eng

Deyimler Sözlüğü (P - 3)

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Deyimler Sözlüğü İçerisinde Arama

Deyimler Sözlüğü (P - 3. Sayfa)

pıtrak gibi :
1) üzerinde çok sayıda meyve bulunan (ağaç ve dal); 2) çok sayıda ...
piç olmak :
1) tadı bozulmak; 2) boşa gitmek
pide gibi :
yamyassı:
pik yapmak :
borsada kâğıtlar tavan yapmak.
pike yapmak :
1) uçak dik biçimde inmek; 2) bilardoda, masaya dikey durumda tut ...
piknik yapmak :
kırda yemek yemek ve gezinti yapmak.
pikoya vermek :
piko yapılması için bazı örtü, çarşaf, çamaşır vb.ni pikocuya göt ...
pilav gibi :
dağınık (ev, dolap, masa).
pili bitmek :
1) aşırı yaşlanmak: 2) gücü kuvveti kesilmek
pimini çekmek :
başkasına zarar verecek kötü bir olayı başlatmak.
pir aşkına :
karşılık gözetmeden veya karşılık görmeden tam inançla, gerçek bi ...
pir ol! :
(Şaka) 'çok yaşa, var ol' anlamında kullanılan bir beğenme sözü.
pire gibi :
çevik, çok hareketli, yerinde duramayan.
pire için yorgan yakmak :
pireye kızıp yorgan yakmak.
pireye kızıp yorgan yakmak :
önemsiz bir durum karşısında kızarak kendisine daha büyük zarar v ...
pireyi deve yapmak :
önemsiz bir olayı büyütmek:
pireyi gözünden vurmak :
keskin bir nişancı olmak:
pirüpak olmak :
tamamen kurtulmak, rahatlamak, huzura kavuşmak:
pis pis bakmak :
karşısındakini rahatsız edici ve sinirli bir biçimde bakmak.
pis pis düşünmek :
derin ve üzüntülü düşünceye dalmak.
pis pis gülmek :
başkalarını kızdıracak, sinirlendirecek biçimde gülmek.
pislik parmağından (paçalarından) akmak :
çok kirli olmak.
pişirip kotarmak :
bir işi sonuçlandırmak, tamamlamak.
pişkinliğe vurmak :
kötü bir davranışa veya söze aldırmamak.
pişmanlık duymak (getirmek) :
pişman olmak:
pişmiş armut gibi (birinin) eline düşmek :
olmuş armut gibi birinin eline düşmek.
pişmiş aşa (soğuk) su katmak :
yoluna girmiş olan bir işi bozmak:
pişmiş kelle gibi sırıtmak :
dişlerini göstererek yersiz ve aptalca gülmek:
pişmiş tavuğun başına gelmemek :
her türlü zarara, kötülüğe, felakete uğramak, çok sıkıntı çekmek:
pişti olmak :
1) (Argo) bir ortamda birbirinden habersiz olarak aynı giyim kuşa ...
piyango çekmek :
talih oyunu için hazırlanmış kâğıtlardan birini bulunduğu yerden ...
piyango vurmak (çıkmak) :
1) piyangoda ikramiye kazanmak; 2) beklenmedik bir yerden büyük k ...
piyasa etmek :
dolaşmak:
piyasaya almamak :
önem vermemek, değersiz görmek:
piyasaya çıkmak :
1) bir ürün satışa sunulmak; 2) fuhuş yapmak üzere müşteri aramak
piyasaya düşmek :
1) çok bulunur olmak; 2) kadın, kötü kadın olmak
plak bozulmak :
(Argo) can sıkmak, bıkkınlık verecek biçimde konuşmak, dırdır etm ...
plan kurmak :
1) bir amacı gerçekleştirecek şeyleri düşünmek, tasarlamak: 2) (M ...
pof diye :
pof sesi çıkararak:
poker çevirmek :
poker oynamak:
polat gibi :
çelik gibi, güçlü kuvvetli:
polemiğe girmek (girişmek) :
siyasi, bilimsel veya edebî konularda sert tartışmalar yapmak:
polemiğe kaçmak :
konudan uzaklaşıp dalaşmak:
poliçe çekmek :
bir müşteriye ödeme yapması için bildiride bulunmak.
politik davranmak :
belli bir amaca ulaşmak için uzlaşmaya, iyi geçinmeye önem verere ...
