eng
Dil Bilgisi Terimleri Sözlükleri
Bilim Terimleri Sözlükleri
Teknik Terimler Sözlükleri
Sanat Terimleri Sözlükleri
Spor Terimleri Sözlükleri
Hukuk Terimleri Sözlükleri
Ekonomi Terimleri Sözlükleri
Eğitim Terimleri Sözlükleri
Çevre Terimleri Sözlükleri
Sağlık Terimleri Sözlükleri
Sosyal Terimler Sözlükleri
Tarihi Şahsiyetler
Sarı Sayfalar
Deyimler Sözlüğü (P - 2)
#
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama
Deyimler Sözlüğü (P - 2. Sayfa)
parmak kaldı
:
az kaldı, az kalsın, neredeyse' anlamında kullanılan bir söz.
parmak kaldırmak
:
bir toplulukta söz istemek için işaret parmağını açık bırakarak k
...
parmakla gösterilmek
:
1) bir şey az bulunmak; 2) seçkin, ünlü olmak
parmakla sayılmak
:
çok az olmak:
parmaklarını (birlikte) yemek
:
yemeği çok beğenmek.
parsayı başkası toplamak
:
bir emeğin karşılığını o emeği çeken değil, başka biri almak.
partal atmak
:
yalan söylemek:
parti çevirmek
:
kâğıt oyunları, tavla vb.nde bir parti oynamak.
parti vermek
:
bir şeyi kutlamak veya eğlenmek için birçok kimseyi bir araya top
...
partiyi kaybetmek
:
1) elde etmeye çalıştığı bir kazancı karşısındakine kaptırmak; 2)
...
partiyi vurmak
:
büyük bir kazanç sağlamak.
pas açmak
:
bir şeyin pasını giderip parlatmak.
pas almak
:
(Spor) bazı top oyunlarında bir oyuncu takım arkadaşından gelen t
...
pas atmak (vermek)
:
1)(Spor) bazı top oyunlarında bir oyuncu takım arkadaşına top geç
...
pas geçmek
:
1) bazı iskambil oyunlarında o ele katılmamak; 2) 'geçiniz' demek
...
pas tutmak
:
1) paslı duruma gelmek, paslanmak; 2) çalışamaz duruma gelmek:
pas vermemek
:
karşı cinse umut ve cesaret vermemek.
paskalya yumurtası gibi
:
yüzüne çok allık süren.
pasta çekmek
:
otomobilleri pasta ile parlatmak.
paşa gibi yaşamak
:
bolluk içinde yaşamak, bey gibi yaşamak.
paşa olmak
:
(Halk Dili) fazlaca içki içmiş olmak.
pat diye
:
ansızın:
pata çakmak
:
(Argo) askerce selam vermek.
pata gelmek
:
1) kâğıt oyunlarında berabere kalmak; 2) ödeşmek, başa baş gelmek
patırtı çıkarmak
:
kavgaya sebep olmak, kavga çıkarmak.
patırtı kopmak
:
kavga çıkmak, kargaşalık olmak.
patırtıya pabuç bırakmamak
:
(Teklifsiz Konuşma) önemli bir tehlike yaratmayacağını bildiği kı
...
patinaj yapmak
:
1) tekerlek, tutunma eksikliği sebebiyle ilerlemeksizin aynı nokt
...
patlak vermek
:
gizli kalması istenen veya beklenmedik bir olay, ansızın ortaya ç
...
patlama!
:
sabret, sakin ol' anlamında kullanılan uyarıcı bir söz:
patron çıkarmak
:
patronları çizili olduğu modelden kopya yolu ile bir kâğıda geçir
...
pay bırakmak
:
1) kesme, biçme, yapma sırasında, bir şeyde daha sonra kullanılma
...
pay çıkarmak
:
bir olay veya durumdan gereken deneyimi kazanmak, tutulacak yolu
...
pay vermek
:
1) hisse vermek, bölüşmede bulunan parçalardan ayırmak: 2) (Mecaz
...
payanda vurmak
:
payandalamak.
paydos borusu çalmak
:
işi bırakma zamanının geldiğini boru sesi ile bildirmek.
paydos demek
:
yapılmakta olan bir işi bırakmak.
paye vermek
:
değer, önem vermek:
payına düşmek
:
bölüşmede hisse ayrılmak, belirli bir bölüm verilmek:
payını almak
:
1) kendine ayrılanı almak: 2) (Mecaz) azarlanmak, paylanmak
payidar kalmak (olmak)
:
kalmak, yok olmamak, yaşamak:
pazar kayığı gibi
:
çok yüklenmiş (taşıt).
pazar ola!
