde yaşayarak görgüsü artmak.
kaldırıma düşmek
:
1) önemini, değerini yitirmek; 2) ucuz fiyatla sokakta satışa çık
...
kaldırımları arşınlamak
:
işsiz güçsüz dolaşmak:
kale almamak
:
önem vermemek, hesaba katmamak, sözünü etmeye değer bulmamak.
kale gibi
:
1) çok büyük, sağlam (yapı); 2) (Mecaz) kendisine güvenilen güçlü
...
kalebent etmek
:
suçluluğu yüzünden mahkûm etmek:
kalem açmak
:
kalemin ucunu yontup kullanılabilecek bir duruma getirmek.
kalem kırmak
:
(Hukuk) idam kararı verildiğinde bir daha idam kararı imzalamamak
...
kalem oynatmak
:
1) yazı yazmak: 2) bir yazıyı düzeltmek; 3) bir yazıda değişiklik
...
kaleme (kaleme kâğıda) sarılmak
:
hemen yazmaya başlamak:
kaleme almak
:
bir konuyu yazı durumuna getirmek, yazıyla anlatmak.
kaleme gelmek
:
yazılabilmek veya anlatılabilmek:
kaleminden çıkmak
:
herhangi biri tarafından yazılmak:
kaleminden kan damlamak
:
1) yazıları acı ve dokunaklı olmak; 2) etkili yazmak:
kalemine dolamak
:
1) herhangi bir konuyu sürekli olarak yazmak; 2) bir kimseyi süre
...
kalemiyle yaşamak (geçinmek)
:
geçimini yazılarıyla sağlamak.
kaleyi içinden fethetmek
:
davasını karşı taraftan birinin yardımıyla kazanmak.
kalıba dökmek
:
dökmecilikte erimiş madeni kalıbın içine akıtmak.