politika gütmek :
politika izlemek.
politika yapmak :
bir işi çözümlemek için politika yolunu kullanmak.
popülarite kazanmak :
halk tarafından sevilmek, tutulmak:
post elden gitmek :
1) öldürülmek; 2) bulunduğu yüksek makamdan ayrılmak zorunda kalm ...
post vermek :
canını vermek, ölmek:
posta etmek :
1) görevliler, birini resmî bir daireye götürmek; 2) birini, gönl ...
posta koymak (atmak) :
(Teklifsiz Konuşma) birini korkutmak, gözdağı vermek:
posta yapmak :
bir yere gidip gelmek, sefer yapmak:
postaya atmak (vermek) :
mektup, gazete, paket vb.ni gideceği yere ulaşması için posta kur ...
postayı kesmek :
1) ilgiyi kesmek; 2) bir şeyi yapmaktan vazgeçmek:
postu deldirmek :
1) (Argo) kurşunla vurulmak; 2) ölmek:
postu kurtarmak :
öldürülmek tehlikesini atlatmak:
postu sermek :
gittiği yerde uzun süre kalmak:
postuna saman doldurmak :
öldürmek.
postundan olmak :
bulunduğu makamı yitirmek:
pot kırmak :
yersiz ve karşısındakine dokunacak söz söylemek, gaf yapmak:
pot yapmak :
dikişte kabarıklık veya büzülme olmak.
poz kesmek (yapmak) :
çalım atmak, afili görüntü vermek.
poz vermek :
resim yaptırmak veya fotoğraf çektirmek için durum almak:
pösteki saymak :
içinden çıkılmaz bir iş yüklenip uğraşmak.
pöstekisini çıkarmak :
öldürmek, yok etmek:
pöstekiyi kurtarmak :
hoş olmayan bir durumdan kurtulmak:
prangaya vurmak :
ayağına pranga bağlamak, zincire vurmak.
problem çıkarmak :
sorun çıkarmak.
problem etmek :
dert etmek.
problem olmak :
dert olmak.
projeksiyon tutmak :
bir konuyu aydınlatmak, açıklığa kavuşturmak.
projektör ışığında olmak :
göz önünde bulunmak, ortada olmak:
protesto çekmek :
protesto yollamak.
puan almak (kazanmak) :
1) spor karşılaşmalarında başarılı bir oyun çıkararak kendine say ...
puan toplamak :
1)(Spor) puan kazanmak; 2) (Mecaz) saygınlık sağlamak
puan tutturmak :
1) gereken sayıda puan kazanmak; 2) sınavlarda istenen yere gireb ...
puan vermek :
1) değer biçmek, not vermek; 2) (Spor) boksta ve güreşte başarısı ...
pufla gibi :
çok yumuşak ve kabarık:
pul tutmak :
(Argo) para kazanmaya başlamak.
pula dönmek :
değersizleşmek:
punduna getirmek :
bir şeyi yapmak için uygun zamanı ve yeri seçmek:
pundunu bulmak :
punduna getirmek.
pupa yelken ilerlemek (gitmek...) :
1) yelkenler, arkadan esen rüzgârla şişmiş olarak, tam yolla: 2) ...
pusu kurmak :
saldıracağı kimseye görünmemek için bir yerde gizlenip beklemek.
pusuda beklemek :
gizlenerek saldırıya hazır durumda olmak:
pusudan çıkmak :
1) kurulan pusudan kurtulmak; 2) kuracağı pusudan vazgemek:
pusulayı şaşırmak :
1) güç bir duruma düşerek ne yapacağını bilememek: 2) doğru tutum ...
pusuya düşmek :
pusu kuran kimsenin saldırı alanı içine girmek.
pusuya yatmak :
pusuda beklemek:
puşt olmak :
1) birinin ilencine uğrayıp kötüleşmek, mahvolmak: 2) (Argo) bir ...
put gibi :
sessiz, anlamsız bir bakışla ve kımıldamaksızın:
put kesilmek :
sessiz ve hareketsiz bir durum almak:
püf desen uçacak :
çok zayıf kimseler için kullanılan bir söz.
pürdikkat kesilmek :
çok dikkat etmek:
pürüz çıkarmak :
engel çıkarmak.