:
satıcılara 'satışın bol olsun' anlamında söylenen bir iyi dilek s
...
pazara çıkarmak
:
satılığa çıkarmak.
pazarlığa girişmek
:
pazarlık yapmaya başlamak:
pazarlığı pişirmek
:
pazarlıkta uyuşma sağlayacak duruma gelmek:
pedavra gibi
:
kaburga kemikleri sayılacak kadar zayıf (kimse).
pedavrası çıkmış
:
pedavra gibi.
pek söylemek
:
kırıcı ve sert konuşmak.
peklik çekmek
:
sürekli olarak güçlükle büyük abdest bozmak.
pelte gibi
:
1) çok gevşek; 2) çok yorgun
pencere açmak
:
görüş açısı kazandırmak:
pençe atmak
:
1) yırtıcı hayvan ön ayaklarıyla saldırmak, vurmak: 2) (Mecaz) gü
...
pençe pençeye gelmek
:
kıyasıya, öldürürcesine dövüşmek.
pençe vurmak
:
1) pençelemek; 2) ayakkabıya pençe çekmek
perdah çekmek
:
sakalı bir daha ve kıl çıkışının ters yönünde olmak üzere tıraş e
...
perdah vurmak (etmek)
:
parlatmak.
perde çekmek
:
1) bir şeyin önüne perde germek; 2) gözlemek, örtmek
perde inmek
:
1)(Halk Dili) gözde katarakt olmak; 2) (Halk Dili) gizlemek, örtm
...
perde kurmak
:
Karagöz oyununa başlamak.
perdelerini açmak
:
tiyatro yeni mevsimde temsillerine başlamak:
perdelerini kapamak
:
tiyatro tamamen kapanmak.
perende atmak
:
havada çark gibi dönerek takla atmak:
peresesine getirmek
:
tam sırasını, uygun zamanını bulmak, biçimine getirmek.
pereseye almak
:
bir işi düşünmek, göz önüne almak.
pergelleri açmak
:
(Teklifsiz Konuşma) uzun adımlarla yürümek:
perhiz yapmak (etmek)
:
sağlığı korumak veya düzeltmek amacıyla özel bir beslenme düzeni
...
perhize çekmek
:
perhizi titizlikle uygulamak:
peri gibi
:
çok güzel.
perileri bağdaşmak
:
uyuşup anlaşmak, yıldızları barışmak.
perisi hoşlanmamak
:
yakınlık duymamak, ısınamamak.
perişanlık vermek
:
perişan duruma getirmek, perişan etmek:
perte çıkmak
:
taşıt hurdaya çıkmak.
pervane gibi dönmek
:
bir kimsenin yanından hiç ayrılmamak:
pervane kesilmek
:
1) saygı duyduğu bir kişiye hizmet edebilmek için devamlı etrafın
...
pervaz etmek
:
uçmak.
pes demek
:
karşısındakinin kendisinden daha üstün olduğunu kabul etmek, boyu
...
pes etmek
:
1) yenilgiyi kabul etmek, pes demek: 2) yenileceğini anlayıp sırt
...
pes perdeden konuşmak
:
1) alçak ve kalın sesle konuşmak; 2) alttan alarak, yumuşak bir d
...
pestil gibi
:
kımıldayamayacak kadar güçsüz, bitkin bir biçimde:
pestile çevirmek
:
çok yormak.
pestili çıkmak
:
çok yorulmak:
peşinde (peşinden) koşmak
:
elde etmek için uğraşmak:
peşinden sürüklemek
:
birinin veya birçoklarının arkasından gelmesini sağlamak:
peşinden yürümek
:
1) birinin arkasından yürümek, gitmek; 2) (Mecaz) bir kimseye her
...
peşine düşmek (gitmek)
:
1) arkasından gitmek, izlemek: 2) bir isteğin gerçekleşmesini sağ
...
peşine takılmak
:
ardından gitmek:
peşine takmak
:
yanında götürmek:
peşini bırakmamak
:
bir kimseyi veya şeyi izlemekten vazgeçmemek:
peşkeş çekmek
:
1) başkasının malını birine bağışlamak; 2) verilmemesi gereken bi
...
peştamal kuşanmak
:
1) peştamal giyinmek; 2) (Mecaz) bir zanaatta ustalık kazanmak
pey sürmek
:
1) artırma ile satılan bir şey için önce bir miktar para vermek v
...
peyda etmek
:
çıkarmak, oluşturmak, ortaya çıkarmak, edinmek:
peynir ekmek gibi
:
1) çok revaçta, çok tutulan, beğenilen; 2) çok kolay biçimde; 3)
...
pılı pırtıyı (pılıyı pırtıyı) toplamak
:
gitmek üzere bütün eşyalarını toplamak:
pıllım pıllım olmak
:
köhneleşmek.
pır pır etmek
:
1) ışık yanıp sönmek: 2) heyecanlanmak
pırlanta gibi
:
çok iyi nitelikleri olan, değerli, saf, temiz:
pışt demek
:
rahatsız edici bir söz söylemek:
pıt pıt atmak
:
korku, heyecan vb. bir sebeple kalbi fazla çarpmak.